..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




8 Kasım 2017
Köpeğin Adı Badi - 55  
Ömer Faruk Hüsmüllü
İki gün gergin bir bekleyiş içinde geçmiş, üçüncü gün şehir gazetesine ilan vermek aklına gelmiş. Tüccarla buluşup onun telefonundaki benim resmimi de gazetede çıkan ilana koydurmuş. Hatta ilanda beni bulana para ödülü de vaad edilmiş.


:AJBD:



     Esir alındığımın ilk gecesi Kenan Baba eve gelince benim olmadığımı görmüş ve endişelenmiş; hatta Hoca'yı telefonla arayıp beni evde bulamadığını anlatmış, o da merak etmemesini bir yerlerde takılıp kalmış olabileceğimi söyleyip teselli etmeye çalışmış. Vakit gece yarısını geçince başıma kötü bir olay geldiği düşüncesi ağır basmış ve arabasına binip sabaha kadar etrafta dolaşıp beni aramış. Bir ara eve gelmiş, yarım saat uyumuş, ortalık aydınlanınca gene aramaya başlamış: Ormanda, piknik yerinde, sahilde, hatta asfalt yol kenarında... Sahilde saatlerce oturup denizin benim boğulmuş cesedimi vermesini beklemiş.
     İki gün gergin bir bekleyiş içinde geçmiş, üçüncü gün şehir gazetesine ilan vermek aklına gelmiş. Tüccarla buluşup onun telefonundaki benim resmimi de gazetede çıkan ilana koydurmuş. Hatta ilanda beni bulana para ödülü de vaad edilmiş.
     Etraftaki ev sahiplerine de gazetedeki ilanı ve fotoğrafımı göstererek beni görüp görmediklerini sormuş. Gören yokmuş; bir ilkokula giden kız çocuğu hariç. O da göreli kaç gün geçtiğini tam olarak hatırlamadığını, dişi bir köpekle oynarken gördüğünü söylüyormuş ve:
     -Çok şirin bir köpekti, onun için aklımda kalmış, diyormuş.
     Günlerce süren bekleyişten bir haber çıkmayınca, Kenan Baba'nın umudunu kestiği arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalardan da anlaşılıyormuş:
     -Arkadaşım Badi kesin olarak öldü, yoksa o beni bırakıp da asla kaçmaz. Hiç olmazsa ölüsünü bulsam, o zaman bu bekleyişten vaz geçerim. Böyle bir şey yapamadan beklemek o kadar zor ki, diyormuş. Arkadaşları da dilleri döndüğü kadar ona teselli vermeye çalışıyorlarmış. Bir tek farklı konuşan Doktormuş, hatta bir keresinde:
     -Takma kafana! Ondan kurtulduğuna sevinmelisin, altı üstü bir köpek işte, boş ver canım! Deyince Kenan Baba:
     -Bak, bunca yıllık arkadaşımsın, acın var diye sana hep anlayışla davrandım; ama artık bundan sonra böyle konuşmaya devam edersen kalbini kırarım, deyip telefonu yüzüne kapatmış.
     Uyandığımda ağaçlık bir yerde olduğumu gördüm. Burada ağaçlar çok sıktı, çalılar ve küçük bazı bitkiler de hem yüksekti hem de boldu. Nerede olduğumu tam olarak çıkaramadım. Rasgele yürüdüm, giderek ağaçlar seyrekleşmeye başladı. Sonra deniz göründü. Sahile inip Kenan Baba ile geldiğimiz yeri bulacak ve oradan da eve gidecektim.
     Eve geldiğimde güneş henüz buralara yüzünü göstermeye başlamıştı. Bahçe kapısı kapalıydı, Kenan Baba'nın arabası içerideydi. Bahçe kapısının altındaki yerimden süzülerek bahçeye girdim. Kulubemin yanına gittim, yiyecek kabım da su kabım da ağzına kadar doluydu. Ben yokken bile Kenan Baba kapları doldurmuştu. Karnımı doyurdum, suyumu içtim, kulubemin içine girdim. Kenan Baba'yı erkenden rahatsız etmek istemiyordum. Belki biraz da uyurum diye düşündüm. Ama ne mümkün. Bütün acılarım depreşti, inlemeye başladım, hatta bir ara elimde olmadan havladım. Sen misin havlayan, bunu duyan Kenan Baba paldır küldür merdivenlerden inmeye başladı. Ayak seslerini ben ta buradan duyabiliyordum. Demek ki Kenan Baba uykusunda bile tetikte bulunuyormuş.
     -Badi arkadaşım, Badi oğlum, Badim Badim... Diyen bu adamın üzerine atladım, beni kucakladı, bağrına bastı. Hâlâ:
     -Badim Badim, diyordu ve ağlıyordu; tabii ben de...
     Beni yere koyup diz çöküp;
     -Dur da sana şöyle bir bakayım, dedikten sonra boğazından çığlık hıçkırık karışımı bir ses çıktı. Kesik kulaklarımı, yara bere içindeki çöp gibi kalmış vücudumu görmüştü.
     -Kim yaptı bunu sana? Hangi vicdansız, hangi namussuz? Badi arkadaşım söyle bana kim, kim? Kimin yaptığını biliyor musun? Beni götür o alçağa! Ona bu yaptıklarını ödeteceğim... Dedi.
     Kimin yaptığını bilmem mi, elbet biliyorum. Kenan Baba'ya yapanların yerini göstermeye gelince bunu asla yapmam. Adamlar belalı, silahları var. Kenan Baba'yı öldürmelerine sebep olamam.
     Kenan Baba evin içine doğru yöneldi, bana:
     -Badi arkadaşım, ben üzerimi değişip geliyorum, hemen veterinere gidip seni tedavi ettireceğim, dedi.
     Arabaya atladık, şehre adeta uçarcasına gittik. Kenan Baba'yı hiç bu kadar hızlı araba sürerken görmemiştim. Veteriner beni görünce hemen tanıdı:
     -Hoş geldin Badi, seni gördüğüme sevindim. Ama keşke böyle üzücü olaylar olmadan karşılaşsaydık. Hiç merak etme, seni en kısa zamanda eski sağlıklı haline getireceğiz, dedi.
     Bir hafta veteriner kliniğinde yatarak tedavi oldum. Kesik kulaklarım yerine gelmedi ancak sağlığım gerçekten de düzeldi. Kenan Baba, her gün gelip beni ziyaret etti.

● ● ●
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.