|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sonra Bir Gün
Ahmet Zeytinci
Öykü > Gülmece (Mizah)
Bir varmış, iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş, beşin bu işler ile hiç alakası yokmuş, beş o sırada senelik izindeymiş. Develer tellal, pireler berber iken, yavru pireler berber çırağı iken, hem develerin tellallığına hem pirelerin berberliğine, hem de yavru pirelerin berber çıraklığına itiraz çokmuş. İtiraz çoksa da hem develer, hem pireler, hem de yavru pireler hiç mi hiç umursamamışlar bunu. Masal bu ya, adı üstünde işte masal, sen de oku bakalı
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler |
221
|
|
|
|
Günlük bayan erkek ilişkileri ilgili bir yazıdır. |
|
222
|
|
|
|
çocukça bir tebessüm işte.... |
|
223
|
|
|
|
Hayatımızda çok önemli bir yeri olan bu meslek grubu için neden “Ve Doktorlar” adlandırmasını kullandım, merak ediyorsanız okuyunuz :)
|
|
224
|
|
|
|
Kendi kuyusunu kazan aptak köstebekleriz biz. Arasıra birbirime çarparak bir ileri bir geri ilerleriz. Eşine eşine eşleşir şanslı bileti çekenlerimiz. |
|
225
|
|
|
|
Gitmek; gitmektir işte! Hepsi bu... |
|
226
|
|
|
|
Sen hayatın bir ucundasın,ben bir ucunda. Düşüncesiz,ezbersiz ve hiçbir acıdan geçmemiş bir şekilde değil. Sevdiğini asla bulamayacaksın hayatında ve sevdiğin seni hiçbir zaman değerini bilerek sevmeyecek.... |
|
227
|
|
|
|
Kabul edelim ki yasadiklarimiz ve de hikayemiz ne kadar farkli da olsa gun sonunda milyonlarcasindan sadece bir tanesi... Dunya icin siradan gelecek, belki hatirlanmayacak bile ama benim dunyam icin hep bas yapit olacak. |
|
228
|
|
|
|
Sonra geliyorsun eve,açıyorsun torbaları,bir kesiyorsun;içi simsiyah çıkıyor patlıcanların.Domateslerin içi bembeyaz; sanki elma olmak istiyormuş ama sonradan domates yapmışlar gibi kıtır kıtır.Biberler kanser olmuş,kabaklar suya kesmiş.Lahanaların dışı çıtır,içi kıtır; haşla haşla pişmek bilmiyor.Hani gerçek hallerini bir kaç gün bekletince daha iyi anlıyor insan; domatesler yandan küfleniyor; biberlerin en önce uçları yumuşuyor.Gülmeye başladılar,''yeter'' dediler;''sus yoksa sebze yiyemeyeceğiz ya da nerede bir adm görsek aklımıza gelecek; adamlara bakamayacağız''.''Durun'' dedim ''daha bitmedi''.''Sebze kalmadı'' dediler; ''daha ne durucağız?''. ''Olur mu ya'' dedim; ''daha hıyarlar var''. ''Hani bakıyorsun kalem gibi dümdüz,pırıl pırıl parlıyor,en ufak bir defosu yok.Alıyorsun atıyorsun dolaba.Üç gün sonra bir bakıyorsun mutasyona uğramış.Ne görüntü kalmış ne lezzet.Yaf benim aldığım bu muydu diyorsun?Allah tüm sebzelikleri GDO 'lu hıyarlardan korusun!''.Hep bir ağızdan ''Aminn'' dedi kızlar.Bu arada nedendir bilinmez ama beni ''dördüncü'' olarak düşünen amcam da pek bir rahatsız oldu sanırım ''GDO lu hıyar'' muhabbetinden,çayı boğazına kaçtı,az daha ölüyordu,zor kurtardı arkadaşları:)
|
|
229
|
|
|
|
Örneğin işten sonra sevebilirim seni. Yağmurdan sonra, yada yorgun bir günün sonunda. Üç günde bir telefon etsem yeter. Bir yılda üç gün sevebilirim seni. Kibrit kutusu, oyuncak bebek, pul yada telefon kartı koleksiyonu yapar gibi. |
|
230
|
|
|
|
sevgini yıllarca namuslu bir şekilde taşıdığımı unuttum |
|
231
|
|
|
|
Açık dediğin kapıdan girebilmem için bir köpek belki de bir kedi olmam gerekiyor.Sahibine sadık bir köpek mi yoksa nankör bir kedi mi?Hangisi olmam gerektiğini söyle hiç olmazsa…
|
|
232
|
|
|
|
Günlük bir olay belki. Belki de çok sıradışı... Sabahın altısında kim kavga eder ki? |
|
233
|
|
|
|
Bazı günler, dün akşam ne yemiştik, bugün günlerden neydi, ayın kaçıydı hatta biz hangi aydaydık yahu! gibi utanası sorular soran bizler, nedense iç dünyamızın günlüğünü tutmaya gelince hafıza profesörü kesiliriz. Hele canımızı yakan olayları mumyalamakta üstümüze yok. Öyle arada bir de değil sık sık geçmişe döner bizi rahatsız eden neyse o karede takılır kalırız. Sebep olanı da taşlarız, haşlarız sonra başlarız dövünmeye, sövmeye. Aslında ne çok ihtiyacı vardır ruhumuzun sevmeye ve sevilmeye. |
|
234
|
|
|
|
İletişim kazalarına yol açan şeyin kendimize ayna tutmaktan kaçmak olduğunu size söyleyen biri olmuştur muhakkak.
|
|
235
|
|
|
|
Hissizlesiyorum artik… Mutlu veya mutsuz olamiyor, tepki vermem gereken anlarda susmayi tercih ediyorum. Yanina biraz da sahte gulumseme ekleyeyim ki tam yerine rastgelsin… |
|
236
|
|
|
|
Evet, o yüz benim yüzüm idi… Ve o benim yüzüm olduğu kadar artık onun da yüzü… Ve o artık bu yüzle bakacak dünyaya.. Ve artık herkes onu bu yeni yüzle sevecek, nefret edecek… Ve belki artık o yüze aşık olacaklar, öpecekler… Umarım o, o yüzle güzel mi güzel anılar yaşar ve mutluluktan dört köşe olur… Ha ben ne yapıyor olacağım derseniz? Ben zaten o,yum… O, ben… |
|
237
|
|
|
|
Çünkü, çiçek, böcek, göğün mavisi, derenin şırıltısı, yaprakların hışırtısı, erguvanlar, bitip tükenmez yarım aşklar, deniz ve dalgalar, kır çiçekleri, içki şişeleri, şişelerin dibi, dibinin dibi/camın içi, martılar...Hayır, tüm bunlar, ozanın özündeki sınırsızlığı doyuramayacaktır. Sınır, ozanın doğasına aykırıdır. |
|
238
|
|
|
|
Hani içinize büyür kelimeler, bardaktan boşanıverir ansızın... |
|
239
|
|
|
|
Ve bil ki her kiraz mevsimi bendeki can, seni kucaklayacak..Unutma, biz seni seviyoruz. |
|
240
|
|
|
|
Yalnızlık yüreğimde derin bir kuyu... Bütün dileklerim birikse de içinde, duygularım yine sensiz. Acılar yağan yağmur altında kuru daldır. Bütün su birikintileri dallarda asılırken, bir umut yeşermez o ağaçlarda ne yazık. Aklımdasın, bir çivi gibi. |
|
|
|