"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
İlkokula yeni başlamıştım. 7-8 yaşlarındaydım Bizim okuduğumuz o yıllarda haftanın 6 günü tam gün okula giderdik. Cumartesi günlerimiz tatil değildi. Öğle tatillerimiz 1-1,5 saat olurdu. Baharın yazdan önce en tatlı günlerini yaşıyorduk. Yedi sekiz yaşlarındaydım. Aklım hep oyunda, hep doğadaydı. Öğle tatillerimizi simit, üzümlü kek, vb fastfood atıştırdıktan sonra, kalan süremizi arkadaşlarla geçirirdik …Erik ağaçlarına Afrika şebekleri gibi tırmanır, henüz ev yapılmamış doğanın yeşilliklerinde kuzukulaklarını toplar, ballı baba çiçeklerini arılardan önce tadar, kelebekleri kovalardık. Ben bir süre sonra kendi dünyama çekilmiştim. O dünyamda bir tek benim bildiğim bir sır vardı. Sırrımı herkesten saklıyordum. Evimin merdiven altında tekir bir sokak kedisi yeni yavrulamıştı. Anne kedi yavrularını emzirirken bende kısıtlı bütçemi ona şişe sütü alarak harcıyordum. Öğle tatillerimde birden ortadan kaybolmamı neden sır gibi saklıyordum, bilmem ama arkadaşlarımın -herhalde o yavru kedileri annesinden alıp ayıracakları korkusu - yavrulara zarar verecekleri düşüncesi, çocuk yüreğimi kaygıyla dolduruyordu. Beni arayıp da bulamayan, derste yakalayıp “nerede?” olduğumu soran arkadaşlarıma “Annem dışarı salmıyor, evde yemek yememi istiyor…” gibi bahanelerimle savuşturuyordum. O kediler yüzünden derslerimi, ödevlerimi bile askıya almıştım. Çocuk aklı işte… Bütün merakım, gözleri açılmamış yavruların, gözlerinin ne renk olacağı idi. Her gün onları kontrol ediyor, öğle araları yemek için bana verilen cep harçlığımı ve yemek mola süremi onlara harcıyordum. Altı yavrunun ikisi tekir, üçü siyah, biri tam beyaz renkliydi. Beyaz renkli olanı daha çok seviyordum. Anne kedi önceleri çok hırçındı. Daha sonraları ise sezgileriyle benim ona ve yavrularına zarar vermeyeceğimi sezmişti ki, belki de o nedenle olsa gerek dişleriyle pençe göstermesinden vazgeçmişti. Yine o günün sabahı, belki yavrular gözlerini açmıştır, diye erken kalkmış, siyah okul önlüğümü giyip, beyaz kolalı yakamı takmıştım. Kahvaltımı alel acele edip, okul çantamı kaptığım gibi doğruca merdiven altına doğru koşturmuştum. Anne kedi cılız bir "miyav" dedikten sonra yavrularını yalamaya başlarken bende her birini kontrol ediyordum. Hala gözleri açılmamıştı. Azıcık aralıktı, çapaklıydı. Okul yolunu tutturduğumda aklım hep merdiven altındaki gözleri çapaklı yavru kedilerdeydi. Devam Edecek Emine Pişiren- Kocaeli 09.06.2017
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |