Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Ömür bir su gibi akıyor, bizler de bu hayat ırmağı ile birlikte akıp gidiyoruz. Ömür çabuk geçiyor lakin bu geçici hayatı anlamlı kılabilmek bizim elimizde, diye düşünüyorum. Çünkü “hayat”, anlamlandırıldığı takdirde yaşanmaya değer. Ve ne var ki bazı gerçekleri gördükçe ben hep çocuk kalmak istiyorum… “Yine ne oldu” diye sormayınız, çünkü siz sormadan ben anlatacağım… Babam beni yine kitap satmam için çağırdı beni. Bu kez Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin kitaplarını satacakmışım, tabii ki beraberinde babamın da kitaplarından. Ama ben sırf babamın kitabı da Maranki’nin kitaplarıyla birlikte satılsın diye vestiyerde yerimi aldım… Sakın “Maranki kimdir” diye bir soru sormayasınız zira ben böyle “büyük adamları” tanıdıkça “büyük adam” olmaktan vazgeçiyorum. Adamlar koskocaman prof olmuşlar ama… Siz benim Ahmet Maranki için; “Araştırmacı - yazar, kitle dayanışma sahasında liderlik ve organizasyon; örgencilere danışmanlık, uluslararası dostluk ve kültür ilişkileri, kozmik - biyoenerji çalışması, spor faaliyetler yapma ve yönetme, özellikle Güreş Federasyonu İstanbul Güreş İhtisas Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi ve siyah kemer judo, teak-wando hocası olarak 1974'ten bu yana Türk güreşine olan hizmetler….” dememi mi bekliyorsanız? Yanılıyorsunuz zira bu bilgilere “google” de tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ben burada sizlere Maranki’nin diğer maharetlerini anlatmaya çalışacağım… Azerbaycan’da “Prof.” etiketini alan Kastamonulu Ahmet Maranki kozmik- biyoenerji yönündeki çalışmalarını en üst düzeye ulaştırarak bir aile şirketine dönüştürmüş işi. Eşi yardımcısı olarak çalışırken kızı asistanı olarak görev yapmaktadır. Tabii ki bu onun özel hayatı, özel hayatı olduğu ben bunları anlatmayacağım. Yemekten önce ve sonra kendi özel imalatı olan kapsüllerden ikişer attığını da anlatmayacağım. Meyveyi (elma, armut,… gibi) yerken bıçak kullanmadığını da… Kastamonulu olmasına rağmen (yeşil çay hariç” çay içmediğini de… Bu onun özel hayatı, özel hayata her zaman saygılı olmamız gerekir ancak Maranki’nin o akşam ilimizde verdiği konferanstaki izlenim ve gözlemlerimi anlatabilirim zira bu da benim özel hayatım veya özel hobim... Şimdi analatacaklarımı pür dikkat dinleyiniz, Maranki de duysun hatta Maranki ailesi ile olan bu teşriki mesaimizden dolayı günlüğüme aldığım bu bilgilerden dolayı beni mahkemeye bile versin hiç umurumda değil. Umurumda değil zira o akşam bizlere kitap sattırırken, konferans çıkışındaki halkın kitaplara hücumu esnasındaki hengâmede 150 YTL’lik açık verdikten bizler olan tutum ve tavırlarını herkes duysun isterim… (Aha burada yazıyorum işte, Maranki bu tavır ve tutumlarını sürdürürse, kendini toparlamazsa tokatı yiyecektir… ) Maranki ailesinin, -o akşam- onca yorgunlumuza karşın “elinize sağlık “ diyerek bizlere teşekkür etmesini beklerken, bizlerden hesap sordu. Oysa sattığımız kitapların parasını tek tek sayarak 6. 310 YTL kendilereine takdim etmiştik. Lakin bu satışta 150 YTL açık vermiştik. Eksik olduğu için Maranki ailesi (bizlere teşekkür edeceğine) 150 YTL’nin hesabını sordu ve onca kalabalığı görmemezlikten gelerek aradan – helal-haram bilmeyen şahsiyetsiz- bazı insanların kitap aşırmasının faturasını asgari ücretle çalışan babamın maaşından kesilerek tahsil etmesini istedi… Hâsılı o gece, geç vakitlere kadar babamla ikimiz yorgun argın eve döndük. Eve geldiğimizde saat 12’yi –çoktan- geçiyordu. Babam henüz akşam yemeğini yememişti. Maranki ailesinin verdiği stresle yemek bile yemek istemedi babam…. Ben de en az babam kadar yorgun ve stresliydim. Biz bu açığı nasıl vermiştik? Kitap satış reyonunda önce babamla ikimiz vardık. Sonra aynı dairede çalışan birkaç eleman daha reyona gelip kitap satmıştı. Ama yine de konferans çıkışında, halkın kitaplara birden hücum etmesiyle kontrolü kaybedip açık vermiştik… İyi de bu insanlar nasıl para vermeden kitap alabilirdi? En az babam kadar benim de canım sıkılmıştı bu olaya… Babam olayın etkisinden kurtulmamış olacak ki ertesi gün şehrin en iyi kitapçılardan birinde Maranki ailesinin bizlere “indirimli fiyatı” diye 25 YTL’den sattırdığımız kitabın değerinin 20 YTL olduğu veya kitapçının 20 YTL’den sattığını öğrendi… Oysa konuşmasını ayet (her ne kadar ayetleri düzgün okuyamadıysa da…) ve hadislerle desteklendirerek seyircisinin sempatisini kazanan Maranki kendisinden/kitaplarından şifa bekleyen bu hasta insanlara “indirimli” diye bu fahiş fiyatla kitap sattırmıştı… Sonra mesele ne oldu bilmiyorum ama babamdan öğrendiğime göre, Babamın/kurumun müdürü meseleyi Maranki’nin asistanına yani kızına telefonla söylemiş. Bayan asistan gayet doğalmış gibi “e canım” demiş, “kitapçı sürümden dolayı o fiyatla satıyordur” demiş. Şimdi, “Ha ha ha..” diye adam gülmezler mi? Sanki biz yayıncılıktan anlamıyoruz gibi… Bu işin ticaretini yapan kitapçı sürümden kazanabiliyormuş da, kitabın yazarı, hem de yayıncıdan yüzde otuz, hatta yüzde elli indirimle verilen kitaplar nasıl kazanamıyormuş? Ünü ülke sınırlarını aşan bu büyük adamlarla tanıştıkça neden bu kadar cüceleşiyorlar hâlâ anlamış değilim... Kim bilir o yüzden “büyük”leri tanıdıkça hep çocuk kalmak istiyorum… Ben hep çocuk kalmak istiyorum da… Lakin memleketimin/Anadolu insanının hep saf kalmasını, saflığından dolayı istismar edilmesini istemiyorum. (İstemediğim için bazı gerçekleri günlüğüme yansıtıyorum) Ve diyorum ki; ey “Anadolu saf insanı!” Ey meyve ve sebze üreticileri/gıda sektörleri… Ey doktorlar, ey tıp dünyası… Ey eczacılar, ey ilaç imalatçıları… Birileri bu son günlerde televizyonlarda ekran ekran dolaşarak sizleri karaladıkça, sanatınıza, hâsılatınıza, mesleğinize kara çalıp adeta sizlerle dalgasını geçtikçe reyting üstüne reyting yaparken… İl il gezip, bitkilerden yaptığı ilaçları ve bu konuda yazdığı kitapları sizlere fahiş bir fiyatla satıp ceplerini şişirdikçe/kazandıkça… Sizler ne zaman silkinip uyanacaksınız!.. Biliyorum... Biliyorum siz Anadolu insanımın silkinişini… Biliyorum Anadolu saf (temiz ve katışıksız manasında kullanıyorum) insanımın uyanışını… Biliyorum siz uyanırsanız… Siz silkinirseniz… Anadolu insanının silkinişine hiçbir uyanık, Hiçbir işgüzar, Hiçbir dilbaz, Hiçbir düzenbazın düzeni tutmayacaktır…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |