"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Kendime düşmanlığımla arama gelip girmesen. O kısık gözlerinle beni anlamaya çalışır gibi bakmasan yüzüme, bana doğrultulan bu hayatı ve hayatsızlığı anlatmaya kalkışmasan. Anlamasan da olur önemli değil inan, sadece anlıyor gibi davranma yeter. Mutluluğu aramaktan dönmedik biz, mutluluğun orda olmadığını bilenlerdendik çünkü. Bir yerlerde saklandığını sandığımız şeyin mutluluk olmadığını bilenlerdendik biz. Ölümden dönmeyi seçmiştik, en büyük yaramazlığımızdı sevmek. Kendimizden nefret ederek uyandık bir gün, o gün kendimize nefretimizle tanıştık. Kendimizden nefret etmeye de o dönemde alıştık. Ölümden dönenleri düşündüm, bir çoğu kendiyle barıştığını sanmıştı. Hayat ne kadar da güzelmiş, görememiş önceden. Hem ölümden dönmüş hem de gözleri açılmış. Güzel yalanlara inanma mevsimi gelmiş. Bizim kendimize nefretimiz bu denli sıradan değildi. Bir gün uyandığımızda, aniden her şeyin yoluna girmesini bekleyemezdik biz. Oturup kendimiz olmayı bekleyemezdik. Ölümden döndüm, hayat doluyum artık diyemezdik. Belki ödünç alınmış birkaç kitap, belki satın alınmış gençlikler, belki de veresiye özlemlerimiz. Kim giderse çıkarıp yanına yolluk diye verdiğimiz ümitlerimiz. Hâla bitmedik mi? Bitip de, tükenmedik mi? Kendimi düşman bellediğim gün kendimden çok sana kızgındım. Senin diğer tarafta yer alan o büyük cesaretine. Cesur kalbine ve şüphesiz tertemiz oluşuna kırgındım. Hayrandım hayatın ortasında durup, ne oluyor ulan demelerine. Sürekli bu hayatın bizi anlamadığından yakınmalarına, bizim yanlış kahramanlar olduğumuzu bilmene ve yine de aynı kahramanlık öykülerine getirip bizi koymana bayılıyordum. Büyük öyküler çıkardık birbirimizden, büyük kahramanlıklar… Saklı kalmasına özen gösterdiklerimizi, küfür gibi savurduk birbirimize. Kırıldık her hesaplaşmanın sonunda. Biz gidip birbirimizin hayatları hakkında hesap sorduk tanrıdan. Ne olacaksa olsun dediğimiz bir öğleden sonra… Şubat 2002 Alican Doğar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alican Doğar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |