|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sevdalanalım
Orhan Bani
Şiir > Garip
Hadi, yine öyle bak seviyor gibi, yeniden yak yüreğimi
Kızarsın yüzüm, tutulsun dilim, bir garip olalım, sevdalanalım
Vakit çok mu geç, sevemezmiyiz, ağarmış saçlarımın suçu benimmi?
Varsın geçsin yıllar, ağarsın saçlarım, yine öyle bak, beraber yanalım
Pek bir şey söyleme, seviyorum deme, yıllar çok şey aldı, sözüm yok kendime
Ben yine suskunum, ben yine sensiz, bir nedeni yok, seviyorum nedensiz
Gönül had bilmiyor, yak ki yanalım, dö
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Anılar |
381
|
|
|
|
Bizim emektar çayhaneye oturuyorum, anneannemle de buraya otururdum, şimdi çocuklarımla da buraya otururum her zaman. |
|
382
|
|
|
|
Bir dönem, Ankara'da yaşayabilirimi düşünmüş, ama "denizi, martısı, boğazı olmayan" bir şehirde yapamayacağıma, karar vermiştim. Belkide, bu kararıma sebep olan aşktır.
Çünkü 'aşk', artık Ankara'daki, durağından, Istanbul'a, geri döndü...
|
|
383
|
|
|
|
Yakarışımız “YAKAN” dan korunmak içindir.
Kalemimiz ve dilimiz “CAN YAKICI” dan “GÖNÜL HUZURU” na kaçmaktadır.
|
|
384
|
|
|
|
Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerliyorsun. Çay demlemek için koyduğun su kaynamış. Ona bakıp altını kapatıyorsun. Tek başınayken demleyemiyorsun çayı. Sadece, olmuyor işte. Yalnızlığın hep bu anlarda aklına geliyor. |
|
385
|
|
|
|
Urfa’ya bu benim üçüncü gidişim…
Her gidişte bir başka duygu yaşadım ve bir başka haz aldım. Sıcağı olmasaydı, ‘orada, Makam-ı İbrahim’e yakın bir yerde yaşasaydım’ diyecektim ama kasıp kavuran o sıcağı görünce gayri ihtiyari Urfa’da/El- Ruha’da yaşamaktan vazgeçiyorum.
Şanlı Urfa’da gezip gördüklerimi bir tarihçi ve Evliya Çelibi gibi anlatmasam da kendimce gördüklerimi, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi (hassaten Makam-ı İbrahim’de hissettiklerimi) sizinle paylaşacağım. |
|
386
|
|
|
|
Şimdilerde loş ışıklar altında ilerleyen bir ayyaş oldu yüreğim. Ya ışıklar güçlenecek ya da yolum karanlığa bürünecek. Ya umutlarım büyüyecek ya da yeni bir yola dönülecek. |
|
387
|
|
388
|
|
|
|
Gündüzleri kafamı karıştıran şeyler gece uyumamı engelleyenlerden farksız. Bazı şeylerin çoktan zamanı gelmiş de geçiyor.
Zaman geçiyorsa peki ne yapmalıyım diye düşünüyorum, dudaklarımı yiyerek…
Ve bildiğim bir şey daha hatırıma geliyor; kend |
|
389
|
|
|
|
Yeni pencereler açmak için yıktığım duvarları hatırlıyorum zaman tüneline girdiğimde.Şimdi çoktan unutulmuş aşk yaraları... |
|
390
|
|
|
|
1994`ün son günleri... İstanbul - Ankara arası yoğun bir mektup trafiği... Aşk var, özlemek var. Var ama, öğrencilik bağlamış ellerimi. Ha desem çıkıp gidecek gücüm var da, ha desem çıkıp gidecek param yok, o günlerde. Mektuplar... Derslerden çalınan daki |
|
391
|
|
|
|
...sevgiliye duyulan habersiz özlem... |
|
392
|
|
393
|
|
|
|
Aşkı bu kadar acı verdiğini bilseydim acaba yinede sana aşık olurmuydum? Mantığım asla derken kalbim evet yinede aşık olurdum diyor sana. Ben ilk defa bu sefer kalbimi dinliyorum. Ve ben yine seni görsem yine sonunun böyle olacağını bilsemde sana aşık olurdum aşkım. aşk yolunda çekilen her acı, üzüntü mübahtır be sevgili. |
|
394
|
|
|
|
Sana küçücük turuncu edikler alıp hemen koştum babana. Sıhhıye ile Kızılay arası kısacık yol. Otobüse de bindim. Ama yol uzadıkça uzadı. |
|
395
|
|
|
|
Burada insanlar emir dinlemeyi, emretmeyi, nasıl iş yapılması gerektiğini, nasıl işten kaçıldığını, toplu halde yaşamayı ve insanları sınıflandıracak tavır almayı çoktan seçmeli olarak öğreniyor. |
|
396
|
|
|
|
“Yad ellerin tozu duruyor daha üzerimde. Çok uzaklardan geldim, beni yanından sürgün etme!” |
|
397
|
|
|
|
Korkularımı, rüyalarımı karanlık çöllerde bırakıp
Umutlarımı özlemlerimi sevinçlerimi
Avuçlarıma sıkıştırıp, insanlara elimi uzattım
hayaller gerçekler güller ve dikenler.. hepsi bu varolma savaşının içindeydi sanki.
|
|
398
|
|
|
|
kelimeler bir bir dökülür mısralara sen denizi görünce |
|
399
|
|
|
|
Yirmi kiloyu bulan kozmetik ürünleriyle, "marka"lı kozmetik ürünleriyle doldurmak zorunda kaldığı çantası elinde, iş arıyor... |
|
400
|
|
|
|