Telefonum çalmaya başladı. Bakınıyorum etrafıma bulamıyorum bir türlü. Sesin geldiği yöne doğru gidiyorum, gördüğüm ne varsa alt üst ediyorum kanepenin üzerinde yine yok. Koltukların altına, masaların üstüne bakıyor, pantolonun ve ceketin ceplerini karıştırıyorum, evirip çeviriyorum ama bulamıyorum, bulamıyorum. Son bir ihtimalle toplanıp düzeltilmiş yatağımın yanına yaklaşıyorum ve battaniyeyi kaldırıyorum ses çoğalıyor. Elimle yokluyorum ve yastık kılıfının içinden çıkartıyorum telefonu, hışımla ‘evet’ tuşuna basıyorum ancak hiçbir ses gelmiyor, ekrana baktığımda ise cevapsız çağrı yazdığını görüyorum, anladım ki yetişemedim. Peki kim aramış şimdi beni, merak etmem normalde ama şu an merak ediyorum. En azından o kadar emeğimin karşılığı olarak bilmem gerek kimin aradığını. Bana durduk yere bu arama-tarama aksiyonunu yaşatan kişi kim? Numara telefona kayıtlı olmayan bir no ve üstelik tanıdık ta değil. Ama bu merak duygumu kamçılıyor fena halde. Elimde telefonu parmaklarımın arasında döndürürken bir yandan da kim olabilir bu arayan kişi diye düşünmeye başlıyorum. Bir süre bekledikten sonra, tekrar aramaması beni iyice bu belirsiz kişiye karşı sürükleyici bir keşif macerasına sürükledi. Bari ben arayım dedim kendi kendime ve numaranın üstüne gelip çağrı yapmayı denedim ancak çağrı yapabilecek kontörümün olmaması da bu gıcık olay örgüsünün bir devamı niteliğinde oldu. Nasıl olur da ben, okuduğum kitabı yarıda bırakarak bu aptalca durumun içine sürüklenmiştim bilemiyorum. Şu an ulaşamamanın verdiği bir inatçılık ve merak duygusunun getirdiği bir arzu ile beni arayan kişinin kim olduğu ve neden aradığı soruları beynimi kemiriyordu. Çok mu önemliydi? Bence değildi ki önemli olsa tekrar arardı. Ya önemli bir iş görüşmesi daveti ise.. Ya arayan kişinin şarjı bitmiş te yardıma olan biri ise.. of yahu yine paranoyalara başladım, dur bi sakin ol da kendine gel. Ne yapıyordum ben? Iıı, şeyy yani film izleyecektim ama ondan önce kitap okuyordum ve kitaba olan konsantrem yavaş yavaş film izleme düşüncesine doğru kayıyordu, tam da o sıra da çalan telefon bütün istikametimi kaybetmeme neden oldu. Şu an hangi filmi izlemek istediğimi bile hatırlamıyorum. Sanırım kitabın içinde bahsedilen bir olayla ilgili bir filmdi. Ben hep böyleyim işte, yeni gördüğüm ve duyduğum bir konu hakkında pek fazla bir şey bilmiyorsam daha sonraki konularla bağlantı kurmak amaçlı orada ara verir ve o konuyu araştırıp içeriğini öğrenirim. Kitabın tam olarak ne anlatmak istediğini anlamak için kitapla özdeşleşmek gerekir yani yazar ile aynı yaşanmışlığı paylaşmak gerekir. Bu da yazarın küçük ayrıntılarını keşfetmekle mümkündür. Örneğin bir filmden örnek mi veriyor, hemen o filmi bulup izlerim ya da başka bir kitaptan mı söz ediyor, hemen o kitabı bulur okurum. Tarihi bir kişilikten ya da yaşanmış bazı olaylardan mı bahsediyor hemen araştırır, elimden geldiğince derinlerine inmeye çalışırım anlatılmak istenilenin. Bu küçük ayrıntıların şifrelerini çözmek, aslında bir nevi dedektiflik oyununa benziyor. Bu oyunu oynamaktan büyük bir haz alıyorum. Ama bazen de sanki bu konuda takıntılı olduğumu düşünüyorum. Çünkü böyle yaparak bazı kitapları yarıda bırakıp aslında o kitabın içinde bahsedilen başka kitapları okumaya başladığımı fark ettim. Hatta o kadar ileri gittim ki, bir kitap içerisindeki olayı araştırmak için okuduğum başka kitabın içindeki olayların akışına kapılıp, o kitap senin bu film benim bu tarihi olay onun derken çok farklı boyutlara geçiş yaptığımı gördüm. Şu an geldiğim boyut ise en başa dönüş oldu. Peki ben bu kadar derinleşmişken, beni bu hayal gücünün içerisinden söküp alan amansız çağrıyı kim yaptı arkadaş..? kim, kim, kim bu densiz?
Eski sevgililerimden biri mi yoksa? Ya da gizli hayranlarımdan biri mi yine? Neden bu kadar cesaretsiz oluyorlar anlamak mümkün değil. Telefon numaramı bulup ta çağrı yapmaya cesaretleri oluyor da, bir iki kelime edip duygularını dile getirmeye mi çekiniyorlar, hayret.. oysa ben de bu kadar merak etmişken, bu tarihi fırsatı kaçırdığının farkında bile değil. Şu an tereddütlerle boğuşuyor, biliyorum. Kalbi her seferinde daha hızlı çarpıyor, beni aramaya yeltenirken. Aslında hep böyledir, ilk seferde cesaretini toplamak oldukça güçtür ancak ilk denemedeki odaklanma sonrakiler kadar güçlü olamaz. Bu kararlılığı ilk denemede başarılı sonuca ulaştıramayanlar, daha sonraki denemelerinde önce başarısızlık duvarını aşmaya çalışacaklardır. Her neyse şu an içimdeki merak duygusu yok olup gitti. Değil mi ki insanın başına ne gelirse meraktan gelir. Ama iyi ama kötü ben şu an bu riske girebilecek durumda göremiyorum kendimi. Belki de riske edebileceğim pulum kalmadığından, kim bilir..
Ulaş Tuzak