• İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm |
121
|
|
|
|
Çeşmenin başı kız doluydu. On metre ileride ise delikanlılar sıralanmışlardı. Kızlar, başlarında ferace olmasına rağmen hiçbirinin kapağı kapalı değildi. Hani yabancı erkeklerden kaçmak adetti? Burada, aksine kendilerini göstermeye çalışıyorlardı. |
|
122
|
|
|
|
Şerife teyzenin yaşı seksen civarında. Kocası Asım amca on beş sene önce ölmüş. Aynı yastığa tam kırk sene baş koyduktan sonra kocasını kaybetmek Şerife teyzeyi çok üzmüş. Etrafında onu teselli edecek çocukları da yokmuş. |
|
123
|
|
|
|
Bu ülke benim ülkem değil, bu insanlar benim insanlarım değil, akciğerlerime dolan bu hava benim havam değil, yabancıyım buraya.
|
|
124
|
|
|
|
Şarap bitti. Cafer Aga burnunu çekti, olmadı,bir kere daha çekti, gene olmadı. Ayağa kalktı pantolunun cebine elini soktu, pis bir mendil çıkardı. İçine sümkürdü, mendili cebine koyup oturdu. |
|
125
|
|
|
|
Aslancık’la olan beraberliğimiz böyle başladı. Artık bir oyun arkadaşım vardı ve üstelik bu arkadaş beni tehlikelere karşı da koruyordu. |
|
126
|
|
|
|
Sonunda İmparator bunun çaresini buldu: Polislere kuşatmayı kaldırmaları için yarın öğlene kadar kadar süre tanınacak, eğer kuşatma kaldırılmazsa her gün bir köle herkesin gözü önünde öldürülüp cesedi kuleden aşağı atılacaktı. İlk sırada öldürülecek olan köle de Başhekimdi. |
|
127
|
|
|
|
Kadın telaşa kapıldı, ne yapacağını bilemiyordu. Evde aspirin vardı ama bu ilacı vermek doğru olur muydu? |
|
128
|
|
|
|
....Ailemin neden disipline ihtiyacım olduğunu düşündüklerini bilmiyorum.... /
Kendimi tanımak adına, her hissettiğimi ve yaptığımı irdeleyip, yolunda gitmeyen şeyler arayarak temelde bir takım yanlışlara yorup, kendime işkence ettiğim dönemlerde;... |
|
129
|
|
|
|
Ben sahipsiz özgür bir köpekliği, sahipli esir bir köpek olmaya tercih ederim. Bunu ona nasıl anlatabilirim? |
|
130
|
|
|
|
Ninem, ocaktaki külleri eşeledi, sönmüş gibi duran üç kömürü yanyana getirdi; dışarıdan kuru ot, kuru yaprak, çalı çırpı ve biraz odun aldı, geldi. Ocağın başına çömeldi; kömürlerin üzerine önce kuru ot ve yaprakları, onların da üzerine çalı çırpıyı koyup başladı üflemeye. Üfledi, üfledi... Kömürlerin birinde kırmızılık belirdi. Ninem avurtlarını şişirerek üflemesine devam etti. Kömürün kızarıklığı arttı ve üzerindeki ot ve yaprakları tutuşturur gibi oldu; çünkü küçük bir alev gördüm. |
|
131
|
|
|
|
“Seni aradım umutsuzca kapalı gözlerimin arkasında. Bu tabii senin kendin değil hayalin olacaktı, ama benim için fark eden bir şey yoktu. Başımı önce omzuna yaslamak, sonra dizlerinin üzerine koymak istiyorum. Bu arada parmakların saçlarımın arasında dolaşırsa heyecandan kalbim hızlı hızlı atmaya başlar. Ya nefesini ensemde, kokunu burnumda hissedersem ne olur biliyor musun? İstersen ne olacağını hiç denemeyelim, böyle kalalım; bu kadarı yeter bana!” |
|
132
|
|
|
|
arkadaşlar bu yazımı, radyolarda eskiden yapılan 'arkası yarın' programı gibi düşünün halen bir sonu olmadığı için yorumlarınızı bekliyorum.... |
|
133
|
|
134
|
|
|
|
Birkaç yıl para biriktiren Cafer Aga, evlenmeye karar verir. İsteğini bu işleri çekip çeviren Menekşe bacıya açar. O da yüz milyon lira karşılığında ona kendi kızını verebileceğini söyler. |
|
135
|
|
|
|
Koğuşta bir gün kadınların hepsi hüngür hüngür ağladı. Ben şaşırmış bakıyordum etrafa. Annem de ağlayanlara katılınca iyice merak etmiştim. Meğerse o gün koğuşta benim yaşlarda Hasan adında bir çocuk ölmüş. |
|
136
|
|
|
|
İki gün gergin bir bekleyiş içinde geçmiş, üçüncü gün şehir gazetesine ilan vermek aklına gelmiş. Tüccarla buluşup onun telefonundaki benim resmimi de gazetede çıkan ilana koydurmuş. Hatta ilanda beni bulana para ödülü de vaad edilmiş. |
|
137
|
|
|
|
Yıldırım Bayezid, ilim ve askerlik bakımından çok iyi yetiştirilmiş bir Osmanlı padişahıymış. Şehzadeliği zamanında bile birçok savaşa katılmış, bu savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş. Ama ne yazık ki padişah olduktan on dört-on beş yıl sonra Moğol İmparator'u Timur ile giriştiği Ankara Muharebesinde, yenilip esir düşmüş. Aslında bu muharebeyi kazanabilecek güce sahipken, kaybetmesinin arkasında onun yanında olan bazı beylerin karşı tarafa geçip ihanet etmesi, hatta kendi çocuklarından bazılarının savaş yerinden kaçması yatar. Yıldırım Bayezid esaret hayatını fazla dayanamayıp ölünce, şehzadeleri arasında taht kavgası başlamış. |
|
138
|
|
|
|
Bir türlü uyku tutmuyordu. Uyumak için öyle acayip şeyler düşünüyordum ki... Çocukken nasıl uyuduğumu hayal ettim. En tatlı çocukluk uykum hangisiydi? Annemin dizine başımı koyduğumda hemen uykuya dalıyordum. Gene bu yolu deneyecektim: İşte, annemin dizinde yatıyordum. Olmadı. Annemin dizi de fayda etmedi. |
|
139
|
|
|
|
Defin işlemi bittikten sonra, başımı kaldırıp ufka baktım. Ay yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı, ucunu gördüm. Hipnotize olmuş gibi ayı seyrediyordum. Giderek büyüdü, büyüdü ve sonunda yuvarlak gümüş bir tabak gibi ışığını dünyamıza yaymaya başladı. Şimdi gökyüzünde bir Dolunay vardı. Yani bir Dolunayımızı toprağın altına saklamıştık, ama Tanrı bize şimdi gökyüzünde bir başka Dolunay vermişti. Belki de toprak altındaki Dolunayımızdı gökyüzüne çıkan! |
|
140
|
|
|
|
Bir hikaye, bir anne ve bir ogul, yazilmamis bir sevda söylenmemis sözler, bir hayata son verirken ardinda bir umut icin acik bir pencere............yeniden baslamak hayata |
|