• İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler |
981
|
|
|
|
Karanlığın içinde el fenerinin cılız ışığında yerini gösterdiler. Gösterilen yere oturdu. Perde yavaşça açılırken, oturduğu koltuğa iyice yaslandı. Ve film başladı. |
|
982
|
|
|
|
Akli dengesini yitirmiş kahve fincanlarına zaman sıkışır,
kahve fincanı zaman küpü olur...
Hatice yıkar, birikmiş zamanın akar gider.....
|
|
983
|
|
|
|
DAMLA DAMLA HAYATI ANLATIR KARANLIĞI AYDINLATAN BİR MUM.... VE ONUN TİTREK ALEVİ.... |
|
984
|
|
|
|
Üstün bir başarı ödülüsün ayrılıkta.Deliler yine etrafta,akıl yoksunlarıyla birlikte.Etraf yerle bir olmuş,ben ise diplere.Kötülük fırtınaları çok sert.Yine arkamızda anılar. |
|
985
|
|
|
|
İzleri Örtmek, İzleri Sahiplenmek midir? |
|
986
|
|
|
|
ben kimim sahiden.
damlatan bir musluk,
kaçak elektrik,
yeşil reçete ile satılan ilaç
sünnet derisi,
se7en in eksik 8. günahı.
Amin Maulof'un yüzüncü adı. |
|
987
|
|
|
|
Hem ben senin gözüne bakamazdım.ama bakmaya geldim evet o büyüyü bozmaya geldim.yoksun ..
|
|
988
|
|
|
|
Bir yolculuğa başlıyorum. Kim yolcu? Yolcu kim? Belli değil. Hanlar yok, kervansaraylar yok.At arabaları yok, yağmurda tahta tekerlekleri kayan. |
|
989
|
|
|
|
ağaçlar ayakta ölürler...... |
|
990
|
|
|
|
Duvarla ayrılan bahçeye sahipsinizdir. Duvarın ötesindeki bahçeyi göremezsiniz. Duvara çıkmak isteseniz de çıkamazsınız. Duvarın üstündeki dikenli telleri, sadece seyredersiniz. |
|
991
|
|
|
|
Asıl babayiğitlik kadınların duygu dünyalarını anlayabilmektir.Belki bir erkeği hemcinslerinden ayıran en büyük yol ayırımı da bu olsa gerek.Nice filozoflar, nice bilim adamları insanlığa çok büyük yollar açmışlardır da, sıra kadınlara gelince çıkmazlar yaşamışlardır.Kadınlarla aynı dili konuşamadıkları için aşkın tadına da doya doya ulaşamamışlardır.Erkekler ağızlarından kan kusarken, kadınlar dudaklarına kelepçe vururken, birbirlerine söyleyecek bir söz bırakmamışlardır.Kadınlar ve erkekler farklı duygu dünyalarının insanları olarak iç içe değil, anca yan yana yaşamayı başarabilmişlerdir.Aşk iki kutbu bir araya getirirken, yalnızlık hem kutsal hem de kutupsal olarak kalmıştır. |
|
992
|
|
|
|
Yine uyuyamadığım bir gecede, nefretle dolduğumun farkına vardım. Nedensiz... Kağıda kustum içimdekileri... |
|
993
|
|
|
|
Bu yazıyı etliye sütlüye dokunmadan, kimseyi kırmadan yazmaya çok uğraştım. Ama beceremedim...Çünkü gerçekten takıldığım, gördükçe içime fenalıklar bastıran mizansenler dönmekte...
|
|
994
|
|
|
|
Paradoksal kırılmaların artalanında kaleme alınmış, kaotik bir deneme. Ama en çok alelade.. |
|
995
|
|
|
|
meclis kanununu çıkartmadan yeni ağaçlar tanımaya bakın!..ben kavak ağacını seçtim!” dedim ciddi ama arsızca...
|
|
996
|
|
997
|
|
|
|
Harika bir fikrim var dedi esas oğlan: Bundan böyle peluş oyuncaklar yapacağım, bak tıpkı bu elimdekiler gibi ama daha güzellerini. Konuşurken gözünde yeni bir ümidin ışıkları vardı. Atıldı hemen esas kız sevdiğine olan inancın etkisiyle ve çocuksu: Ben de istiyorum bu oyuncaklardan birtane.Tabi ki dedi delikanlı: En güzelini senin için yapacağım. YAPMADI. Bir üzüntüyle bir hüzünle esas kız dedi neden yapmadın. |
|
998
|
|
|
|
Âdemin sulbü ve meşrebi,
Sosyal ve psikolojik analiz gerektirir.
Âdem mükellef oluncaya kadar elbette ki masumdur. Sabiliğin cazibesi bir emanet olarak masun,
Ve şefkate muhtaç olmasıyla bağlantılıdır. |
|
999
|
|
1000
|
|