Oğlum Bora
(Berna Köker Çelebi) 5 Mayıs 2006 |
Yaşam |
| |
İnsan yasayacaklarinin, hissedeceklerinin dozajini bilemeden karar veriyor cocuk yapmaya. Cok zor diyorlar, cok guzel diyorlar, yeri baska seyle dolmaz diyorlar, kisacasi herkes bir seyler diyor.Hepsi dogru soylenenlerin inan ki yanlisi yok. Ama eksigi cok. Bu hic dogum yapmamis birine dogum sancisini anlatmaya benziyor. |
|
Van Gogh Gözleri
(Berna Köker Çelebi) 11 Mart 2006 |
Beklenmedik |
| |
Van Gogh’un mutsuzluğunun çevresindekiler tarafından anlaşılamamaktan kaynaklandığı söylenir hep. Melankolisi ve uyumsuzluğu duyduğu yalnızlıktandır . Bunlar hakkında yazılanlar. Şimdi sadece bir günlüğüne bile olsa kendimi onun yerine koyma fırsatı bulmuşken yazılanların ne kadar eksik olduğunu görüyorum. Van Gogh bir açıdan şanslıdır, çünkü gördüklerini tuvale aktarabilir. Resim, onun bir nebze olsun soluklanabildiği tek çıkış noktasıdır. O yüzden kısacık ömrü boyunca fırçasını bir tas çorbaya tercih etmiştir. Şanssızlığı ise şudur ki, görülenler ne olursa olsun görüldüğü şekliyle, yaşanıldığı canlılık ve gerçeklikle aktarılamaz tuvale. Hep bir şeyler eksik kalır ve bu eksikliği sizin dışınızda kimseler anlayamaz. İşte soluklanabildiğiniz tek çıkış noktanız, bu yüzden aynı zamanda tabutunuz oluverir . Resim yapmak nefes alıp hayatta kalmanın tek yoludur, ama bir taraftan da tablonuzda yansıtabildiğiniz kopyanın, gerçeği yanında ki acizliği öldürür sizi.Van Gogh’un tabloları onlara bakanlarda sevinç ve huzur duyguları uyandırır. Neşelendirir insanları. Çünkü hiç biri aslını görmemiştir... Aslını görüp aklını kaybetmemiştir...” |
|
Süperman'in Tahtına Göz Diktim
(Berna Köker Çelebi) 29 Ocak 2006 |
Yaşam |
| |
Süperman olmaya çalışıyorum tüm gücümle. Kanımın son damlasına kadar. Hatta Süperman bile benim kadar SüperMan’midir bilinmez. Çünkü ben, onun doğuştan gelen yeteneklerine sahip olmadan tahtına göz dikenlerdenim. Diğer tüm çalışan anneler gibi.
|
|
Park
(Berna Köker Çelebi) 27 Ocak 2006 |
Beklenmedik |
| |
Genç çocuk çantadan gri renkli bir defter çıkardı. Üzerinde küçük kareler vardı. Gördüğüne inanamıyordu, olamaz diye geçirdi içinden.Elleri titreyerek defteri aldı. Açarken kalbi durmak üzereydi. Birkaç saniyeliğine gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. İlk sayfayı açtı. Kendi elyazısıydı. Günlük kendi günlüğüydü. Yarı şuursuz bir şekilde sırt çantasını açtı. İçinden yanından hiçbir zaman ayırmadığı günlüğünü çıkardı. Tıpa tıp aynılardı. Sayfaları, yazılanları karşılaştırdı. Tek fark diğer günlüğün yirmi gün sonrasına kadar devam ediyor olmasıydı. Sonra defter bitiyordu. Defterin içinden “ANNEMİZE” yazılı bir zarf çıktı.Elleri terden sırılsıklam olmuş bir halde mektubu açtı. |
|
|
Arayışlarınız ve bekleyişleriniz hiç bitmesin
|
|