• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
261
|
|
|
|
Kar altında yürümekten bir tek tipi olduğu zamanlar vazgeçerdim. Zorlandığımdan, üşüdüğümden ya da rahatsız olduğumdan değil! Doğa ananın en güzel gösterilerinden birinin tipi esnasında ortaya çıktığı düşündüğümden vazgeçerdim. |
|
262
|
|
|
|
Yalnız bir gerçek var; ülkemizde askerlik gibi, kolejlere hazırlık dönemi de her anne ve baba için "Mecburi hizmet".
|
|
263
|
|
|
|
Ankara yine bildik akşamlarından birine hazırlanıyor. Aylardan nisan, nisanın daha ilk günleri... O ani hava kararmalarının, fark edene dek sırılsıklam olduğunuz deli ikindi yağmurlarının, hüküm sürdüğü aydayız yani. Neden böyle yapar, niye çılgınca yağar hiç anlayamadığım o malum yağmura inat yine tedbirsiz yoldayım... |
|
264
|
|
|
|
Çocuklar bizim geleceğimizin küçük birer kandilidir.Yolumuzun aydınlık olması için onlara iyi bakalım. |
|
265
|
|
|
|
Soğuk kış gecelerinde,buz gibi yatakta ısınmak için sarılırken ,fare korkusuyla daha da bir sokuluyorduk birbirimize.Bir süre sonra hamam gibi olana yatağımızda nöbet başlıyordu.Sevmiyordum nöbeti o zamanlar uyku daha
tatlı geliyordu,zaten nöbette de ikiyüzü tamamlayamayan hep ben oluyordum.
|
|
266
|
|
|
|
Yıl 1978. Anarşik hareketlerin alevlendiği bir dönem. Ben henüz ilkokul ikinci sınıfa gidiyordum....
Bekir; köyden gelmiş son derece fakir bir ailenin çocuğuydu. Babası çocuklarının gözü önünde annelerini bıçaklamış. Annesi ölmüş, babası da hapisteydi. . |
|
267
|
|
|
|
Ankara’nın iklimi bugünlerde oldukça değişti. Son zamanlarda yağmursuz geçen gün yok. Bir bakıyorsun, Güneş açmış. Ardından ne olduğunu anlamadan bardaktan boşanırcasına yağan yağmur. Rüzgar ise dalları kırarcasına esiyor. Bir anda gökyüzü karanlık bir canavara dönüşüyor. |
|
268
|
|
|
|
“Meğer ne iyi kadınmışsın sen be Safinaz abla!”
“Doğru söyle!”
“Vallahi!” |
|
269
|
|
|
|
yağmur benim için tüm renkleri griye dönüştüren bir seranat gibiydi |
|
270
|
|
|
|
O mel’un günün üzerinden tamı tamına iki yıl geçti. İki yıl önce bugün; balta ile kolumu kesip, Kasap Mehmet’in yüzüne fırlatmıştım... |
|
271
|
|
|
|
KKTC Gezi programımız bu gün resmen başladı. Programda önce Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılacak ziyaret vardı. Son güne kadar programda adımız vardı. Fakat Uluslararası görüşmelerin başlaması nedeniyle Cumartesi günü yapılacak olan tüm randevuların iptal edildiğini öğrendik. Tabii bu tüm arkadaşlarımızda bir hayalkırıklığı ve bir üzüntü yarattı. Çünkü hepsi de o anı, Sayın Cumhurbaşkanımızı görmek, kendilerinin elini sıkabilmek ve kendileriyle sohbet etmek düşüncesini taşıyorlardı. Bu, tek hayalleriydi. Olmadı. “Nasip değilmiş” dedik ve saygıyla karşıladık...
|
|
272
|
|
|
|
O zamanlar daha ne gazete promosyonları başlamıştı nede ailecek gezmeye gidilen süper marketler kurulmuştu. Satış yapan kişilerin, akşam ziyaretleriyle ürün tanıtımı yapıp, evin reisi |
|
273
|
|
|
|
Bankadan içeri girdim ve görüşmenin yapılacağı salonu gösterdi bana burnu yüzüne sonradan oturtulmuş gibi duran memur.Salonun kapısından başımı uzattım.İçeride bir masa ve etrafında oturmuş yedi-sekiz adam.Hepsi takım elbiseli ve istekli.Geri dönüş yoktu.Üzerimde kazağım ve montum,altımda kot pantolonumla başım dik,gururlu ve mağrur bir tavırla girdim içeri.Boş bir sandalye bulup oturdum.Bilirim böylelerini.Verecekleri cevapları tasarlıyor olmalıydılar kafalarında.Benimse bir planım yoktu.Doğaçlama takılacaktım her zamanki gibi. Ve hiçbir zaman işe yaramamıştı… |
|
274
|
|
|
|
10 yıldır ailesinden ve memleketinden ayrı yaşamak zorunda kalan, bir özel harekat timi olan Mehmet'in, yaşam öyküsü anlatılıyor. |
|
275
|
|
|
|
Neler kaybettik bir düşünseniz..... |
|
276
|
|
|
|
"Gözünde çiçek bozuğu
Elinde baston
O ufak tefek, sinirli mi sinirli adamı
Anarken
Hep ebem gelir aklıma
|
|
277
|
|
|
|
ben kendi kazancım ile sünnet oldum erkek dört kardeş en büyükleri bendim 11 yaşında idim annem , çocukluk çağından çıktığım dönemlerde "çoçukları sünnet ettiremeyeceğiz " kaygılanırdı . |
|
278
|
|
|
|
Makinistin, ayaklarının altında sarsılan demir levha, elindeki saplama arasında askıda kaldığı, ciğerlerinde uzun madencillik yıllarından arta kalmış ne varsa söküp atarmışcasına bağırdığı bu anlarda, gözleri şehvetle kısılır... |
|
279
|
|
|
|
"Ve 'Dom!' der davulun
Uzaktan hoş gelen sesi
Ona eşlik eder köyün öbür ucundan duyulan
Zurnanın nefesi
|
|
280
|
|
|
|
Damağımızda tadı kalanlar |
|