• İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik |
281
|
|
|
|
Yağmur duasına çıkmak isteyen köylüler toplanmışlar ve duasının çok tesirli olduğuna inandıkları bir imamın yanına gitmişler.
“Kuraklık bizi çok sarstı yağmur duasına çıkalım, rahmete çok ihtiyacımız var, senden başkası derdimize deva olamaz” demişler.
İmam demiş ki; “hakikaten yağmur yağdırabileceğime inanıyor musunuz?”
“Evet” demiş köylüler.
“O zaman nerde şemsiyeleriniz” demiş imam.
Mercan’ın ne anlatmak istediğini anlamıştı Yiğit, ceketinin cebinden alyansları çıkarttı, işte bendeki emanetlerin bunlardı dedi. Mercandan bir hareket beklemeden elini tuttu ve “gülden bezenmiş bir ömür vaat etsem, yinede layık değildir bu sana” dedi. “Bendeki emanetin bir göstergesidir sadece alyans, ben bu alyansla birlikte aslında, sana hayatımı feda ediyorum.”
Mercan ne diyeceğini bilemedi, gözleri dolmuştu. Durdu yiğide baktı dudaklarını ısırdı ve kollarını açtı yiğidi tüm gücüyle sardı.
|
|
282
|
|
|
|
bahar geldiğinde ben neredeyim... |
|
283
|
|
|
|
Bu hikayeye ait bir küme seçmek çok zor:
a) beklenmedik b) modern c) bilim kurgu d) hiçbiri Bence yeni birşey bu: Eleştirisel bir öykü... |
|
284
|
|
|
|
Hayat bazen beklenmedik darbeler vurur... |
|
285
|
|
|
|
Kan beynime sıçradı. Tüm organlarım eksikliği saydı. Bir eksik vardı. Aradım dünyayı, ayı, evreni ve zamanı. Girmediğim kara delik yanmadığım atmosfer kalmadı kainatta. Sonra seni gördüm, tattım dudaklarının kokusunu. Yok sende değildin aradığım. Tam yüz yirmi kişi, sende dahil yüz yirmi kişi. Kimdir nedir bulamadım bir türlü.
|
|
286
|
|
|
|
...karanlıkta gözüktüğü kadarıyla düzgün yüz hatlarına sahipti. |
|
287
|
|
|
|
-“Hayırdır, hemşire hanım? Teyzemin odasını neden değiştiriyorsunuz?”
Kat hemşiresinin verdiği yanıt yüreğimdeki öfke baloncuklarını şişirmeye yetmişti. Günlerce uykuya hasret gözlerim, yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı. |
|
288
|
|
|
|
“Hayalindeki ateşi söndürürken, öbür ateşin, somut, gerçek ateşin yayılıp genişlediğini,
“brr, brrr” diye sesler çıkaran kedinin, ölü yavrusunu kaptığı gibi,
aralık duran kapıya doğru fırladığını görmedi.”
Robert Sabatier / İsveç Kibritleri
|
|
289
|
|
|
|
Gülbahar, yuvasından yavrusunu kaptırmış kuş gibi, çaresiz dönüp durdu eşinin başında. Aklına birden kayın validesiyle kayın babası düştü. Gecenin bu ileri saatinde -henüz üstünden çıkarmadığı-gelinliğiyle, kayın babasının yanına gitmek için hızla evden çıktı. Kocasını o halde tek başına bırakarak. |
|
290
|
|
|
|
Sıcak ya da soğuk...
Yaz ya da Kış...
Yaşam ya da Ölüm...
Aslında herşey görünmez bir çizgi.
Ve insan oğlu o kadar doyumsuz ve farkında değil ki kendi isteklerinin...
Sıcakken soğuğu, kıştayken yazı,
yaşarken ölümü tüm ruhuyla isteyebiliyor.
|
|
291
|
|
|
|
Bir adam meydanın ortasında “Kendimi yendim!” diye bağırıyordu. Etraftakilerin bazıları adama acıyarak bazıları da gülerek bakıyorlardı. Bu duruma hemen müdahale ettim ve kalabalığa dedim ki: “Gülmeyi kesin, acımayı da bırakın. Bu adamı alkışlayın. Çünkü o, gerçekten de büyük bir iş başarmıştır.” Bu başarı bence bir düşmanı yenmekten daha önemliydi. |
|
292
|
|
|
|
Kedicik yiyecek aramaya çıkmış olmalıydı. Ya diğer hayvanlar? Köpekler, kuşlar ve diğerleri… Bu karda kışta yiyeceklerini, içecekleri suyu nasıl bulacaklardı? Belki de çoğu açlıktan ya da susuzluktan ölüp gidecekti. Bu ihtimal hüzünlenmesine yol açtı. Olayı daha da büyüttü zihninde: Kıvranarak can veriyordu zavallıcıklar! Onlarca, yüzlerce telef olmuş hayvan… Ölüm, kıştan da soğuktu, dondurucuydu. Damarlarındaki kanın çekildiğini zannetti, bütün vücudu titriyordu. Kalorifere biraz daha yaklaştı. Bu olay Sevim’e, babasının ölümünü hatırlattı. |
|
293
|
|
|
|
Varlığımı anlamlandırmak için bir nedenim yok. Düş kuruyorum uzun süredir ve ruhsal geçimimi böyle sağlıyorum. Sonra inançsızlık nadasına bırakıldığım aklıma geliyor. Uyanıyorum… |
|
294
|
|
|
|
bazen tercihlerimizi kendimiz yapamayız.verdiğimiz kararları kendimiz verdik desekte çoğu zaman etrafımızdaki insanlardan etkileniriz; yada tamamen başkalarının karalarıyla hareket ederiz |
|
295
|
|
|
|
çENENİ TUTMASINI BİLECEKSİN |
|
296
|
|
|
|
küa'yı oldukça çelimsiz buluyordum. etinin gergin bir utangaçlığı vardı. kemiklerinin mahremiyetini eleverdiğindendi bu. güneşli havaları sevmezdi küa. bir tülün ardındaymışçasına görünmenin utancından, telkari inceliğinin ortalığa dökülmesinden. |
|
297
|
|
|
|
Kadınlara ne kadar inanmalıyız? Bu konuda bir genelleme yapılabilir mi? Az sonra!.. |
|
298
|
|
|
|
Hepimiz otobüs durağında saatimize bakıp beklemed,k mi? Bir kere olsun otobüsün saati olmasın umrunuzda. |
|
299
|
|
|
|
Hiç çileden çıkıpta, insanlara bir an için saldırma fikrine kapılmadın mı yani??? |
|
300
|
|
|
|
Ya ben eksik okuyordum her seferinde bu kitabı ya sadece görmek istediklerimi görüyordum ya da hayat bana bu serinin tek bir kitabını vermişti bunca yıl boyunca... |
|