• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
181
|
|
|
|
Bütün gece, gündüz ve bir sonraki gece senin hayaletlerinle uğraştım. Kahrolasılar peşimi bırakmadı. Nereye yüzümü çevirsem, her yerde sen vardın. |
|
182
|
|
|
|
- Kendimi bildim bileli Beşiktaşlıyım. |
|
183
|
|
|
|
Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Köprünün ışıkları, boğaza ayrı bir güzellik katıyordu. Rüzgâr hafiften esmesine rağmen, adeta ağaçların yapraklarına etkileyici bir müzik yayını yaptırıyordu. Garson geldi, siparişleri alıp gitti. Sibel tekrar konuşmaya başladı: |
|
184
|
|
|
|
Bir ara birkaç televizyon kanalında yemek yarışmaları yapılmıştı. Medyasıyla bilinen yiyenleri çok ülkede,
-Yemekteyiz- tabirinin sırıttığı kanısındayım. |
|
185
|
|
|
|
Ne denilebilir? Ne diyebilirim ki?… Bu kadar zayıf olmayı yakıştıramıyorum kendime. - Henüz on sekiz yaşında- Toprağa yakışır mı onu koynuna almak.... |
|
186
|
|
|
|
Oooo pity pity karamela sepeti...Anlamlı anlamsız bir dostluğun hikayesi |
|
187
|
|
|
|
Öncülüğünü ve başkanlığını Mesut Tim’in yaptığı Köy Çocukları Kütüphaneleri Oluşturma Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği Türkiye’de 40000 köye kütüphane hedefiyle başlattığı girişimin altıncı ayağını bu kez Ödemiş Hamamköy’de gerçekleştirdi.
Binlerce kilometrelik yol bir adımla başlar diyen ünlü düşünür gibi böylesine kutsal bir yolun da bir adımla başladığı bir gerçek.
|
|
188
|
|
|
|
Yaşarken ölmüş bir insanın öldükten sonra yaşama hikayesi. Zor bir hayat, pişmanlıklar. Sır bir arkadaş. Ve tarihe kazınan anılar. |
|
189
|
|
|
|
1 Kasım. Cuma. Yıl 1985. Bursa E Tipi’ den cezası on iki ayın altına düşen Siyasi Tutsakların, tarihinde ilk kez yarı açık bir cezaevine gönderilmeleri…
Mudanya. Sıcacık bir sonbahar güneşi, parıldayan denizin yüzünü yalayarak geminin güvertesine çıkıyor, selam duruyor, gülümsüyor yüzümüze. |
|
190
|
|
|
|
Deniz kıyısında büyüyüp, ördek gibi iyi yüzebilen bir sahil çocuğunun denizde boğulması bana hep şaka gibi gelir. Belki de buna mistik bir yaklaşım eklemeliyim. Mademki biz denize aşığız, o da bize âşık. Bu aşkın mutlu sonlandığı zamanlar olmalı. Deniz sevgilileri arasından seçtiklerini arada sırada koynuna almalı. Aşk dediğimiz şey de her zaman kavuşamamayı anlatmamalı… |
|
191
|
|
|
|
Bir mahkûma nasıl hapse düştün diye sormamalısınız. Dinledikleriniz genellikle içinizi acıtır. Ve gözbebekliniz yerde çaresizlik içinde gezinirken siz teselli olabilecek cümleler arar durursunuz. Halil köy kahvesinde çıkan bir kavgada adam yaralamaktan içire düşmüş. Daha on altı yaşındaymış. “Kavgadan sonra olay siyasi bir boyut kazandı. CHP ve AP davasına dönüşüverdi. Bir kurban gerekiyordu. Beni seçtiler,” demişti. |
|
192
|
|
|
|
Bu bekleyiş, öncekinden daha uzun sürdü. Bir aydan fazla bir süre Sibel’den hiç ses çıkmadı. Görüşmemeye karar verdiğini düşünmeye başlamıştım. Bu kararına saygı duymaktan başka yapacak bir şey yoktu. Üstelik böyle bir karar beni biraz da sevindirdi; çünkü başkalarının sırlarını öğrenmek ve bu sırları saklamak zorunda olmak gerçekten büyük bir yüktü. O nedenle bu suskunluk beni rahatlattı. |
|
193
|
|
|
|
-ba
ayakları kırılmış bir Albatros gibi uçuyorum
kırıldıkça çoğalan çiçeklerle dolu uçurumlardan…
acısı hafiflesin diye kanatlarımın…
-ba
Açık-kapalı bir çok kapı arasına sıkıştığım bir demde alıp başımı gitmek istedim… Hayati kararlar vermem gereken bir arifede… Ve gittim… Tüm kışların kapıya dayandığı bir “Aralık”tan, giderek çoğalan, ruhumun soğuyan ve daralan kanallarından bir inşirahlık nefesin ardına düşerek… Topal bir duaydı benimkisi. Sızılarımın dinmesi ve yüzümde iğreti durmayan bir tebessümle geri dönebilmek için.
