..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Ömer Akşahan




5 Nisan 2009
Ödemiş Hamamköy Atatürk Çocukları Kütüphanesi  
Bir Kütüphanenin Kuruluş Öyküsü

Ömer Akşahan


Öncülüğünü ve başkanlığını Mesut Tim’in yaptığı Köy Çocukları Kütüphaneleri Oluşturma Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği Türkiye’de 40000 köye kütüphane hedefiyle başlattığı girişimin altıncı ayağını bu kez Ödemiş Hamamköy’de gerçekleştirdi. Binlerce kilometrelik yol bir adımla başlar diyen ünlü düşünür gibi böylesine kutsal bir yolun da bir adımla başladığı bir gerçek.


:BGHD:


Ömer AKŞAHAN

Öncülüğünü ve başkanlığını Mesut Tim’in yaptığı Köy Çocukları Kütüphaneleri Oluşturma Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği Türkiye’de 40000 köye kütüphane hedefiyle başlattığı girişimin altıncı ayağını bu kez Ödemiş Hamamköy’de gerçekleştirdi.
Binlerce kilometrelik yol bir adımla başlar diyen ünlü düşünür gibi böylesine kutsal bir yolun da bir adımla başladığı bir gerçek.
Esasen bu işe tüm gönlüyle baş koyan Sayın Mesut Tim’in açtığı her kütüphanenin çok ilginç öyküleri var. Onları günü geldiğinde biz okurlarla paylaşacağını umuyorum.
Benim burada yaptığımsa, onunla Ödemiş Hamamköy’e uzanan bir yolcuğun satırbaşlarını aktarmaktan ibaret.
***
Mesut Tim’i tanıyışım bir e-posta aracılığıyla oldu. Şu an onun kimden geldiğini de anımsamıyorum. Ama gönderen her kimse doğru bir adrese atış yaptığı sonuçtan da belli oluyor. Her gün çeşitli yerlerden kutuma düşen onca elektronik postanın çoğu çöp kutusuna gider. Bu kez bu o mektup ilgimi çekmekle kalmadı, onu yazarı olduğum bir siteye taşıdım. Ayrıca gazetemdeki köşem de konuyu okurlarımıza duyurdum.
Çalışmalarını yakından izlemeye aldığım ve yaptıklarıyla gurur duyduğum Sayın Tim, günün birinde bana telefonla ulaştı. Benden istediği şey şuydu: “Ömer Hocam, Ödemiş’in bir köyünde de kütüphane açmak istiyoruz. Bize nereyi önerirsiniz?”
Bu soruyu hiç düşünmeksizin, bugüne değin hiç aklımdan çıkmayan Hamamköy deyiverdim.
O da sağolsun, hiç tereddütsüz, önerime “Peki” yanıtını verdi.
Artık rota belli olmuştu. Mesut Bey işin İzmir ayağını bense Ödemiş ayağını organize edecektik. Ancak böyle bir girişimde yaşanacak zorlukların neler olabileceği konusunda bir fikrim yoktu. Kendi deneyimlerimle bu işin kısa sürede meyve vereceğini söylemese de, zoru başarma konusundaki inadımla başaracağımıza inanıyordum.
Mesut Bey bana evet demesine demişti ama biliyordum ki, hiç görmediği belki de adını ilk kez benden duyduğu bu yeri merak ediyordu. O merakını yenmek ve köy muhtarımızla tanışmak ve yer tespiti amacıyla yağmurlu ve soğuk bir günde Hamamköy’e vardık. Yeri gördük, muhtarımız Ahmet Yayla’yla tanışıp, konuyu anlattık. Aklına yatmasına yatmıştı ya, onunda kafasında bazı amalar olduğunu ilerleyen zaman bize öğretecekti.
Böyle bir girişimde ilk ikna olması gereken kişinin köy muhtarı olduğunu Hamamköy deneyiminden öğrenmiştim. Gerçi yanımda bu işin duayeni Mesut Tim vardı ama yöre halkını tanıyan da bendim. Ve bazı sıkıntıları aşma konusunda Mesut Bey benden bir şeyler yapmamı ister gibi bir hali vardı. Sonuçta ikna olan muhtarımızın yanından umutlu bir şekilde ayrıldık.
Bu kez sırada onarım bekleyen eski okul binasının yanısıra, kütüphane için masa, sandalye ve rafların yaptırılması için acil kaynağa gereksinim vardı. Bunun da ancak Ödemiş Kaymakamı Sayın Abdurrahman Koçoğlu’na doğru bir şekilde anlatılarak desteğinin sağlanması gerekiyordu. İlk fırsatta, konuyu aktardım. Sağolsun hiç hayır demeden, muhtarımızın gerekli müracaat etmesini söyledi.
Bu arada bizim hedeflediğimiz zaman yılbaşı öncesi idi. yani kütüphaneyi Aralık ayında açmayı planlıyorduk. Dedim ya, Türkiye’desiniz. Kültür ve sanatla uğraşıyorsunuz. Ne bunlara eğilecek size her koşulda destek olacak ne insan bulabiliyor, ne de sizi motive edecek
bir konuşma duyabiliyorsunuz.
Hedefimizden sanki bir an uzaklaşır gibiydik. Beklediğimiz hareket başlatılamıyordu. Araya bir de yerel seçim kaygısı girmişti. İkinci bir ziyaret sonrası Kaymakam Beyin ödeneği çıkardığını duyunca işlerin yoluna yavaş da olsa girmeye başladığını anlamıştık. Ancak bu arada itiraf etmem gerekirse işini böylesine sıkı takip eden pek az insan tanıdım. Mesut Bey sık sık telefonla gelişmeler konusunda bilgi alıyor, kendisinde olanları da bana aktarıyordu.
Muhtar Ahmet Yayla Bey, binanın onarımının tamamlandığını bildirdiğinde, kitapları getirmeden önce son kez köye vardık. Masa sandalye ve rafları görünce yüzümüz ışladı. Mutlu olduk. Köy ziyareti sonrası gelişmeleri Kaymakam Bey ve bizi hiç yalnız bırakmayan İlçe Emniyet Müdürümüz Sayın Osman Aral’a da bildiriyordum.
Sıra kitapları büyük bir gayretle konularına göre kolilere yerleştiren Mesut Beye İzmir’den 150 kilometre uzaklıktaki Hamamköy’e taşıyacak bir araç bulmaya kalmıştı. Ödemiş’te seçim çalışmaları tüm hızıyla sürerken verilen sözlerin seçime kurban gitmesi karşısında gene yardımımıza bir Hamamköy sevdalısı ve İl Genel Meclisi üyesi, 27 yıl Hamamköy muhtarlığı yapmış Sayın Mustafa Çakıcı koştu. İl Özel İdaresinden sağladığı bir kamyona kitaplar yüklendi, Ödemiş’te beni de yanına alan Mesut Tim Hocamla birlikte köye geldik.
Kitapları indirmeye başladığımızda köyde tanıdık ne kadar eski dost varsa yanımıza gelerek yardımcı oldular. Onlara da buradan sevgilerimizi yolluyorum.
O güne dair düşülecek önemli bir notsa, okul bahçesine kurulan oyuncak parkındaki çocukların gece yarısına kadar süren şenliği idi. Doğrusu bu ya, şehirlerde o oyuncaklara doygun kent çocuklarının pek de itibar etmediği parkların öncelikle köy çocuklarına kazandırılması gerçeğini orada gördüm, yaşadım.
Kitapların rafa yerleştirilmesi ve etiketlendirme işi o gece saat 23’e kadar aralıksız sürdü. Gece bize tahsis edilen odamıza çekildiğimizde Hamamköy deresinin ruhu okşayan sesleri arasında göz kapaklarımızın yavaşça kapandığını hissettik.
***
Açılış günü gelip çatmıştı. 4 Nisan 2009 Cumartesi güzel bir bahar günü, güneşin sırtımızı ve alnımızı yaktığı bir saatte tören alanındaydık.
