|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)
Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Anılar |
201
|
|
|
|
Kitap sevgimin nasıl başladığını artık tüm arkadaşlarım, dostlarım ve öğrencilerim biliyor. Çünkü fırsat buldukça öğrencilerime bunu anlatarak onlara kitap sevgisini aşılamaya çalışıyorum. |
|
202
|
|
203
|
|
|
|
Küçük kağıt parçalarından birini aldım veya örselenmiş olanı böldüm. Yazdım; H-Ü-Z-Ü-N. Ve elim bilinçsizce koydu soru işaretini peşi sıra. Kâğıdın ardını çevirip bekledim. Neydi Hüzün? Umutsuzluk, üzüntü, bekleyiş? |
|
204
|
|
|
|
Masallardaki üvey anneleri hatırladım. Annem ölürse, babam bize bir üvey anne getirir mi diye düşünmeye başladım. Gözlerimin önünde hayali bir üvey anne belirmekte gecikmedi. Aynı masallardaki gibi. Kara,kuru, kazma dişli,patlıcan burunlu bir kadın. |
|
205
|
|
206
|
|
|
|
Yol yorgunu doğar insan, sonra tekrar bir başka yola çıkar.
Vadiler, tepeler arasında kıvrılan bir yolda kimimiz hızlı, kimimiz ağır adımlar atar.
Bazılarımız için bir dönemeç sonrası yol biter, bazılarımız için ufuklara kadar uzar, gider...
Adına yazılanların zaten yazılmış olduğu, söylenenlerin söylenmiş olduğu, ruhu değişmemiş bir hayata uyanıyoruz, her gün... |
|
207
|
|
|
|
Şimdi hem güney hem de kuzeyi bir arada Kıbrıs’ı yaşayıp, çocukluğumun anılarında saklanmış, arada yüzlerini çıkarıp beni selamlayan İstanbullu Adalıları anımsamak ve yüzünü hiç görmediğim Giritli büyük annemi anmak hoşuma gidiyor. Kıbrıs bana hayatta en çok yapmak istediğim şeyi, yazma motivasyonunu sağlamış yer olarak, kişisel tarihimde en az İstanbul kadar yer tutuyor.
Orjinal Gıprıslılık demek Adalı olmanın, bu ada ülkesindeki tanımı durumda. |
|
208
|
|
|
|
Tek bir yıldız dahi şavkımıyor karanlığında gecelerimin.Hafızaların duldasız zulasında, ılgın kokuşlu günler biriktiriyorum bir gün dönersin umuduyla.Samimiyetsiz tebessümler dudaklarımda intihar ederken, derin bir acı, içten bir özleyiş ve sığ düşüncel |
|
209
|
|
|
|
“Orduzu’da eski Ramazan” derken başka neler mi gelir akla.
“Kendi kendine yetmek” Kendi kendine yetmek, demek; teknolojinin henüz çıkmadığı ya da yaygın olmadığı zamanlarda bu gibi yerleşim mekânlarda insanlar, evlerinin avlusundaki çeşmelerde buz gibi su içer ve “katık” dediğimiz besinlerini de bu yerlerde muhafaza ederek soğuk tutmasını sağlarlardı…
|
|
210
|
|
|
|
Bana bir aşk ısmarladın önce, sonra...Sonra hesabı ödemeden çekip gittin.. |
|
211
|
|
|
|
Tuhaf otel adları, kötü olduğu belli yollar, sanki bu yollara girilmez ancak yanlışlıkla düşülür gibi… |
|
212
|
|
|
|
Malumunuz, ‘on iki ayın sultanı’ olarak taltif edilen Ramazan ayındayız…
Uçuyorum gönül dünyamın bulutları arazından….
Uçuyor ve kayıyorum orucun beraberinde getirdiği iç dinginliğin yıldızları arasından…
Tutamıyorum ben beni, tamamen oruca bırakıveriyorum kendimi…
“Acaba”, diyorum kendi kendime…
“Ben mi orucu tutuyorum, oruç mu beni…”
Haydi, aynı soruyu siz de sormuş olayım.
Siz mi orucu, oruç mu sizi tutuyor? |
|
213
|
|
|
|
Güneş batarken, sen karşılaştığınız sabahı anlatıyorsun, zamana aldanıyorsun aslında bilmeden, istemeden aldatılıyorsun…
|
|
214
|
|
|
|
(O sınavda yetmez gözlüklerin zekiliği, karneye düşen ikiyi kurtarmak için (bu hain iki yanına 5 kırık dost daha alır, karne fotoğrafında), oysa yukarı gönderilen çocuk, dönem sonunda takdir belgesini almaktadır onu kopyacı olmakla suçlayan müdüre den) |
|
215
|
|
|
|
Kavuş dayı, köyümüzün yıllarca otobüs şoförlüğünü yaptı. Herkesin kahrını çekti. Tüm köylünün eşyasını, malını gider şehirden alır ve getirip evine teslim ederdi. Yolcuların çoğu para vermezdi. Ama o yine de "canınız sağ" olsun der kimseden para istemezdi. Otobüsü de farklıydı dayımın. Arkadan bakınca önü görünürdü. Otobüsün içi dolar, oturacak yer kalmazdı. Bu sefer dayım " Otobüsün üzerine çıkın" derdi. Ve yolculara " Arkaya ilerleyin, daha çok yer var. Arka boş! Arka boş!" derdi. Oysa ayakta duracak yer dahi kalmazdı. Hele de dayım keyfe geldi mi elini kulaklarına götürür direksiyonu da bırakır, gözünü kapatıp otobüs sürerken türkü söylerdi. Bazı yolcular "Aman Gavuş bir gaza yapacaaan" derdi. Dayım hiç oralı olmazdı. |
|
216
|
|
|
|
Bir zamanlar tam beş yıl her gün beş saat beraber olduğumuz İlk okul arkadaşlarımdan bahislerim... |
|
217
|
|
|
|
Korkuyordum. O’nu kaybetmekten, işin sonunun nereye varacağının bilinmemesinden korkuyordum. Bizimkiler de duyarsa iyi olmazdı. Zaten öğrenciliğim ağır bir yüktü. Arkadaşlarımın hepsi evin geçimini çoktan sırtlamışlardı. Ben öğrenci olmanın tadını |
|
218
|
|
|
|
Ankara'nın Başkent Oluşunun 88. Yıldönümü dolayısıyla 'Gün Aşımı' kitabımdan alınmıştır. Saygılar. |
|
219
|
|
220
|
|
|
|
Sevgili yokkadınım..Dün geceyarısı senin ellerin ile diktiğin sardunyaya su verirken bana söylediklerin geldi aklıma..İnsan bir kez yapayalnız kalmasın,penceresindeki sardunya ile bile konuşur,saksı içindeki bir sardunyanın varlığı bile yalnızlığa çar |
|
|
|