Yaşamım boyunca, ondan birşey öğrenemeyeceğim kadar cahil bir adamla karşılaşmadım. -Galilei |
|
||||||||||
|
Öylece teslim ederiz yüreğimizdeki sevdaya kendimiz bir fedadır aslında yüreğe teslimiyet. Beynimizdeki umutları gerçeğe döndürecek tılsımın yüreğimizde olduğuna inanırız. Türkülerle yaşarız sevdayı ve türkülerdeki gibi özler, hasret çeker ve türkülerdeki gibi tertemiz bakarız sevgiliye. Öyle kaptırırız ki kendimizi hayallerimizin engin ırmağına uzaktaki şelaleye aldırmadan akar gider bir yaprak misali yüreğimiz. Yalnızlığımızda kurduğumuz düşlerin gerçeğe dönüşünü yaşarız sahte sözcüklerin yüreğimizi doldurmasıyla. Yüreğimizi okşamak için kurulan cümleler bizi alır başka diyarlara götürür, oysa sadece sözde kalacak olan o cümlelerle biz yarınlar kurarız yaşamaya dair, umut dolu yarınlar. Hiç gelmez aklımıza bu sözlerin altında yüreğimizin ezileceği. Hiç kirletmeyiz olumsuzluklarla yarınların temizliğini çünkü tertemiz severiz. Bir gülüşe, bir tebessüme ve bir bakışa adarız hayatımızı. Öylece beklentisiz, öylece çıkarsız ve öylece yalansız. Gözlerimizin değdiği göze ihanet etmez gözlerimiz ve elimizi tutan elden başka ele değmez elimiz, yüreğimizin kapıları kapanır o yüreği yüreğimizde hissettiğimiz anda. Bizi bizden alan bir güzel varsa yüreğimizde bir başkasına güzel demek gelmez içimizden, bir başkasına kadın deyip bakamayız ve yaşarız o sevdayı aldığımız her nefeste, yaşadığımız her an. Dostlarımızla paylaşırız umutlarımızı, gözlerimizdeki ışıltının masumiyetiyle mutluluğu paylaşırız inanmışlığın tazeliğinde. Ve yüzümüzdeki gülümsemenin aydınlığı sarar dünyamızı. Umutlarımızın tazeliğinde yaşarız. İnanırız çünkü sevdalanmışızdır. Anadolu’nun toprak kokusuyla yaşarız sevdamızı, türkülerin nakaratında ve nasırlı parmakların toprağa sevgi dolu dokunuşu gibi dokunuruz yâre. Anadolu insanının toprağa işleyişi gibi işleriz sevdamızı, beklentisiz ve çıkarsız. Biz sevda sevda dokuruz umutlarımızla sevdayı, tıpkı kara sabanın toprağı işlemesi gibi ne vereceğinden habersiz. Bize öğretilen en güzel öğretidir karşılık beklemeden vermek ve sadece sabır etmek. Sevdamızda yaşarız bu yüce öğretiyi. İnsan gibi severiz hayvani dürtülerden ırak ve insan kalarak. Giyinik severiz yari, çıplaklıktan uzak ve öyle kaçmaz gözümüz sevdiğimizin sağına soluna, aşağısına yukarısına. Gözlerine sevdalanırız gülen yüzüne, rüzgârı kıskanırız saçlarını okşadığı için sevgilinin. Düşlerimizde bile ya omzumuzdadır başı yada dizine koymuşuzdur başımızı ve gözlerinde yarınlara bakmayı düşlemişizdir yüzümüze yansıyan masumiyetle. Çocuklaşırız yüreğimize sevda düşünce, masumiyeti yaşarız. Kendimizi koruduğumuz sitemin kiri değmez olur üzerimize, çünkü sevdanın kalkanını taşırız. Günde yüzlerce defa sevdiğimizi söyler, binlerce defa sevgilinin yüreğimizdeki yerini fısıldarız.Sevdiğimizi söylerken hiç gülümsemediğimiz kadar gülümseriz ve yüreğimiz