Mahmur gözlerle neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. İrem’in babası gelmişti ve beni saçmasapan batıl inançlarımla kızını korkutmakla suçluyordu. Babam ona Aziz Baba’yı anlattığımı ve beynimize kazınırcasına öğretilen kimseye bundan bahsetmemem gerektiği kuralını çiğnediğimi anlamıştı. Çoktan mahzene çekilmiş olan köy halkının olanları öğrendiği takdirde nasıl bir ceza ile karşı karşıya kalacağımızı düşünürken derin bir sükuta gömülmüştü. Ben ceplerime doldurduğum toprağın gücüne güveniyordum ama zaten bir kere çevresini koruma altına aldığınız evin içinde başka koruma olamayacağını henüz bilmiyordum. Bunu, babamın ansızın dönerek yüzüme bir şaplak indirmesiyle anladım.
Annem İrem’in babasını ısrarla içeri çağırıyor, o da ısrarla reddediyordu. Yıllar sonra annem bana bunun nedenini açıklayacaktı. Aziz Baba’nın hışmının hikmeti sokaklarda kol gezerken ondan nasibini alan her ruhun karanlık yüzü ortaya çıkarmış. Yani koruma altında olan evimizde biz sakinliğimizi korurken –babamın şaplağı hariç çünkü o sadece adama cezamın verildiğini ve konuyu uzatmaması gerektiği gösteren bir simgeydi- dışarıda olan adam ise sinirinden yüzü pancar kesilmiş, boğazındaki damarlar küçük parmağım kadar şişmiş, gözleri –eğer biraz daha oynatmaya kalkarsa- yuvalarından çıkacakmış gibi açılmış, vücudunda kan yerine adrenalin dolaşmaya başlamıştı. Ben yüzüme inen tokadın zonklamasının geçmesi için bir elimde yanağımı tutup, İrem’in halini düşünüyordum. O sırada babası, “Ceplerine doldurduğu kumları attık. Kızı sakinleştirmek mümkün değildi,” diyince babam aslında sadece anlatmakla kalmadığımı, bizzat oraya kadar götürdüğümü ve eminim ki her seferinde oraya gittiğimde yaptığım o küçük oyunumu ona ögrettiğimi de anlamıştı. İkinci bir şaplağa hazır olmalıydım. Babamdan iki adım uzaklaştım ve yüzümü korumak için gardımı aldım. Annem, babamın elini havada yakaladı. Bunlar olurken adam hala nefes almadan konuşmaya devam ediyordu. Kızının ateşinin çıktığını, acil bir doktora ihtiyaç olduğunu ama anlamsızca ortadan kaybolan köy halkı yüzünden ne yapmaları gerektiğini bilmediklerini, doktor kimbilir hangi yılan deliğinde saklandıysa onu bulmanın imkansız olduğunu söyledi. Her şey benim suçum olduğu için onlara yardım etmemiz gerektiğini de sinsice ekledi. Köyde geçirdiği bir hafta onu nasılda bizden biri yapmıştı. Aba altından sopa göstermek konusunda uzmanlaşmıştı. Ancak bilmediği şey mühürlenmiş bir evden gece çıkılamayacağı idi. Babam tüm konuşma süresince, özenle eşiğe dökülmüş kumun gerisinde duruyordu ve hayatı boyunca hiç bir kuralı çiğnememişti. Annem tüm bu olanlardan tiksinmesine rağmen konu kurallara aykırı davranmak olunca korkmuştu. Kendimi olanlardan sorumlu hissediyordum. Mahzene gidip doktora olanları anlatmam lazımdı. Koşarak kapıdan çıktım. Annemler ardımdan geri dönmem için bağırıyorlardı. Artık bundan sonrası babamın kontrolünden çıkmıştı.