|
• İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme |
681
|
|
|
|
Kabul etmek ve boyun eğmek içinse, sadece sahte bir yaşam umudu, giderek karaktere dönüşen bir ikiyüzlülük ve bolca alçaklık, yeter de artardı bile. Bunlar da bende çokça vardı zaten. Kanımın tadını sevmeyi öğrenmiştim. Gözlerim bağlıyken daha huzurluydum. Gözlerim bağlıyken kendimi saf ve ahlaklı buluyordum. Gözlerim bağlıyken, çirkeften ve kötülükten uzak sanıyordum kendimi. İyiliklerim, dakik ve planlıydı. İyi olma günlerim vardı. Ahlaklı ve örnek insan olma haftalarım vardı. Beni mutsuz edenlere ve harcanmak içinellerine geleceğimi teslim ettiğim insanlara tapma mevsimlerim vardı.
|
|
682
|
|
|
|
Ama sonuç değişmez; bir aşk, bir dostluk, bir insanlık biter.. Bir nefes daha ömürden gider… Bir bahar daha biter… |
|
683
|
|
|
|
Bu sana ilk mektubum canım Orson’cuğum. Ta ki yüzün zihnimde belirginleşip, elime fırça, boya ve tuval alıp seni resmetmeye başlayana kadar da sana yazmaya devam edeceğim. Seni resmettikten sonra mı? O zaman da senin ete ve kemiğe dönüşmeni bekleyeceğim. Bu arada Gepetto olmaya niyetim yok. Ben her zaman “gerçeğin” peşinden koşarım! Bunu da en iyi sen biliyorsun…Yani, bileceksin! |
|
684
|
|
|
|
Zamanın kapıları kapanacak bir gün! |
|
685
|
|
|
|
Bana doğrultulan bu hayatı ve hayatsızlığı anlatmaya kalkışmasan. |
|
686
|
|
|
|
İhanet...
Üzerinde düşünmeye korktuğumuz kelime...Bir o kadar da hamurumuzda olan aslında...Daha da ötesi; yaşamın varlığında olduğunu inkar ederek anlamını ortaya koyarken bile ihanet ettiğimiz kelime... |
|
687
|
|
|
|
Meraklı Eşek Arısı: “- Üç gerçek dost vardır: Yaşlı bir eş, yaşlı bir köpek, hazır para. - Sevgili dostlarım, bu dünyada dost yoktur… - Dünyada belki en geçici, en vefasız şey dostluktur. Bir elbise bile bir dosttan fazla dayanıklıdır.”Sokrat: İhtirasını paylaşmaya, nefretini sevgiye, üzüntüsünü sevince, karamsarlığını iyimserliğe, düşmanlığını dostluğa, gaddarlığını merhamete, egoizmini diğerkâmlığa dönüştürebilene ben İNSAN derim. Ama bu İNSAN’dan yeryüzünde kaç tane bulabileceğimi bilemem. |
|
688
|
|
|
|
Vicdan girer bu sefer de devreye; elinde bir meşale, bir terazi...
Elinde ölüm ya da kendince adalet ve oymaya başlar içinizi.
Azap, azap...
Nefretinizin karşısına dikilip meydan okuyan azap.
Söyle neden? Neden? Neden?.
|
|
689
|
|
|
|
Namaz kılanları, namaz kılmayan, ateist, agnostik, sosyalist, komünist, demokrat ya da başka inançlardan gençler kolladı. Onlar da diğerlerinin bira içmesine, davranışlarına karışmadı. Tesettürlülerle tesettürsüzler kaynaştı. Sığ bir laiklik anlayışı aşıldığı gibi direnişe katılan dindarlarca da Tanrı’yla ilişkinin giyim kuşamla ölçülemeyeceği anlaşıldı. İnançların ve sembollerin de gerçek değerlerine kavuşacağı günleri muştuladı gençler bize. Artık kimse, eskisi gibi kandıramayacak onları. Darısı büyüklerin başına diyelim. Aslında büyükler, gölge etmesin, gençler başka ihsan istemez diyorum ben. |
|
690
|
|
691
|
|
|
|
Tecrübelerini gözle, sağduyunu dinle, güven kendine. Doğru kişiye doğru yerde doğru hediye vermeyi öğreneceksin, denemekten vaz geçmediğin sürece. |
|
692
|
|
|
|
belki yapılır telafisi olur mu? |
|
693
|
|
|
|
İnsanoğlunun, zihin dünyasıyla yaratılageldiği günden beridir aralıksız olarak yaptığı muharip savaşlardan elde edilmiş cephe notları niteliğinde bir yazı. Savaşın galibinin adını koymak zor. Çünkü bu savaş sonlandı dediğiniz andan sonrada devam ediyor. |
|
694
|
|
|
|
Acaba anne karnına mı geri dönsem? Yoksa cinsiyetimi belirleyen babamın hayalarına mı? Galiba hiç doğmamış olmak istemek biraz fazla kaçar, kaderi değiştirmek olurdu. |
|
695
|
|
|
|
Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır, kimse olamaz derler. Ve ne güzel söylerler. İnsan ruhu, bedeni, yüreği, beyni, dengesizliğe bir yere kadar dayanır. Bir yere kadar çığlıklar, sessizce atılır. Ne zaman ki kasırgalar kopar, ancak insanın gözü ,o an var oluşu yakalamaya adım atar. İlk korku, kontrolü kaybederek diğerlerine zarar vereceği endişesidir. Yani o anda bile tek gördüğü, dışardakilerdir. Hep başkalarına dayandığından, yine bir başkasını arar, kendinden korkarak başkalarından yardım umar. Ruhu, yüreği, beyni, bedeni iflas etmiştir sanki. Yılların getirdikleri ve getiremeyip götürdükleri öyle birden üstüne varır ki, evinin yolunu bulamaz, bir cümleyi tamamlayamaz hale gelir. Öyle çaresiz, öyle görünmezdir ki, yokluğuyla, varlığı fark edilmez. Etliye, sütlüye karışmaz ve artık görünmez olmak bile ona yetmez. Uyku tek sığınağıdır, orada herşey tam istediği gibi, hem onun içinde hem de dışındadır. Hiçbir güzelliği görmez, istese de göremez, kalın bir perde inmiştir, hafızasının en özel yerlerine, en sevdiği dostunu bile göremez zihninde. Bir yandan sevdiklerini üzmemek derdinde, herşey normalmiş gibi davranır. Hep yaptığı gibi, maskesini yüzünde taşır. Oysa maskesi yanarak yapışmıştır tenine. Ne kendisini ne sahtesini yansıtmakta, güçlüdür artık. Diğerleri yıllardır gördükleri maskedeki yıpranmayı fark etmezler. Zaten yıpranmayı fark edecek farkındalıklara sahip olsalar, maskeden onu kurtarmayı yıllar önce başarırlar, onlar kendileri olarak, onun ruhuna ayna tutarlardı.
Diğerlerinin aksine hep dışlansalar da maskenin içini görmeyi isteyen az bir çoğunluk çok azını olsa da, hisseder farkı. Ama konuştuklarında, maskenin sahibi hiçbir şey olmamış gibi, gözlerine hiç ulaşmayan gülümsemesiyle, konuyu değiştirir. Ve daha çok kaçar, aslında ne çok yakınlaşmaya ihtiyacı olduğunu bilmediği kişilerden. En büyük kaçış, kendinden kaçma en sonunda hayattan kaçmaya dönüşür. Öyle mutsuz, öyle perişandır ki aynalara bile dayanamaz, hem onları kıracak gücü yoktur, hem onlara bakacak yüzü. O kendi kendinde asla yenemeyeceği savaşında boğuşurken, dışardakiler bedenin isyan belirtilerini yok etmek için, asla işe yaramayacak önerilerde bulunurlar. Hep yaptığı gibi dinler görünür, önerileri deneyince de işe yaramadığını görür. Ve bu kısırdöngü, kişinin ruhu ortaya çıkmadan, kırılamaz.
|
|
696
|
|
|
|
Bahar sabahları…
Islak bir güneş doğar, yıldızlı gecelerin ardından. |
|
697
|
|
|
|
Yokluğun aleniyetinde kaybolmuş doğruların izleridir dudaklardan akan yalan sözcükler. Rast gele yalanlarda gizlidir doğruların ispatı, yalanların ki de doğrularda…Bakmak değil görmek gerek böyle bir kontrastın ayniyetini ! |
|
698
|
|
|
|
Sevgi, saygı, güven, hoşgörü, anlayış, özveri ve hassasiyet samimiyet ilişkilerde ki temel kavramları teşkil eder...
|
|
699
|
|
|
|
Derinlerde değilim diyorum.
Dipteyken kelebek olduğumu düşünüp yukarılara çıktığımda aslında bir balık olduğumu düşünmek bu aslında.
|
|
700
|
|
|
|
Birleşen Asyalı güçler bir anda emperyallerin iştahlarını kesmişti.
Esad karşıtlarının tutumları, güce karşı içten bir destekti, yani hodri meydandı! |
|
|
|