• İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
401
|
|
|
|
Son zamanlarda bir garip haller oldu Hidayet Amcaya. Yolda giderken durup durup kendi kendine bir takım konuşmalar yapıyormuş, görenler öyle söylediler. Yaşlılıktan olsa gerek, hem de ileri ki yaşlarda insanların ruhi durumları da bozuluyor siz de takdir edersiniz ki, Alzheimer olanda var, manidepresif olan da, romatizma olanda, insan yaşlanmaya görsün bir dolu rahatsızlığı çıkıveriyor. Her ne kadar yaş ilerlese bile kimseler kendine toz kondurmasa da, dert, tasa, elem eksik olmuyor insanın başından. Bir de ''Allah sevdiği kuluna dert verirmiş.'' derler ya, biz de hayra yoralım derdi tasayı, demek ki Rabbim yaşlıları çok seviyor, ahrete yaklaştıklarından mı nedir belki de? |
|
402
|
|
|
|
Onu, o esmer teniyle ilk gördüğümde vurulmuştum. Altıncı, yedinci, on ikinci, yirmi beşinci hislerim onun iyi bir şey olduğunu fısıldıyordu kulağıma. Daha üç dört yaşlarında ya var ya yoktum. Üzerinde parlak bir kağıt vardı ki sanırım ilk önce beni o parlak kağıdın çekiciliğinin etkilemiş olması lazım. Şifoniyerin üstünde görünce kalbim öyle heyecanlı atmaya başlamıştı ki mutlaka iyi bir mama olmalıydı. |
|
403
|
|
|
|
Avukatın sermayesi çene; ama sende biraz sermaye sıkıntısı var. Çoluk çocuk biz yardımcı olmasak, duruşmalarda gıkın çıkmayacak. |
|
404
|
|
|
|
Annemin tasarrufa düşkünlüğü her alanda kendini gösteriyordu. Örneğin; sofrada israf sıfıra yakındı. "Arkanızdan ağlar, yarın ahirette karşınıza çıkar !" diye diye kırıntı bile bıraktırmıyordu. |
|
405
|
|
|
|
En sonunda bunu da mı yapacaktın Yaşar usta! Nasıl baş ederiz? Bunun zırt pırt kontrolü var, yeni moda çıktı sezaryeni var, beşiği var bebek odası var, maması var bezi var. Hastalığı ustalığı. Bitmedi, altısında okula başlayacak. Okul giderinin üstüne dersane zorunluluğu var. Üstüne cep telefonu, bilgisayarı. Say babam say… |
|
406
|
|
|
|
- Anne, bu böyle mi oluyordu? dedim.
O temkinli:
- Sesini çıkarma. Bunlar yeni makina, herhalde güllü çekip gülsüz çıkarıyordur. Sorup irezil olmayalım. |
|
407
|
|
|
|
Bir sınavda 5 kağıdı kim doldurur. Tabiki deli Baran... Bu bölümde kopya makinası Baran var... |
|
408
|
|
|
|
ilişkilerde yaşanan her zamanki sorunlardan biri,,ayrılmaya varıyor çoğu zaman..komik olsun diye yazdık ama içinde hüzün de var..eee her ayrılıkta bir hüzün vardır... |
|
409
|
|
|
|
Bay Kuschmann şaşkın , çaresiz Aylin’e bakıyor, söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Sonra beni çağırdı.- söyle bakalım ne diyor bu, neden ağlıyormuş anlat bana dedi. Ben biraz Almanca biliyorum ya başladım tercümeye – wir sind keine Maschine , wir sind Menschen, geht nicht, geht nicht ,( bir an durakladim neydi YAŞAMAK kelimesi diye düşündüm, hah! Buldum, heyecanla devam ettim tercümeye.) Wir verliebt ,ich verliebt,- was verliebt? |
|
410
|
|
|
|
Cilalı Taş Devrinde en geçerli nesne tahmin edeceğiniz gibi cilalı bir taş. Daha Atilla Taş'ın doğmasına yüz binlerce, milyonlarca sene var. Haliyle daha yeni geçildiği zaman Yontma Taş Devrinden Cilalı Taş Devrine insanlar arasında bir bocalama olmuş. Yontma taşlar ile işlerini görenler bir türlü alışamamış bu cilalı taşlara... Zırt pırt ellerinden kayıp kayıp yere düşer dururmuş cilalı taşlar... Üfle dur ki cilalı taşa üzerinde ki tozlar gitsin... |
|
411
|
|
|
|
P. Aumüller'den bir mizah öyküsü. |
|
412
|
|
|
|
Tirmanya'nın küçük bir kasabası olan Aşağı Ketenpereyi de seçim heyecanı sarmıştır. Aşağı Ketenpereliler seçimlerin dört sene de bir yapılması yerine, altı ay da bir yapılması için hükumet yetkililerine istekte bulunacaklarını bildirmişlerdir... |
|
413
|
|
|
|
''Biz sanki anaokulu kreş diploması mı gördük.'' |
|
414
|
|
|
|
Bir tesadüf değildi aslında onunla tanışmak. İnternette dolaşırken bir sitede yazdıklarını okurken keşfetmiştim onu. Yazdıkları karma karışık, okuyanın zihninde bir sürü soru işareti bırakan, her ne kadar anlamlı olsada sanki yazının içinde şifrelenmiş bir şeyler var gibiydi. Yazdığı diğer yazılarıda inceledikçe farkına vardım ki bu bir dünyalı olamazdı ve bu yazılanlar olsa olsa şifreli mesajlardı dünyadaki diğer uzaylılarla iletişim kurmak için. |
|
415
|
|
|
|
Gürselin babası ve rahmetli dedesi de leblebiyi çok severlermiş. Hatta cumhuriyetin ilk yıllarında dedesinin küçük bir leblebi imalathanesi bile varmış, her ne kadar basit bit üretim yeri, tesisi ise de yine de o tarihte onları geçindiriyormuş, sonraları makineler çıkıp da, her şey modernleşince bunlar da ortama ayak uyduramayıp imalathaneyi kapatmak zorunda kalmışlar. Dedesi zaman zaman hava atarmış dostlarına ''Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çorum'a gediğinde ona benim leblebilerim den bile yedirdim.'' dermiş... |
|
416
|
|
|
|
Fabl türü hayvanlar alemindeki olayları mizahi bir şekilde anlatan, ders verici bir öyküdür. |
|
417
|
|
|
|
Sigarayı bırakalı uzun yıllar oldu. Ben diyeyim on sene, siz deyin onbeş sene, yok, yok demeyin onyedi sene olmuş dile kolay... Tabi ki kimselere tavsiye etmiyorum, hele de gençlere... Çocuklarım içmiyor çok şükür bu da benim büyük tesellim aslında... Ne mutlu bana... |
|
418
|
|
|
|
'Ne mutlu Türk'üm diyene!' diye gerindi ve uyudu.
Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacağı da belli değil.
|
|
419
|
|
|
|
Sık sık giderim, iş yerimizin olduğu mahallede ki bir kaç hamama. Ama yine de bir tane hamam var ki çoğunlukla onu tercih ediyorum. İsmi mi, boş verin reklam olmasın şimdi. Ziver ağabeyi yıllardır tanırım ve o gittiğim hamamda o yoksa girip de kese olmam. Öyle ya kese olmayacaksam niye gideyim ki hamama. Hem baştan ayağa temizleniyorsunuz kese olunca, hem de masaj yerine geçiyor iyi bir kese... Ziver ağabeyin tellaklar arasında namı almış yürümüştür. O'nun özel müşterileri vardır bilirim. Ta Ankara'nın bir ucundan kese olmaya ona gelirler. Bazı çok yoğun olduğu zaman telefon eder yer ayırtır müşterileri. Daha bir İnternet sitesi yok Tellak Ziver diye, ama belli mi olur belki ileri de o da olur. Girelim bakalım şu güzelim Osmanlı Hamamının kapısından... |
|
420
|
|
|
|
Bir gün yine Osman ile top oynarken bu yanımıza yavaşça geldi. ''Velkam velkam Thomas''dedim, o da hali ile İngilizce ''hoş bulduk'' cevabını yapıştırdı, sonra bir bana baktı, bir Osman'a baktı. ''Oooo siz futbol oynamak var çok güzeel çok güzeel'' Ben pek bilmem de bizim Osman döktürür yani, ayağından top dahi alamazsın keratanın, bizim mahallenin tescilli gol kralıdır. Thomas'a döndüm ''Gel Thomas kardeş sen de az tep bakalım'' |
|