• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
501
|
|
|
|
Bir düş başlıyor. Kapıları sayamıyorum. Bana ait olmayan
kahramanların, bana ait yanlarını alıp,tek tek giriyorum kapılardan içeriye.
|
|
502
|
|
|
|
Hayatla başbaşa kalmaktır amacım; beni saran kurgulu hayatın içinden sıyrılarak özü bulmak, denize yürekli
açılmaktır .. yakaladığım her karede.
|
|
503
|
|
|
|
Ya hayallerindeydi sorun ya da karşısına çıkanlarda, ama her aşk öyle ya da böyle bir hüsrandı sonuçta. |
|
504
|
|
|
|
Uzun bir yürüyüş, içimde bir bunaltı. Yağmurun ayak sesleri geliyor. Susucu sesler içinde kaybolmak, bilmek gidişlerdeki boşluğu ve yalnızlıkla yağmurda bir başına kalmak. Yorgunum. Kendimi sisli bir Pazar sabahı ekmek almak için dışarı çıkmış, kaybolmuş |
|
505
|
|
|
|
Mitolojik bir Türk filmi... |
|
506
|
|
|
|
Tekerlerin altındaki kalın kalaslar hafifçe bir ayağa kalkıp, bir yerlerine oturuyorlar. Yol kenarındaki çalı çırpılar sağa sola kaçışıyor. Sanki ezilmekten korkuyorlar. .. |
|
507
|
|
|
|
İç sesimiz bazen bizi esiri yapar, kurtulamayız onun çokluğundan. |
|
508
|
|
|
|
Ben burada uyumuyorum, onlar benim kafa derimi yüzmeye hazırlanıyorlar. Çok garip, ölecek miyim bilmiyorum dahi. Eğer ölmezsem bütün bu olanları hatırlayacağım. Ama ya ölürsem? O zaman bütün bu çektiklerimin bir anlamı kalmıyor. Çünkü acı çektiğimi hissedebileceğim şu andan başka bir an olmayacak hayatımda. Ölürsem, nasıl olsa bilmeyeceğim bana neler olduğunu. Acı sürekliyse acıdır. Andan sonra da biliniyorsa, anlamlıdır. Aksi takdirde bir önemi yoktur. Üstelik acı başkası tarafından da bilinmeli. Yoksa ağırlığını kaybeder. |
|
509
|
|
510
|
|
|
|
“Kusura bakma ama, yok sana itikadım.”
Bu ses bana ait. Tanıdım onu.
İyi de, bu isyanım niçin? |
|
511
|
|
|
|
Durmadan geçen zamana isyan |
|
512
|
|
|
|
Peki nedir bu? Vicdan azabı mı, yoksa derin bir özlem mi? |
|
513
|
|
514
|
|
|
|
güneş tutulmasının yataktaki izi |
|
515
|
|
|
|
Bu saplantılı ağrı -bu kara gölgeli delik göğsümdeki.. |
|
516
|
|
|
|
Odada ilk göze çarpan, gelişigüzel alınmış eşyaların kahverengi tonlarının uyumuydu. Sanki gercekte tek bir rengin yaşanmışlıklarla oluşan tonlarının uyumu. Her dokunulan yeri bu rengin bir tonunu almış ve sanki her yerine dokunulmuş odanın. |
|
517
|
|
|
|
Hiç hoşlanmadığı, o sarı saçlı, balıketli, çukur gözlü kadın gelmişti akşamüstü. Güzel bir kadın değildi. Onu etkileyici yapan sadece sarı saçlarıydı işte. Dümdüz, sapsarı. Üstelik boya. Kendisinin ondan ne eksiği vardı? Hatta fazlası vardı. İnsanlar neden ona ilgi gösteriyordu peki? En sinir olduğu şeylerden birisi de bu kadının kendine güveniydi. |
|
518
|
|
|
|
Sonra bir ara benimle aynı kaderi paylaşan kişinin kim olduğunu öğrenmek istedim. ‘’ Kimsin? ‘’ diye tekrar sordum. Adımı söyledi. Soyadımı söyledi. |
|
519
|
|
|
|
İlk sigara sıla için yakılır, ikincisi sılada bekleyen yar için, üçüncüsü yakılamadan uyku bastırır... Sabah olduğunda yeni günün heyecanı kaplar benliğini, heyecanı gidermek için yakılır sigara bu kez de... |
|
520
|
|