"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Yine geç kalmışım...Hep böyle yaparım zaten...Vaktinde hazırlanamam hayata, hep yanlış zamanda yanlış yerde olurum. Zaman yönetimini bilmiyorum ben galiba...Ya da Tanrım istemiyor yaşamamı zamanında...Ya çok erken yaşatıyor herşeyi ya da çok geç... Sana da geç kalmışım işte..Sen vazgeçtiğinde ben gelmişim dünyaya, dünyana...Vazgeçmişlerin yatırı oldum ben zaten. Geçip geçip, sonra toparlanmaya gelirler bende...Sonra giderler ya yine...Alıştım herhalde artık. Daha önce de defalarca vazgeçmişlere rastlamıştım...Onların da buz gibi gözleri vardı benden önce, sonra ışıldamaya başladı gözleri. Yeşili görmeye, denizin kokusunu duymaya başladılar benimle...Onlar da sevdiler tıpkı senin gibi...Onlar da gülümsediler tıpkı senin gibi bana. Ben onlara da aşık oldum...Sonra gittiler, tıpkı senin gideceğin gibi... Ben geç kaldım ya ondan hepsi. Siz toyken ben portakalda vitamindim daha...Siz ilk aşık olduğunuzda ben anaokulundaydım herhalde, mendilden silahlarla oynuyordum. Sonra siz büyüyüp aile kurmaya karar verdiğinizde ben gideceğim üniversiteyi düşünmeye başlamıştım. Ben ilk aşık olduğumda, siz varlığınızı kutsamak için çocuk bile yapmıştınız... Siz ilk vazgeçtiğinizde, ben inanmaya yeni başlamıştım hayata...Umutlarım vardır bir sürü, hani daha iyi gelecek, sevdiğin adamla evlenmek vs. Ama bilmememişim ki benim seveceğim adamlar çoktan vazgeçmişler...Çoktan sevmişler bile başkalarını...Sonra bilemedim ki erkekler büyüdüklerinde de delikanlı olurlar. Sen sevdikçe onlar daha çok severler, “rağmen” severler. Gitseler de severler, gelmeyecek olsalar da, gelemeyecek olsalar da severler. Ve gözlerinden akar sevda, sonra gülüşlerindedir ya sevda, sonra ben bilememişim ki ben kapılıp giderim o gözlere ve gülüşlere. Daldığında gözleri uzağa, ben daha çok giderim onlarla birlikte o uzaklara...Sonra kopamam, acıtır gecikmişliğim beni çok fazla. Geceleri yatağımda yalnızken onları düşünürüm, kimbilir belki de beni düşünüyorlar mıdır diye, neden yanlarında yatan kadın ben değilim, neden sevmekten usandıkları kadınlar, benim aşık olduğum adamları yorarlar diye. Benim özenime onların şirretliği cayiz midir diye...Belki derim, ben de olsam o gün yanlarında ben de mi öyle olurdum...Yoksa hayat bambaşka mı akardı; eğer ben geç kalmasaydım hayata... Hep o makina icat edilsin diye beklemeye başlarım sonra. Zamanı geri çevirecek, beni o ilk gençlik yıllarına götürecek, sonra onlarla karşılaştıracak makinayı bekler olurum...Bu sefer “rağmen”siz seveceklerdir beni belki de...Belki de birlikte yaşayacağız bugün yaşayamadıklarımızı, belki ben kutsayacağım varlıklarını...Belki ben daha fazla seveceğim onları...Belki o zaman büyüdüklerinde gerçekten büyüyüp, bugünkü gibi olmayacaklar. Hiç vazgeçmeyecekler sevgimden, sonra gitmeyecekler belki de...Herkes mutlu olacak belki... Belki de o zaman ben şarkılarla dalmayacağım uzaklara, alıp başımı geç kalmayacağım hayatlara gitmeyeceğim. O zaman belki de kimsenin canı yanmayacak. Şarkılar oldukça içim ısınacak o zaman belki de...Onun kollarında dinleyeceğim belki de bugün canımı yakan şarkıları. Hem o zaman mutlu olacağız hep birlikte. Ben onların geç kalmışlıklarına kızıp, doğru zamanda yakınımda olanlara zarar vermeyeceğim. Onların aşkını yaşıyormuş gibi yapmayacağım belki...Sevgimi gizlemek zorunda kalmayacağım, geceleri sarılacağım adama, aşık bir kadın gibi sarılacağım. Ellerini tuttuğumda içim ürperecek, canım çekecek her zaman onu, kadın gibi hissedeceğim o zaman...Göğsünde yattığımda hayat pembe olacak, tıpkı yüzüğüm gibi...Parıldayacak gözlerim bana yakıştırdıkları ama asla bana veremedikleri parıltılı hediyeler gibi...O zaman evlerimiz, “ev” gibi olacak. Başkalarını hatırlatacak şeyler olmayacakta “biz” olacağız. Başka hayatlar girmeyecek belki o zaman ikili hayatlara. Hep benim yüzümden biliyorum, ben hep geç kalıyorum herşeye. Ya da fazla erken gidiyorum...Hep benim zamansızlığımdan oluyor bunlar. Hep yanlış zamanda aldığım yanlış kararlar yüzünden oluyor. Sonra akıyor içimden kalan sevgilerde damla damla, sonra içimde kocaman bir boşluk kalıyor tam midemin altında. Bulantılarla uyanıyorum sabahları, başım dönüyor bütün gün, gördüğümde gözlerini ellerim titriyor, söyleyecek söz bulamıyorum, sonra dert ortağı oluyorum belki de gitmesinler diye, belki de böylesine bile razı olmaya başlıyorum. Aşk yalnız yaşanır ya, yaşıyorum işte ben de nedense hep yalnız... Ben de hata...Aşkı da alıştırdım o yalnızlığa, yanımda birisi olunca aşık olamıyorum. Gittiklerinde seviyorum onları, öyle alıştım herhalde...Gözleri uzağa bakarken, bendeyken ama uzaktayken seviyorum onları ben...Gerçekten benim olanları unutuyorum ama... Ben de hata, geç kaldım yine...Sana, gözlerine, kutsanmana, kokuna, ellerine...Belki bir gün icat ederler o makinayı, o zaman tam zamanında yanında olurum belki de...Belki o zaman gerçekten, doya doya seversin beni, tıpkı bugün benim seni sevdiğim gibi...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |