..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Özcan Nevres




18 Eylül 2001
Etme Bulursun  
Özcan Nevres
Haldun gelip oyuna girmek istediğinde küçük kardeş Mehmet bu isteğe karşı çıktı


:BFJH:
     Mehmet ile Mustafa kaldırım üzerine çizdikleri dört kare içerisinde kaydırak oynuyorlardı. İki kardeş uyum içerisinde oyunlarını sürdürürlerken komşu çocuğu Haldun gelip oyuna girmek istediğinde küçük kardeş Mehmet bu isteğe karşı çıktı. Haldun oyuna girmekte ısrar edince aralarında dövüş başladı. Ağabey Mustafa kardeşinden yana kavgaya girince, Haldun çareyi kaç makta bulmuştu. İki kardeşe de ağır küfürler ediyor ve evlerinin önünden küfür amaçlı el işaretleri yapıyordu. Mehmet yerden aldığı bir kiremit parçasını Haldun’a doğru savurdu. Kiremit havada bir kavis çizerek, Haldun’un dudağına çarptı. Haldun’un dudağı yarılmış ve kanamaya başlamıştı. Evlerine girdiğinde ablası , kardeşinin dudağından akan kanı görünce,
     Kim yaptı sana bunu diye sorduğunda, Haldun
     Mustafa demişti. Abla hışımla kaydırak oynayan çocukların üzerine yürüyünce, iki kardeş oyunu bırakıp kaçmaya başladılar. Ayağından çıkardığı takunyayı eline alarak peşine düştüğü Mustafa’ya iyice yaklaştığında, takunyayla acımasızca Mustafa’nın başına peş peşe vurmaya başladı. Mustafa evlerine girmeyi başardığında, yediği darbelerle iyice sersemlemişti. Babaannesinin evlerine misafir geldiğini görünce hemen yanına gidip kucağına yattı. Babaannesi çok severdi onu. Başını okşamaya başladığında, başındaki şişlikleri ve kızarıklıkları farketti.
     Ne bu senin başındaki şişlikler ve kızarıklıklar diye sordu.
     Haldun’la kavga ettik diye ablası başıma takunyayla vurdu da ondandır diye yanıtladı. Babaannesi
     Ne biçim insan bunlar, çocuğun başına böyle öldüresiye vurulur mu. Gidip çatacağım onlara. Annesi
Sakın bulaşma onlara, onlar çok şirret ve edepsiz insanlar. Hele o evde kalma kızları var ya. O ele avuca sığmaz bir şirret dedi annesi, babaannesine.
                    ***
     Aradan günler geçti. İki kardeş yine oyun oynamak üzere aynı yere gelmişlerdi. Mustafa oyun oynamaktansa, güneşlemeyi yeğliyordu. Kardeşi ısrar ediyordu kaydırak oynayalım diye. O sırada evden çıkan babası yanlarına geldiğinde, Mustafa’ya
     Kardeşin seninle oynamak istiyor, sen oyuna katılmak istemiyorsun, yüzün iyice kızarmış, hasta mısın yoksa diye sordu.
     Mustafa keyfim yok, gidip eve yatacağım dedi.
     Hadi ben size para vereyim, kardeşinle birlikte sinemaya gidin.
     Yok baba, canım ne oyun ne de sinema istemiyor. Eve gidip yatacağım.
     Hadi git eve. Babaannen de gelmiş. Okusun sana, belki iyi gelir. Eve gittiğinde doğruca babaannesinin yanına gitti, hemen yere uzanarak başını babaannesinin dizine dayadı. Babaannesi torununu okşarken ateşinin çok yüksek olduğunu farketti.
     Kızım bu çocuğun ateşi çok yüksek, bunu hemen doktora götürmek gerekir.
     Götürelim anne, ama nasıl götüreceğiz. Babası ovaya işe gitti.
     Doğru ya, en iyisi ben gideyim, amcasını göndereyim bir doktor bulup getirsin. Yaşına rağmen kıvrak bir hareketle kendi evine yöneldi. En küçük oğlu evdeydi.
     Halil, ağabeyinin oğlu hasta. Ateşler içinde yanıyor. Hemen bir doktor bul gel ona. O yokluk yıllarında kolay mıydı bir doktora ulaşa bilmek. En sonunda bir doktor bulabilmişti. Doktor hastaya gitmeye nazlanıyordu. Çok yalvarmıştı doktora. Sonunda doktor yumuşamış ve gitmeye razı olmuştu.
     Doktor hasta çocuğu iyice tetkik ettikten sonra,
     Bu çocuk menenjite yakalanmış, acele İzmir’e götürülmesi gerekir. Aksi halde kaybedersiniz çocuğu. Akşamı iple çektiler. Babası eve döndüğünde, doktorun söylediklerini aktardılar. Baba kara kara düşünmeye başladı bu saatte nasıl götürebilirim diye. Aklına tren geldi. Çoğu kez gecikmeli gelirdi bu tren. Şansımız varsa yetişiriz diye düşündü.
     Hemen hazırlayın çocuğu, belki trene yetişiriz. Çocuğa temiz giysiler giydirildi. Çocuğunu kucaklayan baba, koşar adımlarla tren istasyonuna yöneldi. Çok uzaktı tren istasyonu. Soluk alamaz duruma gelmişti. Durup dinlenmeyi düşünmedi bile. Tren istasyonuna vardığında, trenin henüz gelmediğini öğrendiğinde derin bir oh çekti. Oğılumun şansı varmış, inşallah hastalıktan kurtulma şansı da olur diye geçirdi içinden. Trene binip Basmaneye ulaştıklarında, hızla indi basamaklardan. Aynı hızla en yakındaki taksiye doğru koştu. Taksiye biner binmez şoföre
     Bizi hemen Devlet Hastanesine götür dedi.Beş dakika sonra hastanenin önüne varmışlardı. Yine kucakladı oğlunu, hasta kabul servisine götürdü. Hastayı tetkik eden nöbetçi doktor,
     Hastanızın durumu ağır onu yatıracağız dedi. Yatırdılar Mustafa’yı hastaneye. Oğlum mutlaka iyileşecek diyordu babası. Umduğu olmadı babanın. Beş gün sürdü Mustafa’nın yaşam savaşı. Beşinci gün direncini kaybetti ve yenik düştü bu savaşta. Babası ve amcası iyileşmiş bulacağız umuduyla gittiler hastaneye. Acı haberle yıkıldılar ikisi de.
     Ben defin işiyle uğraşacağım. Sen git yengene Mustafa’mızı kaybettiğimizi usulünce söyle.
     Peki ağabey gider söylerim. Yürüyerek gitti tren istasyonuna. İlk trenle dönüş yapıp doğruca ağabeyinin evine gitti. Kapıyı açan yengesinin ilk sözü
     Oğlum nasıl, iyileşti mi oldu. İçeri girip kapının kol demirine dayadı belini. Zira ayakta duracak gücü kalmamıştı.
     İyi dedi. Doktorlar iyi olabileceğini söylediler. Gözlerinden akan yaşlar söylediklerine ters düşüyordu. Üsteledi yengesi
     Bana doğruyu söyle, Mustafa’m öldü mü yoksa. Amca hıçkırıklar arasında güçlükle
     Mustafa sizlere ömür diyebildi. Anne,
     Mustafam ölmüş, mustafam ölmüş diye iki eliyle başından yolduğu saçlarıyla yere yıkıldı. Başını göğsünü yumrukluyordu. Acıya daha fazla dayanamıyarak bayıldı. Konu komşu toplanarak ayıltmaya çalıştılar. Sonunda ayılmasını güçlükle sağlayabildiler. Kaybettiği evladının acısını ölene dek kanayan bir yara olarak taşıdı içinde.
               ***
     Haldun’un ablası evlenmişti. Evliliğinin onuncu ayında bir erkek evlada sahip olmuştu. Kardeşinin adını koymuştu ona. Haldun. Haldun üç yaşına girmişti. Küçücük olmasına rağmen sokağa çıkıp oynamaya bayılıyordu. Annesi bıraksa sokakta yiyip içecek, sokakta yatıp uyuyacaktı. Yine sokaktaydı. Geri geri giden bir kamyonun üzerine geldiğini farketmiyordu bile. Annesi farketti kamyonu. Kamyon neredeyse tekerleğinin altına alacaktı çoçuğunu. Bir kalecinin topa dalışı gibi daldı kamyonun altına. Düştüğü yerden itiverdi çocuğunu. Başı kamyonun tekerlekleri altında kaldı. Kamyonun sürücüsü tekerleğin bir şeye çarptığını farketti. İnip kamyonun arkasına baktığında kadının cansız yatan bedenini gördü.


                              Özcan NEVRES 2000-02-24



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın beklenmedik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Uğursuz Define
Acı Dolu Bir Yaşam
Çoban Kızın Aşkı
Ovada Yakalayan Ölüm
Doğa'nın İntikamı
Hiç Uğruna Gelen Ölümler
İntikamın Böylesi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhabbet Kuşları Nasıl Üretilir
Onu Ölesiye Sevmişti
Severek Ayrılalım
Mutluluğu Ölümü Ararken Buldu
Mustafa Efe
Bir Zamanlar Ben De Politikacıydım
Neden Terk Ettin
Bağımsız Aday Deli Osman
Güz Gülleri Gibi
O Yalancının Biriydi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Acılarla Yaşamak [Şiir]
Özleyiş [Şiir]
[Şiir]
Bir Dosta Mektuplar 1 - 12 [Şiir]
Sevgiliye [Şiir]
Seni Düşündüm Yine [Şiir]
Alın Götürün Beni Dalgalar [Şiir]
Ah Bu Sensizlik Yok Mu [Şiir]
Bir Rüzgardır Yaşamak [Şiir]
Uyan Be Memet [Şiir]


Özcan Nevres kimdir?

1958 de gazetecilige basladim. O zamandan beri yazmaktayim.

Etkilendiği Yazarlar:
Yaşar Kemal, Ümit Yaşar Oğuzcan Fazıl hüsnü Dağlarca


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.