İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Çoktandır gülümseyemiyorum. Hatta kahkaha da atamıyorum. Hiç bir şeye sevinemiyorum. Manen mutluyum ancak bir türlü içimden gülmek gelmiyor. Yüreğimdeki sıkıntının ve ağrıların bitmesi için her yolu denedim ama nafile! Sustu. Sustum. Konuşmadı. Konuşmadım. İlk hamleyi o beceremez diye elimi hep ben uzattım. Fakat kendim söyleyip, kendim dinledim… İnsanın muhatabından cevap alamaması çok çirkin... *** Şimdi kimsenin olmadığı -kim bilir belki de keşfedemediği- bir yerdeyim. Bir başımayım. Karşımda bir göl; gölün etrafında ağaçlar… ağaçlarda kuş sesleri, ot hışırtıları, böcek sesleri… toprak zemin ıslak ve hava hafiften soğuk. Motosikletime yüklediğim eşyaları indirip çadırımı kurdum. Oltalarımı çıkartıp yemlerini taktım. Ateşimi yaktım. Çayın suyunu ateşe koydum. Görüş alanım kadar düşüncelere dalmaya başladım… Kafamın içi bulaşık teli. Yüreğim teleme peyniri… Bugün, 30 Nisan 2024 salı. Saat 08:00. Bir gün, bir de geceyi burada geçirmeye geldim. Düşünmeye, okumaya, tefekkür etmeye, başkaca şeyleri düşünmeye ihtiyacım var… Kıyıdan elime aldığım küçük bir taşı suyun en uzak noktasına fırlatmaya çalıştım. Taş, suya düşer düşmez halkaların kıyıya doğru yayıldığını gördüm. Tıpkı bir tebessüm gibi... Sonra büyük bir taşı fırlattım. Taş suya düşer düşmez daha büyük dalgaların gölün kıyısına vurduğunu gördüm. Tıpkı “kahkaha” gibi... Tebessüm ve kahkahanın birbirine bu kadar yakın ve bu kadar kadar uzak olduğunu bu zamana kadar hiç fark etmemiştim... *** Dünyanın Doğusu doğduğunda tebessüm ederken, Batı kahkahalardan vazgeçmedi. Belki de bu sebepten perdeler diktirip kahkahalara giydirdi ve izleyicileri güldürmek için alkışlattı. Oscar Wilde, oyunun kendisini güldürdüğünü ama eğlenmenin yanı sıra içini sızlatmadığını belirtmişti. Bernard' da gülmenin ötesinde izleyicilerin içsel haline dikkat ettiğini dile getirmişti... Bugün dünyamız, toplumun hüzün ve acılardan uzaklaşmasına neden olan "gülme gazı" ile başbaşa... İnsanlar, kahkaha atarak acılarını unutmaya çalışıyorlar. Peki gülmek, sizce de yüzeysel bir tatmin mi sağlıyor acaba? Demokritos ve Herakleitos gibi büyük filozofların farklı bakış açıları, gülmenin insan doğasında var olduğunu söylüyor. Bergson bir tık daha ileri giderek, komik olan her şey yalnızca insana ait olan şeylerdir diyor. Kaçımız gerçekten neşemizin nedenini sorguluyoruz? Gülmek, bazen bir düşüşe ya da bir fıkraya karşılık yapılabilir. Eğlence ve gülmenin ardındaki derin anlamı anlamak, bize bilgiye çağıran bir öğreti olarak karşımıza çıkar. En önemlisi de kainatın fahri Hz. Muhammed’in sözleri, gülüşle ağlayışı arasındaki dengeleri en güzel şekilde ortaya koyan kişi olarak görünüyor. Evet, sonuç olarak Doğu, tebessümün güzelliğini unuttu. Kahkaha atmak yerine tebessüm etmeyi ne zaman becerecek bilemiyorum. Kim bilir belki de hayatın derin anlamına varmak için dünyanın tüm insanları olarak daha derinden ve inceden düşünmemiz gerekiyor... Her ne ise... şimdi saat iki! Ve ben hala balık filan tutamadım... Kalın sağlıcakla.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |