|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Anılar |
81
|
|
|
|
Kredi yurtlar kurumunun anneye özlem kokan odalarından, emek tüten öğretmenler odasına;ailelerin dişten tırnaktan artırarak yolladıkları hafta harçlıklarından, ayın 15.de bankaya yatacak maaşlara ve nihayetinde tırmanışlarla süren öğrencilikten maviye boyandığımı hissettiğim öğretmenliğe geçişimin ilk aylarıydı |
|
82
|
|
|
|
O çok severek anlattığı bu hikayeye “Bu efsane binlerce yıl önce yaşanmış gerçek bir aşk hikayesiymiş.” derdi. |
|
83
|
|
|
|
Futbola dair hatırladığım ilk şey Trabzonspor taraftarı olduğumdur. Sanırım beş ya da altı yaş civarındaydım. Tabiidir ki, bu yaşlarda takım tutmanın bilinçli bir seçim olmadığı açıktı. Çevremdeki ağabeylerimden etkileniyordum. Bir de Trabzon ve İskender(o dönemin en ünlü futbolcularından birisi) isimlerinin baskın ve farklı bir söyleniş şekli olması kulağa hoş geliyordu ki bu takımın taraftarı olmamda etkiliydi. Fanatik bir Galatasaray taraftarı olan Babam, benim futbola merak duyup da bir de Trabzonspor’a meylettiğimi öğrenince hemen duruma müdahale etti. Ve çocuk ruhuma reddedilemeyecek bir teklif getirdi. Teklif,... |
|
84
|
|
|
|
Zihnimizin koridorlarında koşuşturan her tür muziplik kendilerine izin verdiğimiz oranda arzı endam ederler okura. Güçlü yada zayıf, karamsar yada optimist, mistik veya realist, nihilist yada radikal insana ait hissiyatın her bir dalga boyutu, canlılığa dair tınısını koyar ortaya. Ama mesele iddialaşmaya kadar gelecek olursa, şuna eminim ki her bir blog yazarı gözünü kırpmadan profesyonellerle boy ölçüşmeye kalkışabilecek kadar bir medeni cesarete sahiptir. |
|
85
|
|
|
|
Her 23 Nisanda yağan yağmur, tören beklerken ıslanmalar. Bir bayramda kelebeğim, incecik mayomun üzerinde kanatlarım yağmurdan ıslanmış. |
|
86
|
|
|
|
insanın kendini ifade etmekte kullandığı daha iyi bir künye var mı acaba terliklerden daha iyi |
|
87
|
|
|
|
Yardım etmek isterken, acaba hata mı yapıyoruz? |
|
88
|
|
|
|
Tiyatroya adadığı 60 yıl, 109 kitap, sahneye koyduğu sayısız oyun, yetiştirdiği sayısız öğrenci. Çoğu bugünün büyük ustaları olmuş tiyatro sanatçıkları “canım hocam” deyip boynuna sarılıyor. Yüzler ışıl ışıl, gülüşler hep kalpten geliyor. Öylesine sıcak, öylesine samimi, öylesine içten bir ortam.
|
|
89
|
|
|
|
çocukluğuma dair aklımdan çıkaramadığım bir anı.yirmiüç yıl önce beni arkadaşı olarak kabul eden insanın ülkemizin en hayırsever insanı olduğunu ogün anlayabileseydim herhalde bugün bu yazıyı yazamazdım... |
|
90
|
|
|
|
Millî kültür ve sanatımızın günümüzdeki önemli temsicilerinden birisi olan Mimar Turgut Cansever' in vefatı sebebiyle kaleme alındı. Cansever' in sadece mimarlıkla değil , tasavvuf , felsefe , sosyoloji ile olan âlakasının dışında aynı zamanda Geleneksel Türk Musikisi ile de de ilgilendiği , "ney" sazını , ressam-neyzen Halil Dikmen' den meşk ettiği ve bu müzikle ilgili yakınlığını şahsi bir anekdotum ile anlatılmaktadır. |
|
91
|
|
|
|
Karşıyaka kendisine bırakılanları korumaktır.
Karşıyaka.Zübeyde Hanım’a sahip çıkmaktır.
|
|
92
|
|
|
|
Kim bilir o yüzden “büyük”leri tanıdıkça hep çocuk kalmak istiyorum…
Ben hep çocuk kalmak istiyorum da…
Lakin memleketimin/Anadolu insanının hep saf kalmasını, saflığından dolayı istismar edilmesini istemiyorum. (İstemediğim için bazı gerçekleri günlüğüme yansıtıyorum)
Ve diyorum ki; ey “Anadolu saf insanı!”
Ey meyve ve sebze üreticileri/gıda sektörleri…
Ey doktorlar, ey tıp dünyası…
Ey eczacılar, ey ilaç imalatçıları…
Birileri bu son günlerde televizyonlarda ekran ekran dolaşarak sizleri karaladıkça, sanatınıza, hâsılatınıza, mesleğinize kara çalıp adeta sizlerle dalgasını geçtikçe reyting üstüne reyting yaparken…
|
|
93
|
|
|
|
Adile Sultan Kasr,ı tarihi bir mekân. En büyük özelliği de bütün “Hababam Sınıfı” filmlerinin orada çevrilmiş olması. Beyaz ve büyük bir yapı. Çok geniş bir bahçesi var. Burası aile çay bahçesi olarak düzenlenmiş. Hem burada kalan öğretmenlere, hem de dışarıdan gelen herkese hizmet veriyor. |
|
94
|
|
|
|
Eskinin canı cehenneme demek zor değil şimdi. Kelimelerin anlatamadığı bir beni yaşıyorsun dudaklarının hareketsizliğinde.Bir beni hatırlıyorsun cümlelerine eli kolu bağlanmış bir şekilde... |
|
95
|
|
|
|
-Tanrı yalnızlıktan sıkıldı. İnsanı, meleklerden üstün ve farklı yaratması da kendisini eleştirilmesini istedi. Dikkat et dünyada zıtlıklarla yaşamaktayız. İyi ve kötü, çirkin ve güzel, doğru ve yanlış, negatif ve pozitif gibi... |
|
96
|
|
|
|
Hastanede yatıyorum…ziyaretçisi gelmedi diye kırgın, gözleri dolu pek çok hastayla birlikte. Yalnızlık endişesinden kıvranan insanlar dolu çevremde |
|
97
|
|
|
|
Bilirdim ki babamın kucağındayım… Bilirdim ki güvendeyim…
Uykuda olsam da kokusundan tanırdım baba kucağını…
Babam tütün kokardı…
|
|
98
|
|
|
|
Sitemleri, soruları yutkunmak istersin, talihsiz, güzel ne varsa, birbirine katıp yaşarsın.
Umarsın. Beklersin. İsyan edersin. |
|
99
|
|
|
|
Üşüdüm..Yine her zamanki gibi sonbaharın ayında gelmişti bana kış. Soğuktu işte, zevk almıyordum nefes bile almaktan. Halbuki alırdım. Üşüyordum sadece ve, bu gerçeklikle işkence edermişçesine kendime, vücudumun ritmik eşliğiyle sayıklıyordum. Üşüyorum-mutsuzum-üşüyorum-mutsuzum-üşü.. |
|
100
|
|
|
|
Affan dedeye para saydım, Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım, Bilmiyorum kim olduğumu...
/ C.Sıtkı
|
|
|
|