Bilge kişi her şeye şaşan kişidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Sonra aşktan bahsettik, aşkın renginin kırmızı olmasından. Şarabımızın kırmızı olması kana karışmasını kolaylaştırır mıydı? Yoksa kırmızı şarabı sevmemizin nedeni ideolojik miydi? Aşka aşıktık. En sevdiğimiz kadın tipiydi, Gorki’nin romanlarındaki kadınlar, ve Nazım’ın Tanya’sı ne kadar cesur bir unutkandı. İsmini unutuyordu, Alman askerlerine söylememek için adını, cesurdu asılmaya giderken köy halkına sesleniyordu boğazındaki ip izin verdiği ölçüde… Çocuklarımıza Tanya’nın ismini veriyorduk, asılacağını bile bile, dedim ya konuşuyorduk. Kelemimizden başka bir şeyimiz yoktu, dünyayı değiştirmemiz için, parasız pulsuz yazıyorduk. Yazdıklarımızda hep bir akşam üstü vardı, hep yarım kalan hayatlar, acılar, çünkü sevinemiyorduk Tanya asılırken, köy halkı oluyorduk, uzaktan izliyorduk ve çocuğumuz köy halkı olmasın diye ona haksızlık edip, adını Tanya, Deniz, Erdal, Ulaş koyuyorduk. Kaypaklık yapıyorduk, dönüyorduk çok hızla ve dünyanın doğası gereği dönmekti. Döndük bizde, dünya el verdiği ölçüde… Andık sonra sürekli andıklarımızı, onlardı bize en karanlık zamanlarda bile, bize bir ışık olduğunu söyleyen, ve taşımamız için tabutlarını emanet edenler, yüktü ağır bir yük… Kahraman taşımak, her yoldaşa nasip olmaz diye sıkı sıkı tutuyorduk, düşüp kırılacaklarını düşünüyorduk. Kendi gazetemize sinirli, hüzünlü pozlar veriyorduk, meyilliydik kahraman olmaya… Sabah olsun diye zamansız konuşuyorduk, şarabımıza katıyorduk gidenleri ve gelecekleri, iş olsun diye yazmıyorduk, işsizliktendi yazmamız, yazdıklarımız para eder bir gün diyip yazıyorduk, ev kirası vardı verilecek ev sahibi de çekilmez bir bunaktı, bir dahaki şarap parsını çıkarıp, evlilik yıl dönümüzü şarapla kutlayalım istiyorduk, istiyorduk ki sabah olsun, şöyle martılar çağırsın sabahı, güneş doğudan yükselsin ve sabaha genç bir günaydın çakalım istiyorduk, cebimizdeki silahı bırakalım gece karanlığında kaleme sarılalım diyorduk. Ve yazıyorduk kan gibi aşk gibi şarap gibi… Sabahı çağırmak istiyorduk ama o hiç gelmedi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İnan ARSLANBOĞAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |