Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattır. -Anatole France |
|
||||||||||
|
Eğer ve meğer sözcüklerinin arasında öyle derin bir anlam var ki... Eğer sözcüğünü; tehdit, şantaj, gövde gösterisi, üstünlük taslama, vb hallerde kullanıyor insanoğlu... İnsan doğar doğmaz "eğer" lerle güdüleniyor, "meğer" lerle şaşkınlıklar, yanılmışlıklar, pişmanlıklar, hayretler, vs yaşıyor... Nasıl mı? Örneğin; -" Eğer, ödevini yapmazsan sana koca bir sıfır verip sınıfta bırakacağım." -"Eğer akşama erkenden eve gelmezsen babandan okkalı bir tokat yersin." -"Eğer çişini söylersen sana kocaman bir araba alacağım..." -"Eğer, doğum günümü, seninle ilk tanıştığımız günü, evlilik yılımızı unutursan, bu beni sevmediğin anlamını taşır." gibi... Peki, ya meğer? -"Meğerse eşim beni iki yıldır aldatıyormuş..." -"Meğerse bizim çocuk bizden gizli gizli sigara içiyormuş..." -"Meğerse sevgilimin benden sakladığı bir çocuğu varmış..." -"Meğerse görünen kaz değil tavukmuş..." gibi... * Günümüzde emperyal güçlerin dengeleri değişip duruyor. Ortadoğu’nun kazanını ateşe vermeye çalışan nükleer gücü elinde bulunduran kan emiciler; önce Suriye’nin iç savaşına neden olup, kızıştırıp, daha sonra da o ülkeye egemen olup kendilerine bağımlı köle yapmaya kol sıvamışlardı. Tıpkı ırak’a ve diğer Afrika ülkelerine yaptıkları gibi… Dünyanın gündeminde hep Suriye vardı. Vay efendim, şu model, falanca üretim, bilmem kaç menzilli füze, filan ülkeyi yerle bir edermiş, gibi nükleer tehditlerle üçüncü dünya ülkelerinin arenalarında yerli dansları yapıyorlar. Kendilerini silahların gölgesinde daha güçlü gören haçlılar; sanki pokerde rakip oyuncunun blöfünü görmüş gibi medyada restleşiyorlar. Kimi liderlerin de denizli horozlarından hiç mi hiç farkları yok. Ötüp ötüp yoruluyorlar. Gündemi petrol zamlarıyla değiştirip halkın canına okuyorlar. Gerçek mi, yoksa hikâye mi bilmiyorum, ama aşağıdaki alıntıladığım hikâye çok anlamlı: “…Denizli’de araştırma yapmak için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi, kamp yakınına tüneyen bir denizli horozunun sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar. Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, önce dikleniyor, sonra dakikalarca ötüyormuş. Tabii öğrencilerde ne uyku ne de huzur bırakmıyormuş. Sonunda öğrencilerin sabırları tükenmiş. Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya... Horoz önde. Gençler peşinde... Mahalle arasına dalmışlar. Kovalamacayı gören, fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenmiş: - Hey, evlatlar!.. Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz? - Dede, sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. O yüzden başını keseceğiz! - Yazıktır evladım, yapmayın! Demiş ihtiyar. Bırakın, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsız etmez sizi... Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar. Ertesi sabah, hafif "gak - guk" sesleri dışında horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de şaşırıp dedeye koşmuşlar: - Yahu dede, ne yaptın da bu horozun sesini kestin? İhtiyar gülmüş: - Kıçına zeytinyağı sürdüm. Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde, gerisi tutmuyor ki, kuvvet alsın. Ancak "gak - guk" edebiliyor.” “Meğer ve Eğer” bakın nasıl da DÜNYA ÜLKELERİNİN dengelerini sağladı. -”Eğer ki, Suriye’ye atılan tek kurşun karşısında haritadan İsrail’i sileriz..!” İran’ın öfkesini bu şekilde kusması, Rusya’nın kimyasal silah yalanlarına kanmayıp sert ve kararlı tavrını ortaya koyması, Çin- Almanya’da Suriye’nin yanında yer almıştı. Hatta ve hatta Suriyeli muhaliflerin, ”Eğer Amerika Suriye’ye saldırırsa BİZ Kral Esad’ın yanında yer alırız,” söylemleri güne BOMBA gibi düşen bir haberdi. Birleşen Asyalı güçler bir anda emperyallerin iştahlarını kesmişti. Esad karşıtlarının tutumları, güce karşı içten bir destekti, yani hodri meydandı! Nihayetinde Emperyallerin Akdeniz’deki savaş çarkları geriye dönmeye başladı. Az kalsın 3. Dünya Savaşına neden olacaklardı. Peki, ne oldu da bir anda dünyanın devleri eteklerindeki taşları döktüler? -Meğer Suriyeli muhalifler kimyasal silahı kullanmışlar… -Meğer kimyasal silahı muhaliflere “İngiltere ” satmış… Sonuçta hepimizce malum suçlular; suçlarını itiraf ettiler: Kimyasal silahı satan da alan da kendisini açığa çıkartmıştır. Peki, dünyanın gözü-önünde itiraf etmelerinin cezası nedir? Hadi canım siz de. Çocuk mu kandırıyorsunuz siz..! Muhaliflerin ve emperyallerin özürleri kabahatlerinden büyük değil mi? Bre Allah’tan Korkmazlar!Yüzlerce öldürdüğünüz çocukların, insanların kanlarının bedelini nasıl ödeyeceksiniz? Demek ki, kana susamışların susmaları için azıcık zeytinyağı gerekliymiş. Emine Pişiren-2013.Eylül
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |