• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
461
|
|
|
|
"yani tarzan ruhlu bir benliğe doğranmış selülozun yaşayanından daha değerli olduğunu anlatmak çok zordu, çünkü kitabın-kalemin hala fotosentez yaptığını ispatlamaları gerekiyordu" |
|
462
|
|
|
|
Yaşanmış bir olaydr.Elimizde olan herşeyi kaybettikten snra anlıyoruz.Ne de olsa çiğ süt içmiş insanoğlu...Davrnışlarımız farkına varmadan sergiiyoruz..Düşünmeden..daha sonra herkes kayboluyor aniden...İşte o zaman alıyoruz hatamızı ve iş işten çoktan geçmiş oluyor... |
|
463
|
|
|
|
Alacaklısına Şahin; borçlusuna Kumru takliti yapan Mihverli Papagan'lar ve Çürük Portakal'lara ithaf edilir. |
|
464
|
|
|
|
Namık ile arkadaşlığımız okul dışına da taşmıştı.
Nazmi, bizimle gezip tozmak yerine yurtta/okulda kalıp ders çalışmayı tercih ediyordu. |
|
465
|
|
|
|
İlk şiddetle tanışmam ilkokul dördüncü sınıfa rastladı. Akşam olmuş, yamak yenmiş, o tatlı aile sohbetleri başlamıştı. Televizyon gibi bir oyunbozan olmadığından... |
|
466
|
|
|
|
Topladım bütün cesaretimi. Karanlıktan değil kendimden korkuyordum. İçimdeydi karanlık. Ay ışığı kapalı perdelere rağmen loş kılıyordu odayı. Ay tutulması olsa keşke dedim o anda. Hatta bir daha dönmemek üzere terk etse insanlığı. |
|
467
|
|
|
|
can sıkıcı meçhul cevapsız çağrılardan biri daha işte.. |
|
468
|
|
|
|
Gelmiş tencere ekmeklerin hepsini tenceerinin içine doğramışlar Ata''yla.Rakıların hepsinide tencerenin içine boşaltmış. |
|
469
|
|
|
|
Geçmişte kalmış bir yargılama anısı... |
|
470
|
|
|
|
Bayramın son günü madam oturmaya geldiğinde, Müslüman bayramında bayramlaşmaya gelen bir hıristiyanı sempatiyle karşılamıştık. Ne var ki, gelişinden çok geçmeden asıl niyetini ortaya koyunca, bu sempati anti sempatiyle yer değiştirivermişti. |
|
471
|
|
|
|
Ben çocukluğumun kokusunu özledim Melike. Yaşanan acılardan sıyrılmak için belki de, bir bisküviye ışıldayabilen gözlerimizi özledim, mutlu olabilmenin yalınlığını özledim.Çocukluğumun kokusuyla canımı yakan herkesi tek tek sabırla affetmeye başladım. |
|
472
|
|
|
|
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.." |
|
473
|
|
|
|
“Benim içinse gelme” dedi adam.”Senin için geliyorum” dedi kadın.”Kendine kötülük etmiş olursun, çünkü görüşmeyeceğiz” dedi adam. Kadın ”onurumu ayaklar altına alıyor olsam da geliyorum” dedi. |
|
474
|
|
|
|
Vira Mavi: Çok az insan gece denize girip de deniz suyunu elleriyle okşayarak oluşan yakamozlara tanık olmuştur. Balıkçıların gece çektiği küreğin etkisiyle yakamozlar oluştuğunu biliyordum. Gece denize bakarken birtakım hareketlerin etkisiyle oluşan yakamozları gözlemlemiştim ama hiç içlerinde olmak aklıma gelmemişti. |
|
475
|
|
476
|
|
|
|
Bir toplum ki çocukların, yaşlıların ve zeka engellilerin büyücek bir bölümü korumasız ve korunaksız... Ne geçmişleri var, ne de gelecekleri ama, bunları olağan bakışlarla izleyen toplumun geçmişini yaşlılar, geleceğini çocuklar oluşturmuyor mu? Bir de zeka engellilerimiz var, bunlar da çokluk yazgılarıyla başbaşa!.. Etiketsiz, hiyerarşik olarak hiçbir kariyeri ve üniforması, silahı, örgütü ve örgütlenme olanağı bulunmayan bu katmanlar toplumun öp öz malıdır... Bu mala sahip çıkmayan bir toplum maddi dünyasının elden uçup gittiğinin ayırdına vardığı için olsa gerek; umudunu cinlere, okumaya-üfürmeye , taşlara, duvarlara, çula, çaputa bağlar oldu!. |
|
477
|
|
|
|
Çocukken ne zaman büyük olacağız diye düşürken, büyüğünce de keşke hep çocuk kalsaymışız dediğimiz çok olmuştur herhalde.Çocukluğun bu kadar çabuk geçtiğini düşünürsek çocuklarımızın, çocukluk etmelerine müsade edip, bu imkan nisbetin de olsa, onlara olanak sağlamalı, doğayla onları tanıştırmalı, onlara sevgi, saygı ve kibarlık kavramlarını öğretmeliyiz.Onlar bunu çocukken öğrenir, örf ve adetlerimizi bilirlerse yarınlarımızdan ne endişemiz olabilir...Mutlu, huzurlu, gülen ve güler yüzlü mutlu çocuklar, yarınların mutlu, düne dair güzel anıları olan, başarılı gençleri olarak karşımıza çıkacak ve bizleri aşacaklardır...Bütün yüzler gülsün, hiç solmasın... |
|
478
|
|
|
|
Baraj Yolu iki farklı dünyanın tam ortasında... Bir ekvator. Yolun bu yanı Rıza abinin dünyası öbür yan yavuklusunun. Rıza abim mahalledeki çay bahçesinin sahibi. Daha doğrusu babasından devir aldı, şimdi kendisi işletiyor. Uzun boylu, kalın kaşlı, ela gözlü bir yiğit. Saçlar daim taralı, üst dudakta Ayhan Işık vari bir bıyık artist gibi adam Rıza abim. Serde gençlik var. Başında da kavak yelleri... |
|
479
|
|
|
|
Odaya giren olmamıştı, ama ben bu kaba davranışa neden olan kişiyi tanımak için hızla kapıya yöneldim. Koridorda küçük bir kalabalık ve en önde yeni tayin olmuş albay, ardında ona yağ çeken her devrin adamı müdür yardımcımızı gördüm. Öfkeyle haykırdım:
“Ayı olsa şu kapıyı çalmadan önce bir kükrerdi yahu! Bu ne kabalık!” |
|
480
|
|