• İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik |
341
|
|
|
|
Babam birazdan uyanacak. Annem kapıyı açıp hafif bir çığlık atıp bizi gördüğüne şaşırmış gibi yapacak. İçine doğmuştur çünkü gelişimiz, rüyasında görmüştür. Tatlı bir telaş yaşanacak, kahveyi babam pişirecek, sofraya ne var ne yok çıkarılacak, ille de elmalı pay olacak.
Şimdi sessizliğe bizi katma zamanı, İstanbul bir başka yolculuğun akşamına kaldı... |
|
342
|
|
|
|
Soluğu bile kabarmıyordu koşarken. Gökyüzündeki kırlangıçlar kadar hafif, kırlangıçlar kadar çığlık doluydu içi…Ardından yükselen kırık dökük sesi duymadı bile. |
|
343
|
|
|
|
Garip Koyde yasananlar isimli hikayenin 4. kismi. |
|
344
|
|
|
|
Ölmek istiyor biliyorum. Bunu, bana, her hücresinde hatırlatıyor. Öyle ki içtiği sudan yediği ekmeğe kadar her şeyi alalade yapıyor. Gülümserken istekli değil, el sıkarken, özellikle müzik dinlerken, o kadar çok aynı şarkıları dinliyor, o kadar sıradan bir zevki var ki onları, duyduğuna dair şüphelerim günden güne artıyor. Sabahları kalkarken, saate nefretle bakmamı istiyor benden. Canı olduğunu düşünsem, gün içinde baktığı tüm insanlar gibi ona da acıyacağım. |
|
345
|
|
|
|
Haldun gelip oyuna girmek istediğinde küçük kardeş Mehmet bu isteğe karşı çıktı |
|
346
|
|
|
|
Kayseri’ye dönüyordum, yanımda hürriyet gazetesinin muhabiri olduğunu söyleyen bir arkadaş oturuyordu, birlikte seyahat ediyorduk. |
|
347
|
|
|
|
Kız bir yandan yoldan geçenlere bakarken bir yandan da o iki mavi lambanın göz kamaştıran ışıklarının hala kendi üzerinde olduğunu hissetti. |
|
348
|
|
|
|
Garip Koyde Yasananlar isimli hikayenin 5. kismi. |
|
349
|
|
|
|
Duvarlar bakıyorumda hayvani varoluşun temellerinden olan şehvet.Bu yatağa kendimi her attığımda anlık herşey.Gözlerimi kapatıyorum.İç yoksulluğumu düşünüyorum tuaf gelebilir ama aşkı düşünüyorum. |
|
350
|
|
|
|
Şans ve insan hayatına etkileri. |
|
351
|
|
352
|
|
|
|
aldatmacaların çok olduğu günüzmüzde,aklıma böyle bir hikaye yazmak geldi |
|
353
|
|
|
|
Yürek gözardı ederken beynin tavsiyelerini hep kaybederdi,gücü kalmazdı artık ne tarla yaratmaya ne de umutları bir demliğe doldurup yarınlara sıcak taşımaya.Hala pes etmezdi,ama teklemeye başlardı yorgunluğun kaybetmenin acısıyla ve kısalırdı günler,yürek anladığındaysa çok geç olurdu çünkü suistimallerle gelirdi suikastler. |
|
354
|
|
|
|
Çinçin bağlarının dar sokaklarından, yokuş tırmanıyorduk…
Sokaklar mezbelelik, her tarafta pis kokular, burnumuzu kuşatıyordu…
|
|
355
|
|
|
|
Kimliği belli olmayan bir ölüyü toplum "öldüğünü" bile bile dışlar. "Kimliği belirsiz" de tüm ölü haline rağmen "topluma inat" yaşamı sorgulamaya başlar. |
|
356
|
|
|
|
Ruh ikizini bulmak konusuna farklı bir yaklaşım belki. |
|
357
|
|
|
|
Bazen ezberleri bozmaktır , yaşamak... |
|
358
|
|
|
|
Sustu adam... Bir anda çocukça küsme krizlerine girdi. Perdelerini kapadı, hatta belki pijamalarını bile giydi. Akşam karanlığına sarılıp yattı. Üşüyordu ve sabahın serinliği bastırdığında – koskoca adam- altına işeyebilirdi, tıpkı eskisi gibi, tıpk |
|
359
|
|
|
|
O gün günlerden siyahtı. O gün yas günüydü. O gün ağıt günüydü. Ağıtların yakılması için sultanın bir emrini bekliyordu cellatlar. Yüzü gözükmeyen mahkumun kafasıyla gövdesini bir birinden ayırmak için sadece sultanın gözlerinin birkaç saniye kapanmasını bekliyordu cellatlar. Sultan nemli gözleriyle , buğulu bakışlarıyla mahkuma bakıyordu. Her zaman iki dudağının arasında olan can şimdi gözlerinin ucundaydı. |
|
360
|
|
|
|
senin hissedip söyleyemediğini sevdiğin birinden duymak. |
|