Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Herkesin doğruları var, bir başkasına göre yanlış, ama itiraz kabul buyurmaz. Her insan hayatın içinde yeni bir hayattır sadece. Ortak alan hayatta milyarlarca nokta hayat... Herkes kendi alanını genişletmeye çalışıyor, yanındakinin alanını daraltmaya ya da yok ettiğini hesaba katmadan... Martılar bir lokma simit için vapur peşlerinde kanat çırptıkça, iki kıyı arasında rüzgara veriyorlar tüylerini, ama saçak altlarını asla unutmuyorlar. İnsanoğlu doymak için yollara düştüğünde, doyduğu yerin ekmeği “gözünü tutar” diye, özünü unutmayı tercih ediyor. Yerini, yurdunu, toprağını, oturduğu ilk okul sıralarını, ninesinin tandır ekmeğini, dedesinin görmüş geçirmiş bilgeliğini,.. kalabalık kentlerin arka sokaklarındaki tavan aralarında çabuk unutuyor. İlk sigara sıla için yakılır, ikincisi sılada bekleyen yar için, üçüncüsü yakılamadan uyku bastırır... Sabah olduğunda yeni günün heyecanı kaplar benliğini, heyecanı gidermek için yakılır sigara bu kez de... İlk mektubu postaya verdiğinde, ikinci mektubun konusunu belirler kafasında... İlk yevmiyesiyle telefon edinir ve ikinci mektubu mesajla yollar. Eskiden şehir içi telefon bile sadece muhtarın ofisinde bulunurken, teknolojiye ayak uydurarak “çağdaşlaşmak” yarışına girmiştir insanlar artık... Arka sokakların karanlığına bir göz odasının camından bakarken, cebinde sadece “yavuklusunun” resmi vardı. “Kafası iyi halde” karanlığın içinden evinin yolunu bulmaya çalışırken, cebinde yarınki meyhanenin adresi var artık... Ne zaman sonra baba dayanamaz sessizliğe, hasrete, haber alınmazlığa. Annesinin hazırladığı nevaleyle büyük kentin arka sokağındaki adrese gelir. Komşulara sorar. Artık burada yaşamadığını söylerler, elleri nasırlı adama. Köy ekmeği var nevalede, köy yumurtası, ahırdaki ineğin sütünden yapılmış tere yağı ve tulum peyniri. Yedirmek ister oğluna bir an önce... İş yerine gelir. Usta “Falanca evde şoför olarak işe başladığını” söyler. Adam akşam olmadan, otobüs saati gelmeden “falanca evi” bulmak için naçar taksiye biner. “Falanca ev” rüyalarina girmese de, renkli kutu televizyon illetinden gördüklerinin aynısıydı. Evin önündeki kulübede oturan genç adama anlatır kendini. Genc adam ağırlar adamcağızı küçücük mekanda. Ne zaman sonra korna sesi duyulur, büyük bahçe kapısı düğmeye basılarak açılır, son model lüks arabanın direksiyonunda oğluna benzettiği birini görür, araba içeri girerken... “Oğul!” diye haykırır baba. Oğul arkasını dönmeye korkarak arabaya biniyor yeniden ve ana kapıya doğru yöneliyor. Camı açarak “Niye geldin, ihtiyar? Çok mu gerekliydi? Bunca işin arasında seninle ilgilenemem şimdi...” Güvenlik görevlisine dönerek “Sen babayı müştemilata götür. Ben geç geleceğim...” deyip tam gaz bahçeden çıkıyor... Ne yazık ki, “babayı” müştemilata değil, kalp krizinden hastaneye götürüyorlar. Büyük kentin uzun yollarında susuyor kalbi. “Oğul”a sarılamadan, “oğul”u elleriyle yediremeden, “oğul”u büyük kentin şatafatına, kendi canını da Azrail’e kaptırıyor... Bir nokta hayat eksildi ortak alan hayattan. Diğerlerinin alanı genişledi mi acaba?!. NERMİN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nermin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |