• İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik |
301
|
|
|
|
bayat mevsimlerin ortasındayım resimler yitik, taze damlalar suratımda bu akşam !!!! |
|
302
|
|
|
|
“Ha abi bir de” dedi Nuri, “senin yolladığın ceketi hiç bırakmadı. Öpüp öpüp kokladı. Bunda Hacımın kokusu var, dedi. O yollamış bana” |
|
303
|
|
|
|
Metin’den ayrılalı tam otuz dört gün olmuştu. Görüyorsunuz değil mi, bir yandan Metin’den ayrılmakla iyi ettiğini söyleyen öte yandan da ayrılık günlerinin çetelesini tutan bir Nilay… Gururlu bir genç kız! Ne gururu? Metin’in ayağına barışmak umuduyla giden, gururunu ayaklar altına almaya bile önemsemeyen bir Nihal. |
|
304
|
|
|
|
Van Gogh’un mutsuzluğunun çevresindekiler tarafından anlaşılamamaktan kaynaklandığı söylenir hep. Melankolisi ve uyumsuzluğu duyduğu yalnızlıktandır . Bunlar hakkında yazılanlar. Şimdi sadece bir günlüğüne bile olsa kendimi onun yerine koyma fırsatı bulmuşken yazılanların ne kadar eksik olduğunu görüyorum. Van Gogh bir açıdan şanslıdır, çünkü gördüklerini tuvale aktarabilir. Resim, onun bir nebze olsun soluklanabildiği tek çıkış noktasıdır. O yüzden kısacık ömrü boyunca fırçasını bir tas çorbaya tercih etmiştir. Şanssızlığı ise şudur ki, görülenler ne olursa olsun görüldüğü şekliyle, yaşanıldığı canlılık ve gerçeklikle aktarılamaz tuvale. Hep bir şeyler eksik kalır ve bu eksikliği sizin dışınızda kimseler anlayamaz. İşte soluklanabildiğiniz tek çıkış noktanız, bu yüzden aynı zamanda tabutunuz oluverir . Resim yapmak nefes alıp hayatta kalmanın tek yoludur, ama bir taraftan da tablonuzda yansıtabildiğiniz kopyanın, gerçeği yanında ki acizliği öldürür sizi.Van Gogh’un tabloları onlara bakanlarda sevinç ve huzur duyguları uyandırır. Neşelendirir insanları. Çünkü hiç biri aslını görmemiştir... Aslını görüp aklını kaybetmemiştir...” |
|
305
|
|
|
|
...tüm yaşadıklarının hayal olma tehlikesini bertaraf etmek istercesine sağ elini yumruk haline getirdi. Avucunun içinde sakladığı küçük kağıt parçasını hissetmek istiyordu. Kağıt bir davetle ilgiliydi. |
|
306
|
|
|
|
Her şeyin bittiği yerde başlayan bir masaldı bu; bir söylence belki... Kimselerin bilmediği bir ezgi, hayatın görmezden geldiği bir yazgıydı. Öyle ki mütemadiyen sevdalanmalar ve daha da mütemadiyen terk edilişler üzerine kurulu bir yap-boz oyunuydu. |
|
307
|
|
|
|
Hayvanların akıl ve onun ürünü olan ahlak gibi şeylerden mahrum olduğunu düşünüyorsanız bu öyküyü okumanız farz olmuş demektir. |
|
308
|
|
|
|
Sırtına bıçak saplanmıştı sanki. Öylesine bir ansızınlıkla doğruldu, döndü arkasına, parayı titreyen parmaklarıyla tutmakta zorlanarak aldı, göz göze geldiği adamın belli belirsiz gülümsemesini belleğine fotoğrafladı, parayı sürücüye verdi, yeniden küçüldü paltosunun içinde.
‘’ Hiç kimseyle konuşmayan adam… O da yeni bir yaşama başlamış olmalı… ‘’
|
|
309
|
|
|
|
Akşam dükkânı kapatmıştık, herhangi bir mağazaya giderek Mehmet’e takım elbise alacaktık, birkaç yere baktık, sonunda bir yerden, beyaza yakın olan bir renk beğenerek, pantolonun hazır hale gelmesini bekledik ve nihayet aldık. |
|
310
|
|
|
|
hayatını geçirdiği insanların ikiyüzlü olduğunu duyduğu an bir bahçeden başka ne isterdi ki? gerçekten ne isterdik ki başka? o insanların olmamasını mı?? |
|
311
|
|
|
|
Küçücük hayatıma kocaman bir hatıra vermiştin bana, annem. O kadar kocaman ki içine ruhumu sığdırdım. |
|
312
|
|
|
|
İkinci öykü kitabım. Okumanız dileğiyle...
|
|
313
|
|
|
|
Yüz sürmüştür bir kere kaybolmaya hiç yaşanmamış çığlıklar. Tıpkı sözcükler gibi ! |
|
314
|
|
|
|
Gazeteyi elime aldığımda, okuduğum o haberlerden hep ürkerdim.Neler oluyordu memlekette.Eşime çocuklarıma, bakardım.Düşünürdüm endişe içerisinde...Bir adam gördüğü rüyadan sonra çocuğunu boğarak öldürmüştü. |
|
315
|
|
316
|
|
|
|
Hiç beklemediğim bir yerden alev alan...Hissettiğim soğuk bir rüzgardan kıvılcıma dönüşen bir öykü... |
|
317
|
|
|
|
Es geçtiğimiz insanlar anısına. |
|
318
|
|
|
|
Unutmaz insan, unutmaz asla, sadece alışır yokluğa ve ne kadar zaman geçerse geçsin alışmış olsa bile yokluk duygusuna, unutmayı istediği her neyse o, oradadır, sadece üşümüştür, soluktur rengi. Unutamamak, insanın en büyük yeteneksizliğidir. |
|
319
|
|
|
|
Sövmek istiyorum ama adam tabiatın o güzelim dekorunda aykırı şehirli bir trafik lambası gibi duruyor. Ağlamak istiyorum...ağlamak istiyorum laaan... Ağlamaklardan bir ordu kurup bu adama saldırtmak belki de...Oysa yalnızca susuyorum susuşum haykıran bir |
|
320
|
|
|
|
“Tanrım, annem bu akşam beni okuldan almaya lütfen gelmesin…” dedirten öylesi zamanlar işte… |
|