• İzEdebiyat > Deneme > İtiraflar |
41
|
|
|
|
Kastamonu’da askerim.
Cumartesi pazar günü sivil kıyafetlerle çarşı iznine çıkıyoruz.
Saati de söyleyeyim.
9’a yakın çıkıyoruz.
Yılı da söylemeliyim 2002’idi sanıyorsam.
İzin kağıtlarımızı alır almaz tüm arkadaşlar
Çil yavrusu gibi sağa sola dağılırdık.
Arkadaşlardan bazıları;
karnın doyurmaya,
bazıları kız tavlamaya,
bazıları ailesi ile buluşmaya,
bazıları kafayı çekmeye,
Ben ise tek başıma Erol Abi’nin nargile kafesine giderdim.
Benim takıldığım yer her zaman belliydi.
Bulmak isteyen, görmek isteyen gelir beni orada bulurdu. |
|
42
|
|
|
|
Üryamdaki gibi bi hükümetimiz olmadığı için, üryamdaki saçmalıkların yaşandığı bir memleketin vatandaşı olmadığım için, Allah’a şükrettim… |
|
43
|
|
|
|
Gün aşmıştı. 2010 yılıydı. Telefonum çaldı. Arayan iş yerinde yıllarca birlikte çalıştığımız baş editörümüz Mustafa abiydi. Neşeyle açtım. “Mustafa, sesin çok yakından geliyor hayrola!” (Oysa yıllık iznin de Ceşme’deydi) demeye kalmadan, o sesin içinden soğuk bir rüzgâr geçti. Kekeleyerek, zorlanarak “Canım çok sıkkın Yuşa! Sen tanımıyorsun ama ben çok iyi tanıyorum. Hocam, Füsun Akatlı vefat etti.” diyordu…
|
|
44
|
|
|
|
“Biliyorum, biliyordum ben de senin gibi şarkı söylemeyi.”
|
|
45
|
|
|
|
"Bir hikaye yazacağım.
Adı sen ve son olacak." |
|
46
|
|
47
|
|
|
|
ağlamak geliyor içimden, utanıyorum. bütün hayatını bir kadını bekleyerek geçirmiş bir adam olup çıkmaktan korkuyorum. |
|
48
|
|
|
|
İnsanlar inanmak istiyor. Gerçekler başka şeyler söylüyor. |
|
49
|
|
|
|
En çok da arınmaya çalıştıkça çoğalan günahlarını, bana duyduğun o yapay kini, apansız hortlayan, saklamaya çalıştıkça eline yüzüne bulaşan o başıboş kederini sevdim. |
|
50
|
|
|
|
Basilmis bir mührün hükmü yoktur artik. Kendi cümlelerime katabildiklerim adina alnimda tasidigim mühürlerin eskisi olmak etkisiyle. /Icinde bulundugum bir haritanin uzakligi kadar yasiyorum herseyi. /Uzaktan ama eskizsiz../Uzaktan ama eksiksiz.. |
|
51
|
|
|
|
İlgi: "Vitamin Haplarımı Çiçeklerime Verdim"
Keşke elim kırılaydı da vermez olaydım. |
|
52
|
|
|
|
Bazen en zor soruları çözersin de, en basit soruda hata yaparsın. İşte o hata hayatta yaptığın en büyük yanlışlık olur. Sen benim en büyük hatamsın, tıpkı en basit sorularda yaptığım gibi. |
|
53
|
|
|
|
Yine geç kalmışım...Hep böyle yaparım zaten...Vaktinde hazırlanamam hayata, hep yanlış zamanda yanlış yerde olurum. |
|
54
|
|
|
|
Oruç Baba: Hacı Bektaş Veli ve Yunuz gibi gönlü doğa ve insan sevgisiyle dolu, Mevlana gibi tüm insanlığı kuşatan bir felsefeye sahip, Sokrates gibi idealist ve Hz. Ömer gibi adaletli hakem veya hakemler var olursa tabi ki mümkün.
|
|
55
|
|
|
|
djhshdjndk
dfjsdjhbjhsbfjhcbbhjfbkjmbv
knjnhvb,
nmnsvm,
knffvjkd
jnfjv
mnvd
mnv
|
|
56
|
|
|
|
Bazı İnsanlar hakettiği hayatı yaşar.. |
|
57
|
|
|
|
Kendimi boğuyordum ettiğim vedalarda. Başarılı olamıyordum, veda ettiğim yere yapışıp kalıyordum, veda ettiğim yerde can veriyordum. |
|
58
|
|
|
|
En olmadık yerlerde akmak için adeta çırpınan göz yaşlarımın varlığından yoruldum. |
|
59
|
|
|
|
https://www.youtube.com/watch?v=S8n3usXreL0 |
|
60
|
|
|
|
Bisikletten düşüp, dizlerimin yara kabuklarını kopardım. Ruhumun yaraları gibi...
Salıncağım kurulmuştu salkım söğüt dallarına, rüzgarda sallandıkça eğildim, büküldüm. |
|