Törene Kaymakam Abdurrahman Koçoğlu, İlçe Emniyet Müdürü Osman Aral, Bademli Belediye Başkanı Selahattin Kundak, Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocaağa, Muhtarlar Derneği Başkanı Nihat Savuran ve Mendegüme’yi oluşturan Çayır, Güney, Küçükören ve Demirdere Köy muhtarları ve eski İl Genel Meclisi Üyesi Mustafa Çakıcı, köy ihtiyar heyeti üyeleri, Hamamköy İlköğretim Okulu Müdürü Yasin Karakaş ve okul öğretmenleri Oğuz Sezer ve Çiğdem Akgül’ün yanında öğrencileri; köyün erkekleri ve kadınları okul bahçesine toplanmışlardı.
Bu anlamlı açılışı onurlandıran yazar, şair ve kütüphaneci dostların gelişi açılışa apayrı bir zenginlik ve görsellik kattı.
Bunlar arasında ilk aklıma geliveren isimlerin başında Köy Enstitülü Huriye Saraç hocamız, Hüseyin Peker, Zübeyde Seven Turan, Mehmet Rayman, Mustafa Gökçek, Saime Bircan, İstanbul Kütüphaneciler Derneği Genel Merkezi İkinci Başkanı Hatice Yenikurtuluş ve Yeni Oluşum Dergisi grubundan Selçuk Oğuz, Pınar Aslan, 10 yaşındaki kemanist kızımız Damla ve diğer değerli dostlar.
Şiirler, keman dinletisi, folklor ve Kolbastı gösterilerinin ardından kurdelenin açılma vakti gelmişti.
Burada da Sayın Kaymakamımız Koçoğlu büyük bir incelik göstererek ilköğretimli öğrencilerle birlikte kurdeleyi kesti.
Kütüphaneyi gören dostlarımızın gördükleri manzara karşısındaki şaşkınlığı ve sevinci de görülmeye değer notlar arasındaydı.
Oksijen komasına girmeye ramak kala, konuklarımızı köyün tek ve nezih lokantası Çakıcı Kardeşler Restoranda ağırlayarak bu mutlu saatleri noktalamış oluyorduk.
Her güzel günün ardından ayrılık zamanı geldiğinde köyün yetiştirdiği ürünlerden depolarında kalan cevizlerden konuklara ucuz fiyattan ikram edilmesi de ayrı bir güzellikti.
Dönüş yolculuğumuzda Aydın Dağlarının yamacından akan suyu Niyagara şelalesiyle kardeş yapan Mesut Tim, gerçekte doğanın eşsiz güzelliğine bir gönderme yapıyordu.
Küre köyünde yol kenarında kucaklarındaki sarmaşık demetlerini gelip geçenlere satmaya çalışan çocuklara adeta gün doğmuştu. Ellerinde ne var ne yoksa satın alan İzmirli dostlardan çok o gün ellerine harçlıkla eve dönen o çocuklar çok mutlu olduğuna inanıyorum.
Ödemiş’e gelindiğinde bu kez misafirliği üstlenen kişi törenin başından beri konukları hiç yalnız bırakmayan İlçe Emniyet Müdürümüz Sayın Osman Aral’dı. Halep Pastanesinde akşam çayları içildikten sonra Kadın El Sanatları Pazarına ziyaretle günü noktalamış olduk.
Bize böylesine dolu dolu bir gün yaşatan başta sevgili Mesut Tim ve yakın çalışma arkadaşlarına, yazar ve şair dostlara, girişime destek veren Kaymakamımıza, İlçe Emniyet Müdürümüze, Hamamköy Muhtarına ve tüm Mendegümeli dostlara en içten sevgilerimizi sunuyorum.
Orda bir köy var uzakta; o Hamamköy; orda bir Atatürk Çocukları Kütüphanesi var uzakta; umarım sonsuza kadar bir ışık kaynağı olarak yaşayacak…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Kalkınma Öyküsü
Bir Bağışın Öyküsü
Bir Yudum Su
Bir Bayram Günü

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sözünü Tutmayan Öğretmen
Sıpa
Arkadaşsız Kemal
Benimle Evlenir misin?
Emanetçi Dede
Noel Ağacı
Tokat ve Cüzdan
Salvador Şimdi Nerede?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


Ömer Akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.