Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
“Bir 1974 Barýþ Harekâtý Öyküsü.” Necdet, Muþ’a baðlý Yaðcýlar Beldesinde doðmuþ, lise ikinci sýnýfa kadar okumuþ; ama çeþitli nedenlerden dolayý okula ara vermiþ bir gençti. Uzun boylu, yaðýz, zayýf biriydi. Henüz 18 yaþýndaydý. Liseyi býrakýr býrakmaz askerlik yoklamasýna çaðrýlmýþ ve boþta olduðu anlaþýlýnca askere alýnmasýna karar verilmiþti. Necdet, askerliðe kabul belgesini eline almýþ son günlerini evde ailesiyle geçirmek için köyü olan Yaðcýlar Beldesi’ne gitmiþti. Yaðcýlar Beldesi Muþ’a çok yakýn bir belde idi. Daðlarýn ortasýnda bir ova köyü idi. Etrafý yeþil aðaçlarla çevrili küçük bir yerleþim birimiydi. Burada yaþayan köylüler, geçimlerini hayvancýlýk ve tarýmla saðlýyorlardý. Mutluydular. Huzurlu bir yaþamlarý vardý. Köyün hemen yakýnýnda Doðuya hayat veren Murat ve Karasu nehirleri bulunuyordu. Necdet’in çocukluðu bu ovada hayvan otlatarak, bu nehirlerde çimerek geçmiþti. Necdet, son iki gününü evinde annesi, babasý ve kardeþleriyle geçirdi. Daðcý Ailesi, kalabalýk bir aile idi. Anne, baba ve 11 kardeþten ibaretti. Necdet, bu 11 kiþinin en büyüðü idi. Ailenin aðabeyi idi. Ailesine askere çaðrýldýðýný söyledi. Babasý: “Askerlik vatan görevidir. Kutsaldýr. Bizde askerlik yapmayan adamdan sayýlmaz, ona olgun denmez. Hayýrlýsýyla git, hayýrlýsýyla gel. Biz de seninle onur duyalým.” dedi. O geceyi sohbet ederek geçirdiler. Necdet askerliðini huzur içinde yapacaktý. Sonra köyüne dönecekti. Ýleriki yýllarda evlenecek ve çoluk çocuða karýþarak yaþamýný idame ettirecekti. Tüm aile bu hayal içinde yaþýyordu. Ertesi gün birliðine teslim olmak için yola düþtü. Askerlik þubesine teslim oldu. Onu Acemi Birliðine götürdüler. Burada 15 gün kadar temel eðitimini aldý. Yaz mevsimi henüz kendini göstermeye baþlamýþtý. Usta Birliði olarak Osmaniye 50. Piyade Alayýna verilmiþti. Buranýn Alay Komutaný Albay Halil Ýbrahim Karaoðlanoðlu idi. Deneyimli, askerliði iyi bilen bir komutandý. Necdet, kýsa zamanda askerlikte gösterdiði baþarýlardan dolayý çavuþ rütbesine ulaþtý. Haziran ayý baþlarýnda tatbikat yapmak için Mersine’ götürülmüþtü. Burada denizde çýkarma tatbikatlarý yapýlýyordu. Tatbikatlar o kadar gerçekçi yapýlýyordu ki adeta savaþ içinde imiþ gibi hissediyordu kendini. Bunun nedenini sonra anlayacaktý. Komutanlarý “Tatbikatta ter dökmeyen savaþta kan döker!” diyordu. Tatbikatlar, Temmuz ayýna kadar devam etti. 14 Temmuz gecesi, Alay Komutaný Halil Ýbrahim Karaoðlanoðlu bütün alayý topladý. Çok akýllý, askerlikte deneyimli, ne yaptýðýný çok iyi bilen, askerleriyle çok iyi geçinen ve kendini onlara sevdiren bir komutandý. Deyim yerinde ise çok iyi bir asker, tam bir liderdi. Akþam karanlýðý idi. Gökyüzü yýldýzlarla doluydu. Çok güzel bir ay manzarasý vardý. Sýcak bir yaz akþamýydý. Yaz mevsiminde Adana-Mersin çok sýcak olurdu. Burada adeta cehennem sýcaklarý yaþanýrdý. Gölgede dahi oturulamaz, buram buram terlenirdi. Öyle ki insan terden sýrýlsýklam olur, suya girip çýkmýþ gibi görünürdü. Komutan, ortada bulunan bir tankýn üzerine çýktý. Gür bir sesle askerlere seslendi: “Kardeþlerim, ben, Alay Komutanýnýz Albay Halil Ýbrahim Karaoðlanoðlu’yum. Günlerdir burada beraberiz. Zor þartlar altýnda tatbikatlar yapýyoruz. Çünkü her an her þeye hazýr olmak zorundayýz. Ne kadar hazýrlýklý olursak, ne kadar eðitimli olursak o kadar güçlü oluruz. Gücümüz ile de dosta güven, düþmana korku veririz. Yýllardýr yaptýðýmýz tatbikatlar bugün son bulmuþtur. Kýbrýs’tan gelen son haberlere göre, Kýbrýs’ta yaþayan soydaþlarýmýza tedhiþ, baský ve soykýrým yapýlýyormuþ. Her gün onlarca, yüzlerce soydaþýmýz öldürülüyormuþ. Evlerinden çýkan Türkler, bir daha geri evlerine dönemiyormuþ. Rumlar, kendilerini adanýn tek sahibi görüp soydaþlarýmýza ciddi þekilde zarar veriyorlarmýþ. Adada hiç bir Türk kalmayana kadar bu zulme devam edeceklermiþ. Cinayetlere son vermeyeceklermiþ. Diyorlarmýþ ki “Türkler, adaya geldiklerinde kurtaracak bir Türk bulamayacaklar” Ýþte bu duruma bir son vermek için harekete geçiyoruz. Kýbrýs’ta yaþayan Türk soydaþlarýmýzý korumak, adada Türk varlýðýný sürdürmek için Kýbrýs’a bir çýkarma yapacaðýz.” dedi. Tüm askerleri bir heyecan sardý. Kutsal bir görev verilmiþti kendilerine. Soydaþlarý için, vatanlarý için, bayraklarý için mücadele edeceklerdi. Bundan daha büyük, bundan daha onurlu bir þey olamazdý. Sevindiler. Birbirlerine sarýldýlar. Komutan gökyüzüne baktý. Gökyüzünde ay ve yýldýzlar birbirine çok yakýndý. Öyle bir tesadüftü ki ay ile hilal yan yana gelmiþ Türk bayraðýný andýrmýþtý. Komutan bu ay ve hilali göstererek: “Bakýnýz, ay ile yýldýz yan yana gelmiþ. Týpký bizim bayraðýmýz gibi sarmaþ dolaþ olmuþlar. Evlatlarým, gördüðünüz bu ay ile yýldýz, bizim zaferimizin bir iþaretidir. Hepiniz helalleþin. Kucaklaþarak birbirinize hakkýnýzý helal edin. Benim hakkým hepinize helal olsun.” dedi. Askerler: “Sað ol!” diye baðýrdýlar. Birbirlerine sarýlýp helalleþtiler. Kendi aralarýnda þakalaþanlar da oluyordu. Gece, tatbikat yaptýklarý çýkarma gemilerine bindiler. Her bölük, kendilerine gösterilen gemiye biniyordu. Gemilere yerleþme iþi bitince denize açýldýlar. Bölük komutaný: “Herkes silahýný hazýrlasýn. Herkese yeteri kadar cephane verilecek. Ýçinizde terhise ayrýlacak arkadaþlar var. Ýzinler ve terhisler yeni bir emre kadar durduruldu. Eðer içinizde korkan, kendini hazýr hissetmeyen veya dönmek isteyen varsa þimdiden söylesin, evine gitsin” dedi. Kimseden ses çýkmadý. Herkes bu kutsal görev için can atýyordu. Þehitlik mertebesine ulaþmak için dualar ediyordu. Kimsede bir korku belirtisi yoktu. Aksine heyecan vardý. Gözler çakmak çakmak idi. Komutan: “Þu an kendi karasularýmýz içindeyiz. Harekât baþlayýnca adaya ilk çýkan bizler olacaðýz. Bizleri neyin karþýlayacaðýný, bize neler olacaðýný bilmiyoruz. Soydaþlarýmýza yardým için gidiyoruz. Onlarý kurtarmak amacýyla gidiyoruz. Gerekirse savaþacaðýz. Bu uðurda geri dönmek yok. Son kez soruyorum dönmek isteyen var mý? Varsa þimdi söylesin.” dedi. Bütün asker hep bir aðýzdan: “Dönmeyeceðiz. Soydaþlarýmýz için, vatanýmýz için, bayraðýmýz için savaþmak istiyoruz!” diye haykýrdý. Komutan: “Gazamýz mübarek olsun” dedi. Gemi, gecenin karanlýðýnda deniz dalgalarýný yararak sessizce ilerliyordu. Ýki gün denizde hareket ettiler. 20 Temmuz sabahý güneþ doðmadan gökyüzünde Türk jetlerini gördüler. Jetler büyük bir uðultu ile geminin üstünden geçti. Kýbrýs semalarýnda süzülerek ilerliyordu. Kýbrýs’a barýþý, özgürlüðü, umudu ve huzuru götürüyordu. Komutan anons ederek “Bu uçaklar, Türk uçaðýdýr. Bizim çocuklardýr. Harekât, an itibarýyla baþlamýþtýr. Beþparmak Daðlarýný bombalayarak bize yol açacaklar. Karaya çýkýp soydaþlarýmýza yardým edeceðiz. Onlarýn yarasýna merhem olacaðýz. Hepimize hayýrlý olsun. Allah yardýmcýmýz olsun.” dedi. Karanlýk, gömleðini yýrtmýþ, aydýnlýk yüzünü göstermeye baþlamýþtý. Beþparmak Daðlarý uzaktan alev alev yanýyordu. Kýzýl ateþ, gökyüzüne doðru büyük bir týrmanýþ içine geçmiþti. Uçaklar, görevini yapmýþ, tüm Beþparmaklarý bombardýman altýna almýþtý. Koskocaman dað, alev topuna dönmüþtü. Görüntü, cehennemi andýrýr olmuþtu. Gemiler, þimdiki adý “Yavuz Çýkartma Plajý” olan “Piladini Plajý”na yanaþtý. Asker, ilk defa buradan karaya ayak basacaktý. Gökyüzünden uçaklar, paraþütle asker yaðdýrýyordu aþaðýya. Rumlar, Beþparmak Daðlarýndan, ova arasýnda saklandýklarý mevzilerden ateþler ediyordu. Ama bu ateþler, Türk askerine, ummandaki bir katre etkisi dahi yapmýyordu. Atýlan mermiler gemilerin saðýna soluna düþüyor; ama ana gemilere bir zarar vermiyordu. Gemiler, Plaja doðru kararlýlýkla ilerliyordu. Artýk savaþýn gerçek yüzü görünmüþtü. Paraþütle yere inen askerler, hemen toparlanmýþ, tedbirlerini alarak gelecek emirleri bekliyordu. Gemiler plaja girdi. Komutan hoparlör ile tüm askere: “Herkes denize insin, karaya yürüsün. Gazanýz mübarek olsun” diye emir veriyordu. Askerler büyük bir çeviklik içinde, ustalýkla ve hýzla denize indiler. Ýki dakika içinde deniz asker doluydu. Göðüslerine kadar suya batan askerler, silahlarýný havaya kaldýrmýþ vaziyette, hiç zorlanmadan karaya çýktý. Karaya çýkan her asker hemen mevzi aldý. Gemiden inen dozerler, gemiden inecek araçlar için önce topraklarla bir iskele yaptý ve sonra yol açtý. Her þey planlandýðý gibi gidiyordu. Askerlerin karaya çýkmasýyla sýcak çatýþma resmen baþlamýþtý. Rumlar ateþ ediyor, Türk askerini püskürtmeye çalýþýyordu. Türk askeri ise korku nedir bilmeden düþman üzerine yürüyordu. 20- 30 metre ilerde portakal ve limon aðaçlarýyla kaplý bir arazi vardý. Daðýn yüksek noktalarýndan aþaðýya ateþ ediliyordu. Bu çatýþma öðleye kadar sürdü. Türk askeri sýçrama yaparak aðaçlarýn içine girdi. Gemiden inen araçlar da burada mevzi aldý. Bütün silahlar, mermi ve mühimmatlar karaya çýkarýldý. 100 metre ileri gidildi. Ýlk gün geceyi burada geçireceklerdi. O nedenle siperler yapýldý. Bu arada atýlan mermilerden 3 askerimiz þehit oldu. Bu durum askerdeki morali bozsa da endiþeyi ortadan kaldýrdý. Onlarýn intikamýný almak için adeta güç birliði yapýldý. Arkadaþlarýnýn þehadete ermesi askerimize manevi bir güç verdi. Manevi yönden duygularý arttý. Bozulan moraller kýsa bir süre sonra tekrar yerine geldi. Temmuz mevsimi çok sýcaktý. Öðleye doðru güneþ tepeye çýkýyor ve kavurucu bir sýcak yayýyordu etrafa. Asker, kan ter içinde kalmýþtý. Su ve yiyecek sýkýntýsý da baþ göstermiþti. Bu sýcak havada su yetmiyordu. Askerin devamlý su içmesi gerekiyordu. Bir matara su kýsa bir süre içinde bitiyordu. Sýcak yemek henüz verilmemiþti. Asker, çantasýndaki peksimetlerle öðünü idare etmiþti. Ýlk geceyi bu halde geçirdiler. Gece olunca bir nebze de olsa dinlenmiþ oldular. Nöbetçiler nöbetlerini büyük bir sorumlulukla yerine getirmiþti. Dimdik ayakta bekliyor, dikkatlice etrafý gözleriyle tarýyorlardý. En ufak bir kýpýrtýyý dahi dikkate alarak alarma geçiyorlardý. Þafak sökerken taarruz emri alýndý. Birliklerimiz Beþparmak eteklerine doðru ilerleyecekti. Bulunduklarý yer küçük tepecikler olan bir yerdi. Beþparmak daðlarýna daha vardý. Karþýlarýna çýkan Rum mevzileri makineli silahlarla imha edildi. Askerler etkisiz hale getirildi. 2 Rum köyü ele geçirildi. Asker daða doðru ilerlemeye baþladý. Makineli tüfeklerle karþýlarýna çýkan Rum mevzilerini imha ettiler. Akþam olunca bulunduklarý tepenin eteklerinde yeni mevzi yaptýlar. Bölük ile irtibatý, ellerinde bulunan sahra telsizi ile saðlýyorlardý. Bölükten, geceyi orada geçirmeleri emri geldi. Geceyi burada rahat bir þekilde geçirdiler. Savaþýn ikinci günü tepeler arasýnda karþýlarýna bir köy çýktý. Köyde bir kilise bulunuyordu. 50 kadar ev vardý. Bu köyü kuþattýlar. Köy hayalet gibiydi. Adeta boþaltýlmýþtý. Bir iki yaþlý kadýndan baþka kimse yoktu. Necdet, bir evin içine girdi. Bir yaþlý kadýn kendisine korkulu gözlerle bakýyordu. Necdet, tedbirli bir þekilde el iþaretiyle “Korkma!” demek istedi. Kadýnýn dýþarý çýkmasýný iþaret etti. Kadýn tedirgin bir þekilde dýþarý çýktý. Giyimi klasik Rum kadýnlarý gibiydi. Siyah, uzun tek parça bir elbise, baþýnda beyaz bir yemeni, ayaklarýnda terliðe benzer bir nesne vardý. Rum kadýn: “Turko?” dedi. Necdeti: “Türküz. Rahat durursan sana zarar vermeyeceðiz” dedi. Kadýn anlamýþ gibi baþýný evet anlamýnda salladý. Necdet: “Burada asker var mý?” diye sordu. Kadýn anlamadý. Boþ gözlerle Necdet’e baktý. Necdet, kendi askerlerini göstererek “Asker. Bunlar bizim asker. Sizin asker nerede?” dedi. Kadýn anladý. “No, No” diyordu. Ýþaretlerle burada asker olmadýðýný, kaçtýklarýný söylemeye çalýþýyordu. Birkaç asker içeriyi kolaçan etmiþti. Kadýn doðru söylüyordu. Baþka kimse yoktu. Rum kadýn. El iþaretiyle Necdet’e “Gel” dedi. Necdet, kadýný takip etti. Kadýn bahçede bir kuyu gösterdi. Eliyle iþaret ederek su alýn demek istedi. Necdet, kuyuya baðlý bir bakraç ile su çýkardý. Bütün mataralarý doldurdular. Su, yerden geldiði için soðuktu. Necdet, el iþaretiyle suyu, önce kadýnýn içmesini istedi. Kadýn, bir tas su alýp içti. Böylece suyun güvenli olduðu anlaþýlmýþtý. Artýk rahatlýkla içebilirlerdi. Kadýn, bu sefer, kümesi gösterdi. Kümeste tavuklar vardý. Asker, aç idi. Ama o sýrada tavuk düþünecek vaziyette deðillerdi. Tavuklara dokunmadýlar. Kadýn, iþaretle “Alýn, yiyin” demek istedi. Necdet, tavuðu aldý. Hemen oracýkta tüfeðinin süngüsü ile kesti. Tüylerini yolup tavuðu çið çið yediler. Piþirmeye vakitleri yoktu. Kadýna bir zarar vermedikleri için, kadýn da onlara dostça davranmýþtý. Necdet, bu kadýný kendi ninesine benzetti. Duruþu, konuþmasý, yüz þekli, giyimi ile ayný ninesiydi. Biraz da o nedenle kadýna sevgiyle baktý. Geceyi burada geçireceklerdi. Toplanýp vaziyet aldýlar. Necdet nöbetçileri yerleþtirdi. Diðer askerler dinlenmeye geçti. Necdet, telsizciyi çaðýrdý. Bölüðe rapor verecekti. Telsizin karþýsýndaki ses “50. Piyade Alayý Komutaný Albay Halil Ýbrahim KARAOÐLANOÐLU, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kýbrýs Barýþ Harekâtý Esnasýnda geri tepmesiz top mermisinin, yakýnýnda bulunan bir binaya isabet ederek patlamasý sonucu þehit olmuþtur. Baþýmýz sað olsun” diyordu. Necdet, bu haberi duyunca adeta yýkýldý. Daha birkaç gün önce tankýn üzerinde gördüðü o görkemli, o muhteþem, o büyük komutan demek þehitlik þerbetini içmiþti. Ýçi sýzladý Necdet, aðlamak istedi ama aðlayamadý. Çünkü komutaný büyük bir dava uðruna, vataný için þehit olmuþtu. Artýk mekâný cennetti. Cennette peygamber Efendimize komþu olacaktý. Necdet, ayaða kalktý. Saygý duruþuna geçti. Yanýndaki diðer askerler de saygý duruþuna geçti. “Vatan Sað olsun” diye hep birden baðýrdýlar. Necdet: “Ruhun Þad olsun komutaným. Seni hiçbir zaman unutmayacaðýz” dedi. Savaþ, tüm hýzýyla devam ederken savaþýn sona ermesi için diplomatik görüþmeler de yapýlýyordu. Ýki devletin üst yöneticileri barýþ görüþmeleri için bir araya gelecekler ve anlaþma yolu arayacaklardý. Bu nedenle ateþkes ilan edildi. Aðustos mevsimi Kýbrýs’ta cehennem gibiydi. Yakýyor, kavuruyordu. Sýcak, insaný bunaltýyordu. Askerimiz arazide çadýrda ve mevzilerde her an tetikte bekliyordu. 14 Aðustos sabahý Türk uçaklarý Alayköy civarýný bombaladý. Görüþmelerden bir sonuç alýnamamýþtý. Ýkinci harekât baþladý. Karatepe denen yerde yoðun top ve havan atýþlarý baþladý. Savaþ bütün þiddetiyle yeniden baþladý. Tepeleri ele geçirmek amacýyla Türk askeri taarruza geçti. Öðleye kadar þiddetli bir çarpýþma oldu. Her taraftan mermi yaðýyordu. Öyle ki bu mermilerden her taraf toz bulutu içinde kalmýþtý. Göz gözü görmüyordu. Havada müthiþ bir barut kokusu vardý. Askerimiz korkusuzca bu mermilerin içine daldý. Abdullah Onbaþý, bu mermilerden biriyle vurularak þehit oldu. Necdet Çavuþ, sürünerek Abdullah’ýn yanýna geldi Necdet: “Abdullah Onbaþým iyi misin?” diye sordu. Cevap yoktu. Abdullah Onbaþý Þehit olmuþ, öylece yatýyordu. Traþ olamadýðý için sakallarý da büyümüþtü. Yüzünde bir huzur, bir mutluluk vardý sanki. Necdet, onu, geri çekip kurtarmak istiyordu. Ama maalesef yapacak hiçbir þey yoktu. Necdet: “Gardaþým, mekânýn Cennet olsun.” dedi. O anda bir mermi Necdet’in miðferinde patladý. Miðfer, adeta Necdet’in kafasýnda tur attý. Baþý müthiþ bir þekilde uðuldadý. Ama bir þey olmamýþtý. Elini miðferine götürdü. Miðferin içe doðru büküldüðünü gördü. Hemen olduðu yere iyice eðildi. Yerle bir oldu. Sürüne sürüne geri gitti. “Vuruldum!” diyen arkadaþlarýnýn sesini duyuyordu. Bu da onlarý daha çok hýrslandýrýyordu. Necdet, silahýný alýp tepeye doðru hücum emrini verdi. Tüm asker “Allah Allah!” nidalarýyla tepeye taarruza geçti. Kýsa bir süre içinde tepeyi ele geçirdiler. Yunan Subaylarý buradaki Rum askerlerine Türkleri oyalama görevi vermiþti. Bu askerleri de kaçmasýnlar diye zincire baðlamýþlardý. Kaçmalarýna imkân býrakmamýþlardý. O nedenle bu Rumlar, Türk askeri kendilerini etkisiz hale getirene kadar silah sýktýlar. Ama güçlü, imanlý ve inançlý Türk askerinin karþýsýnda hiç þanslarý yoktu. Ve etkisiz hale getirildiler. Mevzide bulunan uçaksavar silahýný ters yöne çevirip kaçan Rum askerlerine ateþ açtýlar. Rum askeri korku içinde kaçýyordu. Tek dertleri canlarýný kurtarmak olmuþtu. Kaçan kurtuluyordu çünkü… Türk askeri gece, Ayvasýl köyüne girdi. Burada bulunan bir askeri kýþla teslim alýndý. Kýþla güvenli hale getirildikten sonra Türk taburu buraya yerleþtirildi. Necdet, telsizin baþýna geçti. “Ayvasýl Köyüne girdiklerini. Bir kýþlayý güvenli hale getirdikten sonra askerin buraya yerleþtiðini” bildirdi. Biraz sonra Necdet, telsizden Türk askerinin büyük bir kahramanlýk örneði göstererek amacýna ulaþtýðýný öðrendi. Aradan kaç gün geçmiþti bilemiyordu. Günler mi, aylar mý, yýllar mý geçmiþti? Zafer bizim olmuþtu. Þanlý Türk Mehmetçiði yine tarih yazmýþtý. Necdet, onurlandý, gurur duydu. Bu baþarýda kendisi ve bütün arkadaþlarýnýn katkýsý vardý. Necdet, telsizin baþýndan kalktý. Gecenin karanlýðýnda yürüyerek bir taþýn üstüne oturdu. Ilýk bir yaz gecesiydi. Rüzgâr ýlýk ýlýk esiyor, Necdet’in yüzünü okþuyordu. Necdet, komutaný Albay Karaoðlanoðlu’nu düþündü. Tankýn üzerinde kendilerine yaptýðý konuþmayý hatýrladý. Böyle yiðit, böyle cesur, böyle iyi bir asker, böyle büyük bir komutan artýk yoktu… Abdullah Onbaþýyý düþündü. Terhis olup gitmesi gereken üç arkadaþýnýn, evine gidemeden þehitlik mertebesine ulaþmasýný düþündü. Kendisi de þehit olmak isterdi. Ama Yüce Allah, ona gaziliði nasip etmiþti. Necdet, ellerini açarak yukarý kaldýrdý. Tüm þehit arkadaþlarý için bir fatiha okudu. O, artýk huzurlu, mutlu bir askerdi. O artýk bir gazi idi… Kýbrýs, onun gönlünde hiç bitmeyecek, sonsuza dek yer edecek bir mekân olacaktý. Çünkü birçok arkadaþýný burada topraða vermiþti. Ayaða kalktý içten gelen gür bir sesle: “Vatan Sað olsun!” dedi. Necdet, Kýbrýs’tan bir daha hiç ayrýlmadý. Buraya yerleþti. Burada evlendi. Burada çocuk sahibi oldu. Kýbrýs artýk onun vatanýydý. Onun canýndan bir parçaydý… 1974 Mutlu Barýþ Harekâtý Gazisi Sayýn Necdet Daðcý’ya, anýlarýný benimle paylaþarak bu ölümsüz eserin doðmasýna yardýmcý olduðu için sonsuz teþekkürlerimi sunuyorum. Hakan YOZCU 27.04. 2024 Gazimaðusa KKTC
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |