Sevmek bir başkasının yaşamını yaşamaktır. -Balzac |
|
||||||||||
|
Ahmet ile Mehmet ellerinde çay sohbet ediyordu. Ahmet “Çok eskiden Hükümetimiz günlük kütüphanesi kurmuştu. İlk seneler çok rağbet görüyormuş. Bir cilt günlüğünü yazan vatandaş bunu, bulunduğu yerde ki günlük kütüphanesine para ile satıyormuş. Vatandaşa para gerek. İstatistiklere göre en çok günlük yazan kadınlarmış. O tarihlerde sene bin dokuz yüz doksan beş tüm yurtta günlük kütüphanesi il, ilçe hatta tüm köylerde açılmış. Günümüze kadar on beş milyon kayıtlı günlük sahibi, artık yazılarını yazmıyor.” Mehmet “O ciltlerde ne hayatlar vardır. Birde o kadar çoklar ki, hangi birini okuyacaksın. Bir mantık bulup tüm ciltlerin okunması oldukça zor.” Ahmet “Oldukça kolay bir çözümü var bunun. Vatandaşın okuyup okumadığını tespit etmekte mesele. Şimdi ki iki bin yüz yirmi yılının cihazları bunu gayet kolay tespit edebiliyor. Ve devlet bir vatandaşın belli bir sayıda, günlük okuduğunda mesela yüz cilt okuduğunda ona parasını da verebilir.” Mehmet “Yine de bu vatandaşa angaryadan başka bir şey değil. Bir defa kitap okuyanın elde edeceği birikim potansiyelinin epistemolojik tespitinin yapılması gerekiyor. Yani kitap okuyunca somut olarak ne elde ediyoruz. Soyut değil. Kitap bize geleceği gösterebiliyor mu, karnımızı doyuruyor mu, bizi televizyondan daha çok eğlendiriyor mu, bizi sosyalleştirebiliyor mu?” Ahmet “Hiç aklımda yok iken aklıma bir şey geldi. ‘Hatırlamak büyük bir büyüdür.’ Derler. Mesela ben bu günlük cennetinden milattan önce yüz yılında yüz cilt doyurucu günlük bulsam. Bu elime geçen günlükleri tek tek okuyup notlar alsam. Bana bunun faydası en çok ruhumu değiştirmesidir. Okumak karın doyurmayabilir. Ama bir şeylerimin doyacağı kesin. Ve ölüp gitmiş bir insanın ruhunu bu yolla zapt edebilirim. Biliyorsun kerakolot isimli ruhları tespit eden bir cihaz icat edildi. Bu cihazla önce sorguya çekeceğim ruhu tespit eder ve ruhu denek olarak kullanmak için okuduğum o günlüklerinden şu sözleri söylerim. “Sen Ragıp efendi. Günahını ve sevabını biliyorum. Ve işlediğin cinayetin, çaldığın paraların, kullandığın bu kötülükleri bana devredeceksin.’ Derim.” Mehmet “Anlamadım. Kötü olan şeyler nasıl olurda kullanılır?” Ahmet “Şöyle ki tipin mafyavari ise senden tırsarlar. Borç verdiklerin paralarını geri vermede aksatmazlar. Bilimum insanlardan gelen olumsuzlukları def edersin böylece.” Mehmet “Nasıl olacak bu. Bebek yüzlü biri nasıl mafyavari birine dönüşecek?” Ahmet “Gelelim mana hu fihimize. Başta da dedim hatırlamak en büyük büyüdür. O ruhu sorguya çektiğinde işin en ince detayını öğrenmen bu işin tılsımı olacak. Ve artık sırrına vakıf olduğun o kişinin potansiyeli sana geçecek. Bir tür dozu yüksek şımarıklık hali.” Mehmet “Günümüzde icat edilen zaman yolculuğu daha çok, zaman ekranıyla tüm geçmiş insanların hayatları, bir bir görüntüden yazıya dökülüyor. Ve her sene milyonlarca günlük arşivi oluşuyor. Buna ne diyeceksin. Etik bir şey olmadığı kesin. Ama insanoğlu buna da çare buldu. ‘Her şey bilinmek için.” Diyor. Günümüzde bilgilenme canavarı ortalıkta kol gezmekte.” Ahmet “Bu beni ilgilendirmez. Eğer kötü bir şey yapmamışsan yaşadığın edebiyat hayatın gayet güzel geçer. Ama polisiye denen tür edebiyat hayatın var ise bu yargısız infaz uğrar. Bir gün gelir bu polisiye hayatlara da çare bulunur. Demem o ki kitap okumak güzeldir. Kitabı oluşturan malzeme için insan durup bir düşünmeli. Okuyacağın kitaba rağbet verdiğinde mesela, polisiye kitaplara merak saldıysan mutlaka, konuya bir yerden değersin demektir. Daha açık olayım. Polisiye okurken görünmez ve gizli o, kitabı okuyanların da dünyasına girmişsin demektir. Onlar ile görünmez ve gizli bir şekilde bağlantıya geçmişsin demektir. Tıpkı bir jüri gibisindir onlarla. Ve polisiye kitabının yazılış istikametinde reyini vermişsin demektir. Eğer o polisiye kitap cinayeti teşvik ediyorsa, hırsızlığa özendiriyorsa o kitabı okumakla sende suç işlemiş sayılırsın. Konu günlükte açıldı da işte, günlük kitabını okumanın faydası burada. Orada yazar roman yazmadığı için ne yaparsa yapsın hiçbir zaman, günlükte cinayet, hırsızlık telkin edemez. Çünkü bu günlüğün doğasına aykırı. Günlükte edebi kurgu olmaz. Ve suça teşvik oldukça zordur.” Mehmet “O kadar çok roman okudum ki önüme günlük kitabı gelmediği için bu türe alışmam oldukça zor.” Ahmet “Bir gün gelir romanın da pabucu dama atılır. Bir gün gelir spesifik bir tür çıkar karşımıza. Eminim ki bu spesifik tür günlüğün ardılı olacak. Çünkü yeni bir tür edebiyat akımı bin yılda bir ortaya çıkıyor. Mesela ortaçağda roman diye bir şey yoktu. O devirlerde daha çok efsaneler revaçtaydı. Bilgi dene şey aramıza girdi. Kağıt icat edildi. Matbaa bulundu. O zaman bin yıllık beklemeden sonra roman denen tür bulundu. Şunu bilmeni isterim. Teknoloji geliştikçe edebiyatta gelişiyor. Çünkü geçmişin örneği bunu doğruluyor. O yüzden okuduğun kitaba dikkat et.” Tuna M. Yaşar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tuna M. Yaşar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |