Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Onunla, kantinde, koridorlarda yanyana takılarak, diğer erkeklere hava basıyordum. Erkekler arasında bu davranışlarımdan dolayı kıskananlar da vardı, gıcık olanlar da…Kızın en çok hoşuma giden yanı, erkek tavlamak üzerine bir uzman oluşuydu. Onunla tanışıklığımı kıskanan erkekleri tavlamak üzerine ihtisas sahibiydi. Oğlanı tavlar tavlamaz, yaptığı ilk iş, onunla ve okuldan başka birkaç tiple birlikte çalıştığım kafeteryaya gelmek olurdu. İstisnasız her gün, hatta bazen günde iki kez, değişik iki erkekle uyguladığı bir saldırı yöntemiydi bu… Onun olmadığı grupların da geldiği oluyordu, beni taciz etmeye. Bunları o kadar sık yaşıyordum ki, kanıksamıştım iyice.Bilirsiniz işte, eski sevgiliyi ya da kıskanılan fakir ama yakışıklı jönü madara etmenin klasik yöntemi: Zengin züppeler, tesadüfen gelmiş ayaklarında, bir masanın çevresine çöreklenirlerdi. Arzuları her neyse hizmet edişimle, bir köle muamelesi yaparak tatmin olurlardı; servis sırasında ya dalga geçerlerdi, ya bir şeyler döküp temizletirlerdi, ya kibirleriyle ezerlerdi, ya da buna benzer davranışlarıyla sizden üstün olduklarını kanıtlamaya çalışırlardı. Bunu yaparken; ki, metotları değişse de bazı şeyler hiç değişmezdi. İllaki, kıza da göstere göstere bol bahşiş vererek, tatmin duygularını en üst seviyeye taşırlardı, fırlattıkları yavşak gülüşlerle bed bed bakarlardı…Bazen, baş zengin züppenin verdiği bahşişi düşük bulan kız, hemen müdahale edip, “A, ne kadar ayıp, bu kadarcık bahşiş mi olurmuş!” çıkışlarıyla bahşiş miktarını katlatırdı. Kız arkadaşımaaşkımı haykıramıyordum, ama çok iyi anlaşıyorduk. Böyle, züppeleri kafeteryaya taşıyarak, onların aşağılık komplesinden bi istifade verdirdiği bahşişler sayesinde öğrenim hayatımı hiçbir sıkıntıya düşmeden yürüttüğüm gibi, zaman zaman anneciğime de para gönderebiliyordum; hatta, bazen babasının verdiği harçlıkları çabuk bitirmişse, ona da borç veriyordum. Koca bir yarım yıl böylelikle geçip gittikten sonra, okul ara tatile giriyordu. Çalıştığım kafeteryada zaten part-tıme çalıştığım için, bir ay gelmeyeceğim demek zor olmadı. Patronum oldukça anlayışlıydı bu konularda. İlk vizelerimde umduğumdan da iyi notlar almıştım ve anacığımın yanına gidecektim, ara tatile bu keyifle çıkmam gerekiyordu. Oysa içim çok buruktu. “Neyin var, Ali?” diye sorduğunda, bir şey diyemedim. Sana sırılsıklam aşık oldum, bir ay boyunca seni göremeyecek olmam beni kahrediyor, demek isterdim, diyemedim. Gelgitler içerisindeydim. Vedalaştım onunla ve Ankara’yla; bir ay sonra dönmek için ikisinden de ayrıldım. Eskişehir’e gittiğimde anneciğimle bir arada olmak, kız arkadaşıma düşkünlüğümü epeyi bir örseledi. Artık, varsa da, yoksa da annemdi her şeyim. Tıpkı çocukluğumdaki gibi beni şımartması için elimden geleni yapıyordum ve her gece mutlaka başımı kucağına koyup saçlarımı hafif hafif, kaşır gibi okşatıp öyle uyuyordum. Uyumadan önce de mutlaka kız arkadaşımdan anlatıyordum ona ve ona da kız arkadaşıma aşık olmadığımı söylüyordum. Garip anacığım, akrabaları ve dostlarıyla her sohbette benimle duyduğu gururu yansıtıyordu ve “benim oğlum avukatların en yükseği, profesörü olacak,” diyordu onlara. Birkaç kere onun anlayabileceği bir dille açıklamaya çalıştım. “Profesör demek öğretmenlik yapmak demektir ve azıcık bir maaşla çalışırlar; ben, bir ofis açıp, ünlü bir avukat olarak mahkemelerde davalara girerek, çok paralar kazanıp zengin olacağım ve seni çok rahat ettireceğim, anneciğim.” Bir türlü anlamıyordu ve ısrarla , benim oğlum avukatların profesörü olacak, demeyi sürdürüyordu. Bir ay sonra döndüğümde karşılaştığım sürpriz hayatımı değiştirecek olan dönüm noktasıydı. Kız arkadaşımın babası, kız arkadaşımla beni çağırtmıştı, onunla birlikte ofisine gittik. “Sebil, dersleri sık sık aksattığın halde, vizelerde okulun en yüksek notlarını senin aldığını söyledi. Bu günden tezi yok, Sebil’ in ve senin, benim ofisimde yardımcım olarak çalışmanızı istiyorum; yapacağınız iş, ders saatlerinin dışında buraya gelmek ve vereceğim dosyalarla ilgili kontrolleri yapmak ve eksik belgeleri ve delilleri temin edip içine koymak olacak!” Kız Arkadaşım, bu teklife başlangıçta olumlu yaklaşmak istemedi, ama babası ona okul harçlığı vermeyi sonlandırdığını, bundan böyle para kazanmasının tek yolunun bu olduğunu söyleyince çark etmek zorunda kaldı. Benim için ise hayatımın dönüm noktası olacaktı bu teklif: Hem mesleğimle ilgili her şeyi bizzat yaşayarak öğrenecektim, hem de uyku saatlerimin dışındaki tüm saatleri kız arkadaşıma yakın yerlerde geçirebilecektim. Adama, minnetle teşekkür ederek teklifini kabul ettiğimi belirttim. Bunu kabul ederken, yeni patronumun bana da kızıyla eşit davranış biçimi çok etkin olmuştu. Hayatımda ilk defa tanımıştım o baba sempatisini…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |