|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Toplum |
241
|
|
|
|
“Yaşamak, ilkin sevgi ile, sevmek ile başlar,
Doğumla, doğmakla değil.
Yaşam da sevgisizlikle biter,
Ölümle, ölmekle değil.”
___Özdemir Asaf
Ama yaşama sevgi ile başlayamayanlar da var, ya da sevgisizlikten ölse de yaşamaya devam etmek zorunda olanlar.
|
|
242
|
|
|
|
Hafta sonu Gerger’e doğru yol alıyorum. Öğretmen olan kızımın görev yerini görmeye gidiyoruz. Narinceyi geçiyoruz. İlk virajı dönüyoruz. Her tarafı dumanlar kaplamış. Gökyüzü tamamen kararmış. Tarla sahibi, buğday hasatının yapıldığı yeri yakmış. Etrafta kimsecikler yok; ateş kısmen sönmüş gibi görünse de halen içten içe devam eden yerler mevcut.
|
|
243
|
|
|
|
Zaman, acılarımızın aktığı nehirdir bir bakıma. Bu nehrin yanı başındaki bir ağacın altına oturup, Nirvana’ya ulaşmayı bekleyebilir insan; ama bu hissizlikten medet ummaktan başka nedir ki? Oysa insanı gerçek anlamda acılarının esaretinden kurtaracak olan, acılarından kaçmak değil, tersine onlarla savaşmaktır.
İnsan, acılarını yenmeyi, kazanarak bilmelidir.
Kazanmak, yengiyi hak etmektir, savaştığını yok etmek değil. Yok saymak hiç değil...
|
|
244
|
|
|
|
“Mademki bana akıl verecek kadar akıllısın, neden kişiliğinle hiçbir şeyin birbirine uymuyor?”
O gün, bu gündür, yolda karşılaşmamak için, ya yolunu değiştiriyor ya da bir şeylerle oyalanıp, görmüyor gibi davranıyor.
Sanki çok ta önemliydi!
Pehhh!!!
|
|
245
|
|
|
|
Hiç kimse haksız olduğunu kabul etmez, kabullenmez. En azılı bir hırsıza, en acımasız bir katile de sorsanız, kendisini haklı gösterecek bir takım sebepler ortaya atacaktır.
Herkes yaptığının iyi ve doğru olduğunu düşünür. Gasp, terör, çete ve mafya... gibi işlerle ilgilenenlere de sorsanız, kendince haklı sebepler ileriye sürer. Ekmek parası, ailesinin nafakası için çalışıp çabaladığını söyler. |
|
246
|
|
|
|
Kalabalıklara karışacağım. Otobüslerde, metrolarda ya da bir alışveriş merkezinde rastladığım yakınıma, arkadaşıma selam verip hararet ile elini sıkacağım, belki ona bir çay ya da kahve veya gazoz ısmarlayacağım. Sinema da ya da tiyatroda belki güzel bir film ya da oyun seyredeceğim... |
|
247
|
|
|
|
Bunu biz bilmiyoruz belki ama dünyanın içine s.çanlar gayet iyi biliyor. |
|
248
|
|
|
|
Öyle görünüyor ki; özgür ve amaçlı üretici olarak kabul edilen insanın en büyük başarısı(zlığı) kendisi de dâhil olmak üzere doğayı araçsallaştırmasıdır. O, doğayı ve doğasını (kendine yabancılaşarak) nesneleştirme yoluyla dönüştürendir. Ve her şey bu önkabulle başlar; insan her şeyden önce kendine araçtır. Tuhaf bir biçimde yaşamını sürdürmek için tüm doğayı ve dolayısıyla kendini kullanır; ama akılcı ve bilimsel yöntemlerle. Öyleyse nedir bilimsellik, nasıl oluşur, neyle ölçülür? Şöyle söylemek yanlış olmaz sanırım: Bilimselliğin kendisi bir ölçüttür; hem ölçmeyi şart koşar hem de ölçeği belirler. Onun bu egemen yapısı kimseyi rahatsız etmez çünkü gerek kullandığı yöntemler, gerek hizmet ettiği amaç kutsanmıştır. O, tümdengelir ve tümün iyiliğine hizmet eder; savaş sanayinde ya da vahşi kapitalizmin dev tröstlerinde insan neslini kıyıcı ve bağımlılaştırıcı araçların üretiminde kullanılıyor olması, onu yanlışlayamaz. Bilimsel yöntem kendinde iyidir, onu kötü amaçlarına alet edenler kötülerdir. Bu çok ilginç değil mi; bilimsel akıl için metafiziksel bir önkabule ihtiyaç duymak? |
|
249
|
|
|
|
Sizi, sevdiklerinizi, hayallerinizi, hepimizi ve planetimizi kurtaracak yeni bir düzen, ideal bir sistem arayışındayım.
|
|
250
|
|
|
|
Ne alakası var demeyin hemen! Ben bir alaka kurdum ki böyle başlık attım. Önce okuyun sonra var mı yok mu karar verin. Acele etmeyin canım… |
|
251
|
|
|
|
Deniz süt liman... Yakın ve uzak... Bulutlar ince ve hassas. Saat sabahın 6.30' u. Susmuş tabiat. Kuşlar var sadece. Sesleri ayyuka çıkıyor bu sessizlikte... |
|
252
|
|
|
|
Yapabilecek olduklarınız ancak bir uçurtma ipi kadar uzağa gidebilir. |
|
253
|
|
254
|
|
|
|
Bu yazımı annemin babası Çanakkale şehidi Arif dedemin şahsında tüm isimsiz şehitlerimize adıyorum. |
|
255
|
|
|
|
Eee, ne dersiniz, kolay mı bahara yelken açmak? Bakmayın siz, sırtınızı kızdıran güneşe, şen şakrak daldan dala konarak ötüşen, tomurcuk derdine düşmüş ağaç dallarıyla flört edenlere... |
|
256
|
|
|
|
Doğayı, Toplumu, ve bilinci, iç karşıtlıklarının çatışması ve aşılmasıyla, durmaksızın devindiren ve geliştiren kesintisiz süreç..Diyalektik; doğa, toplum ve bilincin, hem varoluşunun, hem de bu varoluşun bilinç tarafından kavranışının yasalarının bütünlüğüdür.. |
|
257
|
|
|
|
Aklın kustahligi ve birey lüks çıkarımı birleşince vicdan sömürgecilerin ortaya çıkması beklenen olasiliklardan yalnızca biriydi. |
|
258
|
|
|
|
Düşüncelerini empoze etmeye çalışan, ırkçı/kapitalist medyada alan bulmuş, internet sayesinde alanını genişletmiş bu medya-ateşçilerinin hedefi, okurlar, dinleyiciler, izleyiciler, net sörfçüleri, hızı seven ileticiler, gözlemeyi seven masumlar, öğrenme, bilme, özümseme hakkı olan insanlardır.
|
|
259
|
|
|
|
Siz hiç paralel ürya gördünüz mü? |
|
260
|
|
|
|
Son zamanlarda mizah programlarında gözlemlediğim bir durumu sizler ile paylaşmak istiyorum. Katılır ya da katılmazsınız sizin bileceğiniz iş. Masum gibi görünen skeçlerin arasına bolca, çaktırmadan cinsellik serpiştiriyorlar, bunu da seyirciye yedirmeye çalışıyorlar... |
|
|
|