• İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
421
|
|
|
|
Nerde? Aynı lakırdılara devam. Bari değerini bilmeliymişim. Günlük elbiselerle idare etmeliymişim. Sakın ha yabana götürmemeliymişim. |
|
422
|
|
|
|
Karımla beni telefon kulübesinde görmüşler. Güya karım beni tekmeliyormuş. Vallahi yalan, billahi yalan. Diz kapağıma sinek konmuş, karımda onu kovalıyordu.
Görenler durumu yanlış anladıkları için hemen anneme koşmuş 'Sizin gelin oğlanı telefon kulübesi |
|
423
|
|
|
|
Yazın milletin buram buram terlediği, geceleri ayışığında mehtabı seyrettiği bir günde, iki günde geç teslim olmak kaydı ile birliğimizin kapısından girdik. İşte o zaman öğrendim ki, o önünden geçerken uzaktan seyrettiğimiz kapının bir adı da Nizamiye Kapısı imiş... |
|
424
|
|
|
|
Ey ahali! ..Dom! ..Dom! ..Dom! ..
Diğneyvereem! ... Kulak vereem! .. Dom! ..Dom! ..Dom! ..
Şeherde bir iş geedi başımıza handaa! ..
Işıklar kövünden Bıcır İbram 'laa
Domalı kövünden Dom/Bay Mıstıfaa! …Dom!..Dom!..Dom!..
|
|
425
|
|
|
|
Ardından memurlara seslendi:
- Gidiyoruz arkadaşlar, bunlar öyle çocuklar değil.
|
|
426
|
|
|
|
Yalnızca diyaloglardan oluşan mizahi kısa bir öykü |
|
427
|
|
|
|
Her zaman yaptığım gibi o sabah da erken uyandım. Sıkışmıştım da, ufak su dökmek için banyoya seğirttim hemen. Rahatladıktan sonra, bir yüzümü yıkayayım da kendime geleyim. Sifonu çektikten sonra doğru aynanın karşısında ki yerimi aldım. Hay Allah uyku sersemliği herhalde aynada yüzümü göremiyorum. Gözlerimi ovuşturdum, bir daha baktım aynaya... Olamaz ayna da yüzüm görünmüyor, delireceğim şimdi! Ya da delirdim, kafayı yedim sabah sabah... Hemen elimi yüzüme götürdüm, burnum, kulaklarım, gözlerim, saçlarım yerinde duruyor, evet evet yerinde hepsi... Lakin ayna da ne burnumu, ne kulaklarımı, ne gözlerimi, saçlarımı hiç birini göremiyorum. İnanılmaz bir şey bu... |
|
428
|
|
|
|
Hikayede adı geçen kişi ve yerler tamamen hayal ürünüdür, gerçekle uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır... Valla... |
|
429
|
|
|
|
Neden tehlikeli olabilirler? Çünkü normalde yurdum insanı sabaha karşı saat beş sularında karısını kör bıçakla kovalamak suçundan ertesi gün çıktığı mahkemede, hâkimin “Söyle bakiim evladım karını neden kesmek istedin?” sorusuna karşılık, kara |
|
430
|
|
|
|
Okuyucuya göre gülmece, yazana göre dram. |
|
431
|
|
|
|
Inınının, ınınınının, ınınının! Olay olay olay. Ünlü pop yıldızımız Şevket Şehvetkurbanı ile ünlü mankenlerimizden Nilay Hayhay İstiklal Caddesinde gece tam saat 00.1.00 de bir gece kulübünden beraber çıkarken görüntülendiler.... Inınınının ınınınının ınınınının! |
|
432
|
|
|
|
Yaz ayağını salladı mı, tatil sözcüğü daha bir sevimlilik kazanır. Yazla tatil kardeş gibidir. Tatil deyip geçmeyin, çok önemli; yapılmadan olmaz. Ama, yapılınca da şöyle ucuz, huzurlu, keyifli olması aranır.
|
|
433
|
|
|
|
Of ki of durmadan yazıyorum on dakikadır, elimde yoruldu ama yine de durmak yok yola devam. Gülse Birsel'in dediği gibi ''Bu memleketi ben kurtaracağım.'' Yok, yok yine de ısrar etmiyorum, siz veya bir başkası da kurtarabilir, biz geçmişte çok kereler kurtarmıştık. Ekonomiyi rayına oturttuk, anarşiyi sonlandırdık, dış borçları sıfırladık. Yaptık bunları sanal olarak, o da zaten çok banal olarak yerini aldı hayatımızda...
|
|
434
|
|
|
|
Güzel bir öğleden sonrası... İş yerimde ki kitaplıktan şöyle de insanı yormayan biraz mizah ağırlıklı bir kitabı hemen de bulurum ki zaten bir dolu mizah kitaplarım... Adaşımın bir kitabı Ahmet Şerif İzgörenin ''Şu Hortumlu Dünya da Fil Yalnız Bir Hayvandır.'' aldım elime gözlerimle aşkı başladı kitabın...
|
|
435
|
|
|
|
Halacığım, ne zaman kocasının adı anılsa içlenirdi. Benden patent kirası mı umardı bilmem, “Aaah adamcağızım. El kadar miras bıraksa, köylü adını koyacakmış” diye de hayıflanır dururdu. |
|
436
|
|
|
|
Ruh hekimi Fehmi,uyku mahmurluğunu henüz üzerinden atamadığı için bir yandan esnemekte,diğer yandan elleriyle gözlerini ovuşturmaktadır.Bu arada gözlerinden gömleğinin üst kısmına düşen bir iki çapağı üfleyerek def etti.Önüne dumanları çıkan çayı koyan hastabakıcısını bile fark etmemişti.
|
|
437
|
|
|
|
Alacağım elime kalem kağıt, kapı kapı dolaşacağım. Günde beş bin kişiye imza attırsam on günde elli bin, yirmi günde yüz bin imzayı toplarım billahi... Hayır bir de şu var, imzaları atacak adamları bulduk da illa tükenmez kalem ile mi atılacak imzalar, kurşun kalem ya da dolma kalem ile olmaz mı? Bunu da yetkililer bana iletirse, benim için imza toplayacak adamlarıma ben de ileteyim bu durumu da yanlış bir şey yapmasınlar... |
|
438
|
|
|
|
- Babaaa! geliyorlar.
Bunlar biraz pintiye penziyor, ellerinde hiç bir şey yok, ama önyargılı da olmamak gerek. Ne demişler, “Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.”
|
|
439
|
|
|
|
Koltuğu devirmek o kadar da kolay değildir... Hele de o koltuğa daha önceden oturan başkan, (her neyin başkanı ise) kendini koltuğa bağlamış ya da Japon Yapıştırıcı ile yapıştırmış olabilir... Koltuğu devirmek isteyenler gece gece makama gelip de koltuğu devirmek isterlerse bile koltuk sahipleri koltuğu, makamdan kalktıktan sonra büyükçe bir kasaya kilitlemiş olabilirler... O kasayı da başka bir kasanın içine, başka kasanın içindekini de daha başka bir kasanın içine, onu da.... Üüüüf bu ne yahu kutu kutu pense mi oynuyoruz? |
|
440
|
|
|
|
Hafta sonları salona gide gele bir şeylerde kapıyoruz hocamızdan. Üç ayda bir kuşak imtihanı varmış, biz daha beyaz kuşak dayız, daha ileride bunun sarısı, yeşili, mavisi, kırmızısı, siyahı var. Günler gelip geçtikten sonra kuşak imtihanı geldi çattı. İçimizde bir kıpırtı bir heyecan sormayın gitsin. O çocuk aklımızla yüreğimiz pır pır ediyor hocalarımızın karşısında. Görenlerde sanır ki kuşak imtihanına değilde üniversite sınavına giriyoruz. |
|