|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Soyut |
181
|
|
|
|
Kolay mıydı bu kadar...
Bugüne kadar savunulan değerleri bir anda yırtıp atmak bu kadar kolay mıydı?... Bu kadar kolay olmamalıydı.
|
|
182
|
|
|
|
VE YER GÖK O GİTTİ KOKUYORDU. Keskin koku acımsı yayılganlığıyla sadık köpeklerin dünyasına gitti , burunlarından beyinlerine süzüldü , feryat figan ağladılar. |
|
183
|
|
|
|
Ben hiç uyumam.
Beni siz yaptınız, böyle tasarladınız, kardeşlerinizi yoketmek için varettiniz beni. |
|
184
|
|
|
|
rüya..."gün dolanıyor bana, sendeliyor ve bir yüktür üzerime deviriyor..." |
|
185
|
|
|
|
"başka bir günü görebilmek için can atıyorum..." |
|
186
|
|
|
|
Sen şu anda acıya dokunuyorsun bana onu hatırlatmakla.Söylüyorum işte sana bildiğin gibi,tanıdık bir duygu değildir...Acıya dokunmak için önce bahanellerin olmalı ve biriktirip bir deniz yarattığında işte o zaman acıya dokunabilirsin.Kolay değildir bir deniz yaratmak;önce arkadaşlarınla,dostlarınla görüştüğün zamandan çalarsın,sonra kurulu yemek sofrasından ve gece uykundan çalmaya başladığın zaman sokulursun acının koynuna yavaş yavaş... |
|
187
|
|
|
|
Biçim nedir sorusunu irdelerken bu yazının doğması çok şaşırtıcı, bir o kadar da doğaldı! |
|
188
|
|
189
|
|
|
|
gerçek bir olay birinin başından geçen ve onda derin izler bırakan bir daha yaşamak istemediği bir olay..hayatın yaşamaya değer olduğunu bilen biri iyi biri kötü bi insan bunlarda kahramanlar |
|
190
|
|
191
|
|
|
|
“Baktığın aynanın buğulu olma olasılığını düşün. Görüntüyü netleştirmek için birilerini bekleyenler, oturdukları koltukta kendi nefeslerinde yaşlanırlar. Çünkü aynayı bulanıklaştıran kendi nefesleridir.” |
|
192
|
|
|
|
...Gözlerim oraya kilitlendikçe , kirlenen ruhum özgür kaldı... Temizlenmeye mi gitti -bilinmez- ama beni terk etmişti.. Ben oradaydım... Gözlerim çoktan o siyah noktanın derinliklerinde kaybolmuş, bilinmeyenin gizemini yaşıyordu... Ve ben halen yatağımda |
|
193
|
|
|
|
Küçücük düşlere sığamayacak kadar büyüktü ve onun kadar büyük düşler de yoktu hiç. Bir öpücük kondurdu karanlığın kör gözlerine… İşte böyle başladı yolculuk düşsüzler ülkesine.
Alçak basamaklar, geniş uzayan bir yol. Aramaya çıktı dibe ittiği düşünülen her şeyi. Bir elinde oltası bir elinde verilen öğütleri ile.
|
|
194
|
|
|
|
Siz, yarı naylonlaşmış aşklarınızı saklamaya çalıştıkça deniz feneri parlaklığını yitirmişti... |
|
195
|
|
196
|
|
|
|
anılarımı hiç bir zaman silemem kalbimden |
|
197
|
|
|
|
Önce bir çocuğu ağlattım sebepsiz yere.. Düşlerini kabusa çevirdim, şeker istedi, vermedim. Kötü karakter bulamamıştım o ana kadar, onu da buldum.. Bendim kötü karakter. |
|
198
|
|
|
|
Bazen bir yağmur damlasıyım, gökten usulce süzülen... Sabırsız bir yağmur damlası... Bir an önce toprakla bütünleşmek adına yerçekimi ile işbirliği yapan, küçük, masum bir yağmur damlası... |
|
|
|