“Yüreğim arafta atıyordu…
Ayaklarıma bakıyordum, dönecekler mi diye…”
Yol Düşleri/ Cemal Şakar |
|
194
|
|
|
|
Daha tavşanları görür görmez anlamam gerekirdi bir şeylerin ters gittiğini. İç paralayıcı bir şeyler vardı nedense hallerinde. Hayatlarından memnun görünseler de… bir bırakılmışlık içindeydiler sanki. |
|
195
|
|
|
|
Nevres Cafer Ağa on iki yıl cepheden cepheye sürülmesine ve çektiği onca çileye rağmen savaşa doymamış bir adamdı |
|
196
|
|
|
|
Birbuçuk saate yakın bir süre dışarıda beklemem gerekti. Çünkü Sibel fenalaştı. Hemşireye haber verdim; o da doktoru çağırdı. Doktor, beş dakika dışarıda beklememi rica etti. Çıktım. Ayrıntıya giremiyorum, hatırlayacaksınız Sibel’e söz vermiştim. |
|
197
|
|
|
|
Bir amcam olduğunu duyduğumda çok da küçük sayılmazdım.
|
|
198
|
|
|
|
70'li yılların yokluğunda bir babanın çocuğuna verdiği en güzel hediye |
|
199
|
|
|
|
Bağ-Kur Bağımsız kuruluşlar düşünülerek, toplumun sosyal güvencesi olarak yasalaşmıştır. Bu düşüncenin içinde holdingler, fabrika ve en küçük işletmelere dek, hatta doktor, avukatlık, mühendislik gibi çeşitli meslek sahiplerini kapsıyordu. Bu en zengin grubun sosyal güvencesi, en az maaş alan kuruma dönüştürülmüştür. Bu aptiaciz de Bağ-Kur'lu, yetmiş yıldır çalışan, 700 lira emekli aylığı alan bir kulunuz. Yeterli pirim mi yatırılmamış, bir bakıma ne alâka. Doğumumu belirten ilk hüviyet belgem ilkokula başlarken Ankara Nüfus Müdürlüğünden alınmış, bu kayıt doğmuş olduğum Sungurlu İlçeine 1931 olarak geçmiştir. Bu şekilde pek çoğu gibi devletin işine geldiği gibi kullanan bir nevi 'yaşar yaşamaz'ı durumunu düşürülmüştür. Doğumumdan bugüne dek
bütün işlemler 1927 doğumlu işlemi görürken, Bağ- Kurdan emekli olurken, mahkeme kararını yaş düzeltme kabul ederek hatada ısrar etmiştir. İkinci hataları süresi içinde basamak yükseltmişken,
eksik para alınmış bahanesiyle, basamağımın yükseltilmediği bildirilmiştir. SSK Sicil numaram
119580'dir. !950 yılından önce çalıştığım kamu kurumlarında çalıştığım 'emekli keseneklerim' emekliliğe dahil edilmemiştir. Yerimin darlığından bu kadar yazabiliyorum. Saygılarımla.
|
|
200
|
|
|
|
aslında herkesten bir parça hatıra var kırlangıç dizisinde, hepimizin yaşamından kesitler...buda onlardan biri |
|