..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Merve Yıldırım




25 Eylül 2003
Bir kafe macerası  
Merve Yıldırım
Kız bir yandan yoldan geçenlere bakarken bir yandan da o iki mavi lambanın göz kamaştıran ışıklarının hala kendi üzerinde olduğunu hissetti.


:BCGF:
İstediği bluzu bulabilmek için civardaki dükkanların neredeyse tamamını dolaşmış ve sonunda da bulmuştu aradığını ama ayakları artık onu taşıyamayacak kadar yorgundu. ‘Bir yerde oturup bir fincan çay içmeden hayatta eve gidemem’ diye düşündü ve önüne çıkan ilk kafeden içeri girdi, tezgahtaki genç kızdan kendisine bir fincan çay getirmesini rica etti ve cam kenarındaki masalardan birine oturdu. Elindeki torbayı ve çantayı yanındaki sandalyenin üzerine bıraktı, sonra birden bunca koşturmacanın üstüne nasıl göründüğünü merak ederek çantayı tekrar eline aldı ve içinden küçük aynasını çıkararak kendine şöyle bir baktı. Jöleyle hafif şekil verilerek sabitleştirilmiş kısa kızıl saçları, yemyeşil gözleri, yoğun hareketin kızarttığı yanakları ve dolgun dudaklarıyla hiç de fena görünmeyen bir kız buldu karşısında. Aynada kendine dalmış giderken çayının masaya getirildiğini fark etti ve servis yapan kıza teşekkür ederek, şekerliğe uzandı. İki şeker alıp fincana attı, şekerler erirken o da aynasını çantasına, çantayı da tekrar diğer sandalyeye koydu. Çayını karıştırdı, kaşığı tabağın kenarına bırakıp fincanı kaldırdı ve tam ilk yudumu almak üzereyken karşı masadan bir gencin kendisinden tarafa bakmakta olduğunu fark etti. Önce umursamadı ve fincanı tekrar yerine bıraktı. Cebinden telefonunu çıkarıp arkadaşına mesaj çekmek istedi ama onunla hangi saatte nerede buluşacağına henüz karar vermediği için vazgeçip telefonu cebine koydu. Fincanını ikinci kez kaldırdı ve gözleri kendiliğinden yine aynı noktaya dikiliverdi. Delikanlı resmen ona bakıyordu. Aslında fena bir tip de değildi hani. Saçları neredeyse sıfıra vurulmuştu ama masmavi gözler bir çift mavi lamba gibi birkaç metreden bile kendini belli ediyordu. Belli belirsiz bir gülümsemenin süslediği yüzü tamamen tıraşlıydı ve hafif çıkık elmacık kemikleri ona çok hoş bir hava veriyordu. Üstünde daracık mavi bir tişört ve buz mavisi kot vardı. Kız birden kendisinin de uzun uzun ona bakmakta olduğunu fark etti ve ‘naapıyorum ben ya, burada durmuş tanımadığım birini seyrediyorum’ diye kızdı kendi kendine ve gözlerini kaçırarak pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu. Genç bir kadın üç dört yaşlarında cin gibi bir erkek çocuğun elinden tutmuş hızlı hızlı yürüyordu, karış tarafta ise birbirine sarılmış giden iki lise öğrencisi vardı. Kız bir yandan yoldan geçenlere bakarken bir yandan da o iki mavi lambanın göz kamaştıran ışıklarının hala kendi üzerinde olduğunu hissetti. ‘Ama olmaz ki, bu kadar alenen, bu kadar uzun uzun da bakılmaz ki’ dedi kendi kendine. Diğer taraftan da başını çevirip bakışlara karşılık vermemek için zor tutuyordu kendini. İçindeki mantıklı kız ‘Kızım, saçmalama, durduk yerde kaptırdın mı şimdi bir çift mavi göze? Kimdir, nedir ne bileceksin? Belki bir serseri, belki bir kadın avcısı. Bakışacaksın da ne olacak? Cesaretlenip kalkıp yanına gelecek.. ee sonra, bir kahve, bir çay filan içilecek, arkasından bir sinema daveti, sonra bir bakacaksın ki niyeti bozuk züppenin biri. E tabi bir kafede oturmuş bakışlarıyla kızları yiyen birinden ciddi arkadaşlık bekleyemezsin herhalde…’ derken, diğer taraftan yüreğindeki çılgın kız dürtükleyip duruyordu ‘Amaan masana gelmekle seni yemez ya, bir iki hileli soru sorarsın, baktın çocuk tekin değil, geç kalıyorum der basar gidersin, bağlamadı ya seni’. Bu arada çocuğun hemen sol tarafındaki bir yerlere bakıyormuş gibi yaparak başını tekrar ondan tarafa çevirdi ve gözünün kenarı ona o mavi gözlerin hala aynı noktaya dikili olduğunu söyledi. İçindeki çılgın kız da gemi azıya almıştı aynı anda ‘Akşama kadar bekleyecek misin? Kaçıncı yüzyıldayız, kalk git, yanına otur, denemekten ne çıkar ki?’ Çayından son yudumu aldı ve tam kalkıp o masaya gitmeye karar vermişken çocukta bir hareketlenme fark etti. Dakikalardır onu yiyip bitiren bakışlar şimdi dükkanın dışına yönelmişti. Birkaç saniye sonra beyaz askılı tişört ve kısacık bir kot şort giymiş, sarı saçları beline kadar uzanan bir kız girdi içeri ve iki sevgili olduklarını bangır bangır bağırırcasına sarılıp öpüştüler. Delikanlının doğal olarak artık kızıl saçlı kıza hiçbir ilgisi kalmamıştı. Kız ise hayretler içindeydi, kız arkadaşıyla randevu saatini bekleyen bir genç o gelene kadar resmen kendisiyle oyalanmıştı. ‘Ne erkekler var şu dünyada! Ya bana ne demeli, ya daha önce kalkıp onun yanına gitmiş olsaydım, belki de kız ben oradayken gelecek ve beni tanımadığı için kimbilir neler yapacaktı?’ Ani bir kararla fincanını masanın ortasına doğru itti, kasaya gidip hesabı ödedi ve hızlı adımlarla dükkandan çıktı. Delikanlı ise kız arkadaşıyla neredeyse kucak kucağa oturmuş akşam için plan yapıyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Küçük Bir Sevda Masalı
Bazı aşklar kavgayla büyür
Bir Hata Bir Hayat
Adını siz koyun
Denizkızı ve Şövalye

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Garip Şiir [Şiir]
Hoşgeldin Bebek! [Şiir]
Öldürdüler Güvercini [Şiir]
Hayat dediğin nedir ki... [Şiir]
Anti - Alkolik Şiir [Şiir]
Hasret şiiri [Şiir]
Dosta çağrı [Şiir]
Yoksa aşık mı oluyorum.. [Şiir]
Devir Değişti Dostum [Şiir]
Hadi canım sen de [Şiir]


Merve Yıldırım kimdir?

Kendini bile bileli aklına gelen her konuda irili ifaklı kağıt parçalarına, defterlere ve bilgisayar ekranına yazıp durmuş bir amatör.

Etkilendiği Yazarlar:
Hayat...


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Merve Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.