Nerede O Eski Öğretmenler…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 4 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Ertesi günkü gazetenin manşeti: “Öğrenci Velisine Dayak… Kızını insafsızca döven matematik öğretmeninden hesap sorulması için okul idaresine başvuran veli de okul müdüründen dayak yedi…” Habere geniş bir yer ayrılmıştı |
|
Alma "Nur"un Ahını…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 9 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Üç sarhoş, ıssız bir sahilde, karı koca turistlerin karşısına çıkmışlar. Yere bir çember çizmişler ve erkek turisti içine koyup, bu çemberin dışına çıkma, yoksa seni öldürürüz diye tehdit etmişler. Sonra da, üçü birden kadın turiste tecavüz edip, çekip gitmişler. Zavallı kadıncağız pejmürde bir halde kocasının yanına döndüğünde ne görse beğenirsin? Adam, kıkır kıkır gülmekteymiş… Tabii kadın iyice sinirlenerek, gözlerinin önünde bana tecavüz ettiler, sen ise arsız arsız gülüyorsun, diye azarlamış adamı. Adam ise gayet pişkin, ama karıcığım, bana şu çizginin dışına çıkma, yoksa seni öldürürüz dedikleri halde, tam üç kere çıktım çizgiden de görmediler enayiler, demiş…” |
|
Köpeklerin Namusu...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 16 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
“Gene at yarışlarına takılıp son kuruşuma kadar yatırdım, gene meyhanedeki televizyonda at yarışlarını seyrederek zıkkımlandım ve meyhaneciye veresiye yazdırdım, gene zil zurna sarhoşum…” |
|
Kiraz... (2. Bölüm)
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 22 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
─Yavaş yavaş gelen her şey gibi,
ansızın geliyor bahar,
belli ede ede, sarmalayarak…
âşık ıslatan
yabani yağmurun;
saçlarımı ıslatıyor damlacıkları,
sindire sindire soluyorum,
akciğerlerim ıslanıyor.
kanatları ıslak bir kırlangıç
kışı sağ salim atlatabilmiş,
meyve ağaçlarındaki tomurcuklarla
dans ederek sevinç çığlıkları atıyor… Yakında güller de açacak; güller, sarı, beyaz, kırmızı…Hissetmeyi seviyorum mutluluğu…Çok! Kendi kendimle barış ilan ediyorum. Barış, bana çok yakışıyor. ─ |
|
Bu Çocuk Senin…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 20 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
Banka müdürünün karısı Eskişehir’e geldiklerinin haftasında Nurhan’a bir fino yavrusu hediye etmişti. Yavrucağı el bebe, gül bebe büyütmekle meşguldüler. |
|
Kiraz... (1. Bölüm)
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 20 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
On beşinde, yeni yetme kız, çakı gibi delikanlının komplimanlarında keşfetmişti, doya doya yaşatılmasa bile, genç kızlık duygularını… Kaçmaya, yok olmaya, evet diyerek tereddütsüz, baş koyduğu ilk aşkı, yaşamayı denedi… Deney, başarısız oldu. Her başarısızlığın bir bedeli olduğu gibi, bunun bedeli de, ayrılıktı!
|
|
Ayşe...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 20 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
Karani’nin para edebilecek tek malı kızı Ayşe’ydi. Bütün hayallerini ondan alacağı başlık parasıyla gerçekleştirecekti. |
|
Deprem
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 23 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
“Kusura bakma ama, yok sana itikadım.”
Bu ses bana ait. Tanıdım onu.
İyi de, bu isyanım niçin? |
|
Tuğba İle Tuna…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 24 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
YAŞLARI BİRBİRİNE YAKIN KIZ VE ERKEK EVLATLARINI BEBELİKLERİNDEN İTİBAREN BİR ODADA KAPATIP, HAYDİ BAKALIM, BİRLİKTE BÜYÜYÜN, SİZE ARKADAŞ, EBEVEYN ALAKASI FİLAN GEREKMEZ DİYEN EBEVEYNLERE BİR ÇİFT LAFIMIZ VARDI, ONU DA BU ÖYKÜ SAYESİNDE ETTİK...hiç kimse, benim çocuklarım melektir demesin, onlar melek değil, çocuktur... |
|
Çağlayan
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 25 Ekim 2011 |
Bireysel |
| |
Ganyan bayiinde, bir altılı kuponu yatırdıktan sonra, aklıma, şehrin kasvetinden uzaklaşmak düşüyor. Bunun yolu, motosikletimin mekanik içgüdüsüyle, üzerinde Hayyam’ın söğüt ağacını bulabileceğim mekâna ulaşmak. En ideal olanı ise, biraz uzak olmasına rağmen Çağlayan… Motosikletim, sahibi olduğumdan beri beni yanlış bir yere götürmemiştir.
Her gün kalkıp meyhaneye gitmeliyim. Kalenderlerle boş sözler etmeliyim. Senden bir şey gizlenemez nasıl olsa; hoş gör de sana gönülden sesleneyim… Şarap sığınağım sensin! Söğüt ağacı, senin de gölgendeyim… |
|
Piç Sadi Nasıl Paşazade Oldu...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 1 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Sübyanlar Yetiştirme Yurdu iki katlı, eski, büyük bir taş binaydı. Yurdun büyük avlusu cezaevlerini çağrıştıran büyük, parmaklıklı bir demir kapıdan şehrin en işlek ana caddesine açılmaktaydı. Ana girişi cadde tarafında bulunan ve yeni, betonarme bir bina olan müdür lojmanından avluya küçük bir arka kapıyla gelinebiliyordu. |
|
Sarhoşun Mektubu...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 4 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
ben kendim ödüyorum hayallerimin bedelini,
para biriktirmiyorum hortumlanan bankalarda,
ülkeyi peşkeş çekenlere oy vermiyorum.
ben kapitalistler gibi değil,
bir eşek gibi çalışıyorum.
ben hayvanlar gibi değil,
bir insan gibi yaşıyorum.
|
|
Kod Adım Stalin…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 14 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Adı Yosif Visaryonoviç Cugaşvili. O, dünyanın en kanlı katili. Onu “Çelik Adam” lakabıyla tanırsınız.
Çelik adam, Rusçada “Stalin” demektir…
|
|
Öpücük Tutkusu...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 18 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Sol eli çoktan beri tenini okşayarak aşağılarda dolaşmaktaydı. Sağ elinin altındaki kalp atışları, adeta zonklayarak aşağılarda, bacaklarının arasında atmaya başlamıştı.
|
|
Şira...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 19 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Arda, babasıyla aynı evde yaşıyordu, ama ilişkileri açısından çok farklı dünyaların insanlarıydılar.
|
|
Gavat Sensin…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 24 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Kadıncağızın sabrının iyice tükendiği bir gün, bak herif, ben seni boynuzlamadığım halde, boynuzladığımı iddia edip zulmediyorsun ya, seni öyle bir boynuzlayacağım ki, boynuzlamam için şalvarımın uçkurunu sen çözeceksin, seni boynuzladıktan sonra da gene uçkurumu sen bağlayacaksın, boynuzlandığını da ruhun bile duymayacak, ama ben duyurup sonra da seni terk edeceğim, demiş. |
|
Bilmem Ne Terör Örgütü...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 30 Kasım 2011 |
Bireysel |
| |
Bazı kamuoyu yoklamalarında partilerin oy nispetleri açıklanırken, kararsızlar, ya da tarafsızlar, diye açıklanan grubun bir mensubuydu. Atatürkçü düşünce dışında hiçbir ideolojiye inanmadı ... |
|
Global Ekonomi Kumarbazı...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 4 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Global ekonomi tabiri en otantik Türkçe sözcükler kadar lisanımıza yerleştikten sonra, kahvehanedeki gazeteci sabah müşterileri kendi aralarında münazara yaparak, Türkiye’nin ekonomik felakete sürüklendiğinden bahisle global ekonomiyi yerden yere vuruyorlardı |
|
Çapkınım, Hovardayım…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 6 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Bir çilingir sofrası kurmuş ki, değmeyin keyfime. Hoş beşi meze edip, raks içiyorum. Kafam olmuş dört köşe, ölüversem, sırıtarak gideceğim. “Hey Allah’ım,” diyorum; “her günümü böyle keyifli geçirtsen ölür müsün?”
Kalkıyorum, bu keyfin üstüne bir de cilalama yapalım, diyerek başlıyorum soyunmaya.
|
|
Babamın Karizması...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 7 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Kapı açıldı. Kapıya ağaç yarması gibi bir adam çıktı. “Buyrun!” Rahatlıkla söyleyebilirim ki, adam, babamın tam iki misli.
|
|
Göz Hakkı...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 10 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
“Evde değiller mi acaba?”
İşte bu soruyu sormamalıydım. Merak yaratan bir soru çünkü…
“Hırsızlık, köpeğin ve ev sahibinin evde olmadığı zamanlar yapılmayacaksa, daha ne zaman yapılacak?”
“Cesaretin yok mu, yoksa?”
Bu en son soru, en tahrik edici soru oluyor.
|
|
Basgitar...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 11 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Liseye başlayacağı yaz, amcasının döküm atölyesinde çalışmaya başladı. Sabahtan akşama kadar ya kum eliyordu, ya da dökülmüş parçaların üzerindeki çapakları taşa tutup temizliyordu. Patron, yeğenini öteki işçilerden farklı bir muameleye tabi tutmuyordu; onlar ne kadar çok çalışırsa, onlardan daha çok çalışmak zorunda kalıyordu.
|
|
Muhittin Amca...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 15 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Muhittin amca, yeniden beş parasız kaldıklarında, para kazanabilmenin bir yolunu bulmak için kara kara düşünmeye başladı, ama o sıfırı tüketmiş bir adamcağızdı. Yapabileceği hiçbir iş yoktu.
Dilencilikten başka…
|
|
Hempa...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 16 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
“Sen hempasın…”
Hempa, Bedir’in anlamını bilmediği bir sözcüktü. “O ne?”
Dilber, “Dost…” diye açıkladı sözcüğü.
|
|
Hanımeli...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 18 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Adımın ne önemi var?
Ben bir sokak çocuğuyum.
Sokak çocuklarının adı belli: Ali, Veli, kır dokuz deli…
Benimki de Hanımeli. |
|
Sarhoş...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 19 Aralık 2011 |
Bireysel |
| |
Halil Kaya, uğradığı hayal kırıklığının moral bozukluğu ile ilk kez sarhoş olacak kadar içki içer... |
|
Ömür Abla...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 12 Ocak 2012 |
Anı |
| |
Öyle kara, kuru Romanlardan göremezdiniz orada. Hemen hemen hepsi sarı saçlı, mavi gözlü; sanırdınız ki, Kuzey Avrupa’dan göç etmiş Finli. Ömür abla ise onların içinde en mavi gözlüsü, en sarı saçlısı…
|
|
Bizim Köyün Ayıları... 2.
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 21 Ocak 2012 |
Anı |
| |
İlkokula başladığım yıl, yeni bir eve taşımıştık. Oturduğumuz evin halk arasında ‘Yatırlı Ev’ diye yaygın bir ünü vardı |
|
Balkonlu Ev...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 30 Ocak 2012 |
Anı |
| |
İncikköy’den Eskişehir’e taşınacaktık, benim için yeniden dünyaya gelmek gibi bir şeydi bu. Eskişehir Sütlüce semtinde ki bir ara cadde üstünde, dört katlı bir kâgir binada ev tuttuk. Köydeki evden eşyaları bir traktör römorkuna doldurduk, yola çıktık. Yolculuk boyunca ben, römorkun arkasında oturdum, gözüm eşyalarda, içlerinden düşen olursa traktör sürücüsüne seslenip durdurmak için. Eşyalar da elle tutulur bir şey olsalar bari…
|
|
Safinaz Abla...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 1 Şubat 2012 |
Anı |
| |
“Meğer ne iyi kadınmışsın sen be Safinaz abla!”
“Doğru söyle!”
“Vallahi!” |
|
Madam...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 2 Şubat 2012 |
Anı |
| |
“Tanrı veriyor.”
“Bize niçin vermiyor da, sana veriyor? Bizi başımız kel mi?”
Gülerek karşıladı bu sorumu. Sonra, “sizin Tanrı başka, bizim Tanrı başka… Sizi Tanrı, Allah… Sizin Allah babanız cimri, bizim Tanrı cömert…”
Kafam öyle bir karışmıştı ki, şapşal şapsal baka kalmıştım |
|
Müslüman İnsan Evladı
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 24 Şubat 2012 |
Anı |
| |
Annem, oğlanı elektrikli süpürgeyle caminin baştan sona kadar her yanını temizlerken gördüğü bir gün, babamı yanına çağırarak, “gördün mü, imam efendinin oğlunu, tam bir Müslüman evladı,” diyerek iltifatlar düzdü.
Ben de Müslüman insan evladını görebilmek için yanlarına geldikten sonra, lafa karışarak, muziplikle bir soru sordum: “Esin ablamı istese verir misiniz?
Bu sorumla, hemen yanımda dikilen Esin ablam renkten renge girmeye başladı.
Annem, “Allah u Teâlâ, ablana da öyle helal süt emmiş bir Müslüman evladı nasip eder inşallah!” diyerek temennilerde bulunmaya başladı.
|
|
Şam İşi, Şamdam İşi, Herkesin Gelir Çişi…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 29 Şubat 2012 |
Anı |
| |
Dayanma gücüm kalmamıştı. Çişimi salıvermek üzereydim. Tam da önünden geçtiğim bir karanlık apartmanın kapısının açık olduğunu görüp, girdim. Az sonra apartmanın dış kapısının altından dışarıya doğru bir suşeridi uzanıp akmaya başladı. Suşeridi kıvrıla kıvrıla kaldırıma uzandı, oradan da caddeye indi… |
|
Babam…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 29 Şubat 2012 |
Anı |
| |
Babam, her sabah pırıl pırıl tıraşını olur, öyle çıkardı evden; bir kere bile kirli sakalla golaştığını görmedim onun. |
|
İlk Aşk
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 16 Mart 2012 |
Anı |
| |
Aşk denilen o şey yok mu; ah, o aşk! Ona dair birçok şey beynimde cirit atmaya başlamıştı. Sınıfımdaki kızlar da bir güzeldi ki! |
|
Rüşvet
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 16 Mart 2012 |
Anı |
| |
mesafedeki Seyitgazi ilçesine çıktı. Aile büyükleri tarafından, Seyitgazi içinde küçük bir ev tutulmasına, ablamın hafta içinde orada kalmasına, hafta sonu izninde de Eskişehir’e gelebileceğine karar verildi. Ablam, alışıncaya kadar annemin de onunla birlikte kalması için ısrar ettiyse de, babamı razı edemedi. Benim okuldaki huzursuzlarımı da göz önünde tutan babam, ikinci yarıyılımı Seyitgazi’de okumama karar vererek ablamla birlikte beni yolladı. Eskişehir’deki arkadaşsızlıktan uzaklaşmak hoşuma gitti. Annem de arada sırada, hafta içlerinde gelecekti. Neresinden baksan bir saat bile çekmeyen bir mesafedeydik birbirimize. |
|
Çöpçatan...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 17 Mart 2012 |
Anı |
| |
Bir ay öncesine kadar çalıştığım çay ocağında, benim yerime işe alınmış olan Nuri ile tanıştım. Benden bir iki yaş daha büyük gösteren Nuri’nin işi gücü müzikti. |
|
Nail Amcam
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 17 Mart 2012 |
Anı |
| |
skişehir’de evden içeri girdiğimde annemi akşama bir akrabamızı ziyarete gitmek üzere hazırlanırken buldum.
Bir amcam varmış, adı: Nail… Nail Amca, babamın küçük kardeşiymiş, bilmiyordum. Zengin bir adammış, fabrikası, dükkanları filan varmış. |
|
Arkadaş
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 19 Mart 2012 |
Anı |
| |
Bayramın son günü madam oturmaya geldiğinde, Müslüman bayramında bayramlaşmaya gelen bir hıristiyanı sempatiyle karşılamıştık. Ne var ki, gelişinden çok geçmeden asıl niyetini ortaya koyunca, bu sempati anti sempatiyle yer değiştirivermişti. |
|
Selametle
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 21 Mart 2012 |
Anı |
| |
Sahte bohçacı çetesiyle yaşanan olaydan sonra annem evde duramaz oldu, korkuyordu.
Seyitgazi’ye, ablamın yanına gidip orada kalmaya başladı. Bir hafta, iki hafta… Zavallı babacığımla perişan olmuştuk. |
|
Bohçacı...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 26 Mart 2012 |
Anı |
| |
Bohçacı adam heladan çıktıktan sonra gider gitmez aşağıya koşturup misketlerimi toplayacaktım. Ne var ki, helâdaki bir türlü çıkmak bilmemekteydi. Bekle babam bekle!
|
|
Anneanne...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 26 Mart 2012 |
Anı |
| |
Çimler altında unutulan anneannenin hakkı olduğu ileri sürülerek peşine düşülen miras davasının ise unutulacağı yoktu....
|
|
Tahir Amca…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 4 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Karıncaezmez, “babanı benim kadar seven bir dostuyla tanıştıracağım seni,” dediği zaman kafam karıştı. “Onun asıl adı Tahir; ama sen onu Fakir Baykurt olarak tanıyorsundur.”
“Fakir Baykurt mu? Şu meşhur yazar mı?” |
|
İçimizde Es Es Aşkı Bambaşka…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 28 Mart 2012 |
Anı |
| |
skişehirspor’un maçlarında kaçağı engelleyemedik-leri gibi, arada sakatlıklarında olması nedeniyle il valiliği, spordan sorumlu yetkililer, kulüp yöneticileri filan bir araya gelip, her bir aile büyüğü yanında giren bir çocuktan bilet alınmaması kararını almıştılar. |
|
Küçük Saba…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 29 Mart 2012 |
Anı |
| |
“Kaç yaşındasın?” diye sordum.
“Beş,” dedi,.
“Ama beş yaşındaki çocuklar anaokuluna gidiyor. Sen de, anaokuluna gitsen ya,” dedim.
Aklı karıştı.
“Çı-ıh!” layarak itiraz etti. “Ben okula gideceğim.” |
|
Nöbetçi Öğretmen…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 31 Mart 2012 |
Anı |
| |
Ankara Erkek Öğretmen okuluna daha ilk günümden problemle başladım |
|
Çok Aptal Bir Çocuktum, Çok…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 29 Mart 2012 |
Anı |
| |
Orta birinci sınıftan ikinci sınıfa geçeceğim diye beklerken iki dersten ikmale kalmıştım. Annemin ders çalışmam için kurduğu baskılar yaz tatilimi zehir etmişti. |
|
Zileli...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 4 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Bir de Zile’den adam çıkmaz derler. Yılanı Zileliyle aynı çuvala koymuş, yılan, “imdat Zileli!” diye bağırmış, diye fıkralar üretirler. Onlar gelsinler de adam görsünler!
İyi çocuktu Nazmi.
Adam olduktan sonra da “iyi” kalmıştı.
Helal olsun ona! |
|
Karıncaezmez…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 1 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Öğretmenimiz Fikret Bey’in lakabı “Karıncaezmez”’di. |
|
Saide İle Tek Başına…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 9 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Namık ile arkadaşlığımız okul dışına da taşmıştı.
Nazmi, bizimle gezip tozmak yerine yurtta/okulda kalıp ders çalışmayı tercih ediyordu. |
|
Komünist Namık
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 8 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Dersler başladıktan on gün sonra, tam da öğretmenin geleceği dakikalarda, adeta bir ortaokul öğrencisi görünümünde, kısa boylu, zayıf mı zayıf bir çocuk girdi sınıfa. Bir kişi, “ilkokul aşağı mahallede, yanlış gelmişsin,” diye laf attı, gülüşenler oldu. |
|
Büyük Öğretmen Boykotu…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 10 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Tahir amcamın başkanlığını yaptığı Türkiye Öğretmenler Sendikası, tüm öğretmenleri ilan ettikleri “BÜYÜK ÖĞRETMEN BOYKOTUNA” katılmaya ve desteklemeye çağırıyordu. Caddelerde ve park, kahvehane gibi oturma yerlerinde buna dair bildirileri dağıtıyorduk. Çeşitli yerlere yapıştırılan afişler için de tercihimiz akşam karanlığı oluyordu. |
|
Tip Tip Tipsizler…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 20 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Biz de, “6.Filo Defol!” diye sloganlar atarak, Amerikalı askerleri denize döken üniversiteli abilerimiz gibi bir eylem düzenlemiştik işte: “İŞÇİ MEMUR ELELE, GENEL GREVDE!” |
|
Kaçak…
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 20 Nisan 2012 |
Anı |
| |
Tren garından biletimi alarak trene bindiğim ana kadar hiç kimsenin şüphelenmeyeceği biri iken, illa da üzerime şüphe çekebilmek için her şeyi yapıyordum. Birinin bana dik dik baktığı anda, aşırı bir korkaklıkla sığınacak bir kuytuluk bulana kadar arkamı dönüp hızla uzaklaşıyordum ve baktığını sandığım kişi, asıl ondan sonra dik dik bakmaya başlıyordu. Trene en arkadaki tenha vagonlara ulaşarak binmeye çabalıyordum ve görenlerde suçlu bir kaçağın algılamasını yaratıyordum. Trene binip de boş bir kompartıman bulabilme çabalarımda ise, ancak tenha bir kompartıman bulmakla yetinerek, kompartımana benden önce yerleşmiş üç kişilik bir köylü ailenin yanı başına, o ailenin bir bireyiymişim gibi algılanarak dikkat çekmeyeceğimi umarak oturmuştum. |
|
Ah Safinaz Abla, Ah!
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 1 Haziran 2012 |
Anı |
| |
Sabah yememiş, içmemiş, beni aileme ihbar etmişti. Annem bir telaş içinde çıkıp geldiğinde henüz uyuyordum. Geldikten sonra öyle bir yaygaraya başlamıştı ki, sağır sultan dahi olsam uykuyu sürdüremezdim; ben de suçüstü olma telaşıyla yataktan fırlayarak uyandım. |
|
Babamın Kararları
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 7 Haziran 2012 |
Anı |
| |
Babam, elinde benim tasdiknamem ile ablamın Eskişehir Doğumevi Hastanesi’ne tayin olunduğuna dair bir yazıyla, Ankara’dan doğruca Seyitgazi’ye gelmişti. |
|
Buluşma...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 5 Haziran 2012 |
Anı |
| |
Esin ablamı az kalsın tanıyamayacaktım. Daha altı, yedi ay öncesine kadar sadece genç bir kız olan ablam, şimdi o havasından uzaklaşarak müthiş bir kadın olmuştu. Çoraplarından elbisesine, vücut hatlarından kuaför eli değmiş boyalı saçlarına kadar her şeyiyle dört dörtlük bir kadın… |
|
Dayak
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 3 Haziran 2012 |
Anı |
| |
Lavabo üstündeki aynada yüzümü gördüğümde, gördüğüm morarmış, kızarmış, patlamış, kanamış et parçaları sinirlerimi bozdu, başladım kikirdeyerek gülmeye. Musluğu açmış, avucumu suyla doldurarak suratıma çarpmıştım ki, bu darbeyle canım acıyınca daha çok gülmeye başladım. |
|
Pitbull
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 19 Ekim 2012 |
Deneysel |
| |
Oradan kaçabildiğim kadar hızla kaçtım. Kulağıma gaipten sesler geliyordu: “Kaçma, kaçtıkça, sıra sana gelecek!…” |
|
Son Söz...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 8 Haziran 2012 |
Anı |
| |
İş saatlerimin dışındaki vaktimin tamamını Nuri ile geçiriyordum. Kendisine bir elektronik solo gitar ile elli ‘watt’lık bir amfi almıştı. En büyük hayali bir orkestra kurmaktı. Kambersiz düğün olmayacağına göre, orkestrasında benim de bir yerim vardı elbette. Ben, orkestranın bas gitaristi olacaktım. Başlangıçta, bas gitarın ne menem bir şey olduğunu bile bilmiyordum. Bir takım bas gitar ritm kalıpları öğrendikçe, kendimi ‘bas gitarist’ sanmaya da başlamıştım. |
|
Azap Yolu - 2
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 28 Ağustos 2012 |
Bireysel |
| |
Lise bittiği yıl kazandığım Hukuk fakültesi öğrenciliğine, annemin, evlere temizliğe giderek kazandığı üç beş kuruşla başladım. Anneme, artık yük olmak istemediğimden, üniversite kampüsü civarında, üniversiteden öğrencilerin mekan edindikleri bir kafeteryada part-time olarak çalışabileceğim bir iş bulmuştum. |
|
Azap Yolu - 1
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 26 Ağustos 2012 |
Sevgi ve Arkadaşlık |
| |
Evet! Azap Yolu filmi bu şekilde başlıyordu. Aşinası olduğum bir şeydi bu; hayatımda birebir yaşamıştım.
|
|
Katil, Herkes...
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 20 Ağustos 2012 |
Dinsel |
| |
Köpek, cinayet üstüne kalabilir korkusuyla geri gelmedi, saklandı. Gecenin karanlığından güneş ışıyana dek hiç kimse gelmedi kadının başına, başına iş açma korkusundan. Kadın, kan kaybından öldü, gitti.
|
|
Azap Yolu - Son
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 31 Ağustos 2012 |
Başkaldırı |
| |
“Kız senin hocanın nefesi esastan da keskinmiş vallahi! Oğlum, terk retti o afişteyi!”
İki kadın sevinçle sarmaş dolaş olarak kutladılar nefesi keskin hoca sayesinde bu felaketin defedilmesini.
|
|
Azap Yolu - 3
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 29 Ağustos 2012 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Açtım, arayan sesi tanıdım. Sebil’di. Annem arayanın o olduğunu anlar anlamaz çıkıp gitti |
|
Umut'du Adı
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 3 Eylül 2012 |
Öyküsel |
| |
Umut’du adı, Lösemi hastasıydı. Sevgi anne Acı içindeki kalbine. Kararlılıkla direniyordu, Acısını, biricik oğluna hissettirmiyordu…
|
|
Facebook Tatilcileri
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 6 Eylül 2012 |
Soyut |
| |
Bizim buralarda okulların açılma zamanı geldi mi, yaz sezonu biter. Yaz sezonunda kışlıkçılardan, bikinili lolitaları görmeye giden röntgencilerin dışında plaja pek giden olmaz. |
|
Köpek Kovucu
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 9 Eylül 2012 |
Beklenmedik |
| |
Billurcu Hotel, evimizin hemen bitişiğindeki üç yıldızlı otel. İç işleri bakanının misafirleri zaman zaman eve sığmayınca tutarız odalarını o otelde ağırlarız |
|
Sarımsaklı'dan Sevgilerle
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 21 Eylül 2012 |
Varoluşçuluk |
| |
boyunca ne yaparsam yapayım çevremdeki insanlara ve köpeklere kendimi sevdirmeyi başaramadım. Kime azıcık yılışsam suratları gerili veriyor, bana yüz vermiyorlardı. Keza köpekler de, ben onlardan uzak durmaya çabaladıkça, onlar beni adeta on ikiden hedefliyorlardı.
|
|
Sağcı Mısın, Solcu Musun Hemşerim?
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 1 Ekim 2012 |
Anı |
| |
Çorlu orduevinde tatbikat var, (belki hatırlarsınız şu Hora olayını, tatbikat onunla alakalı) her yan harita.
|
|
Dört Yıl Önce, Dört Yıl Sonra
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 12 Ekim 2012 |
Beklenmedik |
| |
Buna rağmen, şimdilerde kalbinden şikayeti olan benim. Sık sık daralmaktayım ve heyheylerim üstüme üstüme gelmekte. Kocamın sabahın köründen gecelere kadar işiyle meşgul olmayabileceği çok takılır oldu kafama; “acaba,” diyorum, “beni aldatıyor mudur? |
|
Albina ile Iryna
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 12 Ekim 2012 |
Yeraltı |
| |
Mehmet Ali, İstanbul, Kiev arasında gezi turları organize eden bir turizmciydi. |
|
Oğlum Bak Git
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 23 Ekim 2012 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Tarih öğretmenliğinden emekli olup da Sarımsaklı ’ya taşındığımız ilk günlerde, henüz memuriyetin alışkanlıklarını terk edememiştim. Yani, hala saçı sakalı düzenli tıraş ediyordum ve hala kravatla, takım elbiseyle sokağa çıkıyordum. Bu halim komşuların çok dikkatini çekiyor ve bu resmi kılıklı adamın ne iş yaptığına dair aralarında yorumlar yapıyorlardı.
|
|
Paraşko'nun Kızları
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 4 Kasım 2012 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Sarımsaklı yaşantım, kundura tamircisi Paraşko’nun karısı sayesinde hovardalık açısından hızlı başlamıştı.
|
|
Nil Kraliçesi.
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 22 Ağustos 2016 |
Dinsel |
| |
Kudüs'den yükselen devasa alevler kızıl bulutlar halinde gökyüzünü kapladı. Fırtınalar nefes oldu, üfürdü bulutları Mısır'a doğru. Mısır'ın zalim firavununu sarayının kalın duvarları koruyamadı, küle döndü duvar taşları. Firavun ve onun soyundan gelen tüm kıptiler kızgın küllere gömüldü. |
|
Kur'an Ayetlerinden
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 22 Ağustos 2016 |
Dinsel |
| |
Babillilerin âdetlerine göre; bayramlarda herkes bir yerde toplaşarak bayramlaşıyordu. Hiç kimse evinde oturmazdı. O gün, Hz. İbrahim, evinden çıkmamaya karar verdi ve hadi gidelim, diye gelen komşularına iştirak etmek istemedi.
|
|
Kralların Kraliçesi
(Kemal Yavuz Paracıkoğlu) 26 Ağustos 2016 |
Toplumcu |
| |
"Tüm korkunç ve garip olaylara kapımız açık, ama konfordan rahatsız oluruz.'' Cleopatra |
|
|
uzun metrajlı bir filmdi hayatım
—aptalca çocukluklarımı
—tembel öğrenciliklerimi
—can sıkıcı arkadaşlıklarımı
—heyecansız aşklarımı
—izleyenleri sıkacak evliliğimi
—tatsız tuzsuz, bereketsiz iş hayatımı
—temposu düşük emekliliğimi
kesti montaj işçileri
onca yaşadıklarımdan sonra
geriye bir reklâm filmi bile kalmadı…
|
|