|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
301
|
|
|
|
Uykum geldi artık... evet... uyku bu herhalde… Bu ışık!... ve bu masmavi parıltı… Bu aydınlık beyaz ışık… Yoksa?... |
|
302
|
|
|
|
Tüm saçlarımı kaybetmişim gibi. Aniden kel olmuşum gibi. Tüm çocukluğum sıfıra vurulmuş gibi... Ağlıyordum.
|
|
303
|
|
|
|
"ve seni görüyorum yine
yumuşuyor adiliğin ve uçmazlığın ben bakınca,
yumuşuyor insana uyuşmazlığım sert kayada ,
... |
|
304
|
|
|
|
Ağustos’un ilk günleriydi, sevgilimle Ayvalık’ta buluşacaktık, ben İstanbul’dan, o İzmir’den geldi, Ayvalığın merkezinde bir pastanede buluştuk, kahvaltı ettik. Daha önce kararlaştırdığımız gibi Cunda adasına gitmek üzere yola çıktık.
|
|
305
|
|
|
|
Bol yıldızlı bir yayla gecesi, taşların arasına çamur konularak yapılan binalar... Bizimkisi yöresel faşizim oldu bazı yerlerde özelikle kuzeyde karadeniz kıyılarında kütükleri üst üste koymak suretiyle yapılır evler.
|
|
306
|
|
|
|
İlk mandalina kokusuyla yıllar öncesinde buluyorum kendimi... Her mandalina kokusu, hazan mevsimine götürmeden önce, küçücük bir evde sessiz bir yasa götürür beni... |
|
307
|
|
|
|
Her doğum sevindirir insanı, bir o kadar da umuttur aslında.Ama eksikse birşeyler iç sesin bağırıyorsa delice,sen bastırdıklarını döküyorsan dışarı ,karışmıştır doğum sancısıyla yürek acısı birbirine. |
|
308
|
|
|
|
Genç kadının bir suçlu gibi pişmanlık içersindeki bu ruhsal görüntüsü karşısında bende meraklanmıştım. Yine de onu teselli etme gereğini duyumsadım: |
|
309
|
|
|
|
Üç yıl kadar önce ne bilgisayarım vardı ne de yazı yazmak gibi bir uğraşım.Köyümüz adına bir sitenin kurulduğunu öğrenince site kurucusu arkadaşım Turgut Temizyürek’in de isteğiyle “KÖYÜMÜ ANARIM” adlı ilk yazımı yazdım |
|
310
|
|
|
|
Onların arasından, kendimize yıldız seçip, her akşam aynı yaprakların arasından yıldızımızın bize görünmesini beklerdik. Gelmeyince ya da gecikince "başka yaprakların arkasına mı saklandılar acaba" diyerek, bu kez, onları biz aramaya çıkardık bakışlarımızla...
|
|
311
|
|
|
|
O köyü sevdim
Ve der ki dilimin ünlü ozanı
Parmak üzümü tadında şiirlerin yazanı
Cahit Külebi:
"Orda, derenin içinde
İki üç akçakavak
Tekerler döner, başım döner
Kavaklar yeşeriyor, dön geri bak"
|
|
312
|
|
|
|
El eleydik birlikte olduğumuz her dakika da, her saniye de… Birbirimize dokunmak nefes almak gibi gerekliydi, zorunluydu adeta bizim için, hayat buluyorduk birbirimizin gözlerine derinlemesine bakmaktan, doyulmaz bir haz alıyorduk dudak dudağa konuşmaktan… Aşk-sevgi denilen şeyin ta kendisiydi yaşadığımız, hem de görenleri kıskandıran, nazarlara davetiye çıkaran türden bir sevgi ve aşktı… Ben bazen bundan endişelenir ve sana söylerdim, sen de bana aklına getirme getirirsen başına gelir derdin, haklısın derdim ve getirmemeye çalışırdım, sonra bu endişemi unutur yeniden kaybolurdum mutluluğun kollarında seninle…
|
|
313
|
|
|
|
Singapur'dan Kuala Lumpur'a bir tren yolculuğunda... |
|
314
|
|
|
|
Hukukta hukuksuzluğu savunanlara, adalet yuvalarında adaletsizliğin tarafında olanlara sitemdir. |
|
315
|
|
|
|
Gözlerine hayret ediyorum, canlı ama mat, koyu bir sarı ile kahverengi arası... Alışılmadık, simetrik üçgen bir yüzün ortasında uysal uysal bakıyorlar. |
|
316
|
|
317
|
|
|
|
Bir iş dönüşüydü…
Güneş Sarayburnu’na doğru uzanmış, havayı hafiften kızıl rengine boyamıştı. Beşiktaş’tan taşınıp Cihangir’in o sokağına alışmaya çalıştığımız günlerden biriydi. Dar ve dip dibe eski Rum evleri sokağa tarihten kalmış görüntüsü çiziyordu.
|
|
318
|
|
|
|
Rahmetli dedem ilginç bir adamdı. Yaşar Kemal'in "Yer Demir Gök Bakır" adlı romanındaki Koca Halil gibi neredeyse köyün hepsine küserdi |
|
319
|
|
|
|
"Bırak Şenol be şu hikayeyi, masalı. Bize askerlik anılarını anlat. Nerede yapmıştın askerliği, Erzurum da değil mi?" diye sorunca şok olmuştum."Hayrola beyler canınız sıkıldı herhalde" diye sordum. Balıkçı İrfan dayanamadı."Ya Şenol yanlış anlama bizi. Diyorum ki kitap falan bastırsana, yani bizim aramızda meşhur olamazsın öyle değil mi? Vallahi bize artık gına geldi. Seni kırmamak için aylardır dinliyoruz numarasına yattık hala farkında değil misin? Yeter ama acı bize!" dediğinde aklım başıma geldi.
|
|
320
|
|
|
|
aat 10.00'a kadar gelen giden olmadı. 10.00'u biraz geçe kapıda görevli bir genç belirdi. "1 Numara!" diye bağırdı. Ve "Benim" diyen kişiyi kapının önünde beklemeye aldı. 5-10 dakika sonra doktor geldi. Saat tam 10.15. Sakin bir şekilde sıramızın gelmesini bekledik. |
|
|
|