yerinden fırlayacakmış gibi atar delice. Bir başkasının bizim gözümüzle bakmasını istemeyiz yare, yüreğimizin sahibine hiçbir göz değsin istemeyiz. Duyunca öfkelenir dünyayı yakarız bir öfkeyle bir çocuğun hiddetiyle. Kimsenin sevdasına uzanmaz elimiz ve sevdamıza hiçbir el değsin istemeyiz. O coçukca sevdayı korumak için ateş oluruz kimi zaman kimi zaman sel oluruz yada deprem oluruz ama öfkemizin şiddeti o yüreğimizdeki masum ve çıkarsız çocuksu sevdamızı bu sistemden korumak içindir. Kimi zaman anlamazlar bizi kimi zaman korkarlar kimi zamansa yarı yolda bırakırlar. Çocuksa bir sevda yaşamak için çocuk olmak gerekir çocukça sevmesini bilmek o kirden uzaklaşmak ve masumca katıksız çıkarsız ve beklentisiz sevmek gerekir. Anadolu’yu bilmeyen, çatlamış ellerle toprağa dokunmayan anlayamaz bu sevdayı. Almadan vermeyi bilmez işte toprağı bilmeyenler. Sevda, nasıl bir sevda yaşarız nasıl bir sevdaya sevdalanırız? Sistemin ötesinde, nemrutun yücesinde yaşanır bizim sevdalarımız tanrıların şahitliğinde ve güneşin karanlık geceyi yenişini yürek yüreğe izleriz biz. Hayallerimizde beslediğimiz umutları yaşamak adına öylece feda ederiz kendimizi bize bakan bir çift sahte göze, ve dudaklardan dökülen sahte sözcüklere. Yarınlarımıza yaşayacaklarımıza sevdalanırız ve türkülerle yaşarız sevdalarımızı. Almadan vermeyenlere karşı bir beklemeden elimizdekini avucumuzdakini ortaya koyar neyimiz varsa yüreğimizde paylaşmayı seçeriz sevdaya dair. Ve tükeniriz erkenden, biz bir anda neyimiz var neyimiz yok paylaşırken daha da ister yüreğimizdeki güzel… ve bir bakarız kalmamıştır yapılabilecek bir şey paylaşılacak bir güzellik ve korkular sarar o yüreği bilmez elindeki ile yetinmeyi o onu mutlu eden değerlere sahip çıkmaz hep fazlasını ister hep fazlasını ve sonra şu engin ırmaktaki yaprak şelalenin köpüğünde derinlere gömülür. Bir daha çıkamaz suyun yüzeyine ve o şelalenin serinliğinde kavurucu bir ayrılık ateşi düşer yüreğe gözyaşlarının buğusuyla tutuşur yürek yıkılır umutlar ve kaybolur inançlar. Bizler, o Anadolu’nun toprağına sevdalanan o toprağa dokunan ve o toprağa sevdalı olan bizler. Bizler hayallerimizdeki sevdaya sevdalıyızdır aslında. Yüzümüzde bir tebessüm uyandıran umutlarımıza, bizi biz yapan değerlere sevdalıyızdır biz. Anlamaz gökten düşen yağmurun paçasına yapışan çamur olduğunu düşünen zihniyet bizi. Biz gökten düşen her damlaya umut, toprağa karışan her damlaya inanç yüklemişizdir.Bilmezler yüreğimizdeki sevdaları ve bilmezler nasıl bir sevdaya sevdalı olduğumuzu ve bilmezler içimizdeki çocuğun masumluğunu. Ve bizi anlamadan bilmeden dokunurlar sahte sözcükleriyle yüreklerimize ve sonra ne kadar acıyacağını düşünmeden. Sevdaya mı sevdalıyız biz? Acılara mı? yoksa duymak istediğimiz sahte sözcüklere mi? Toprağa mı sevdalıyız? Yağmura mı? Yoksa bizi bizden alan çıkarsızca kendimizi adadığımız yarınlara mi? Biz bir güzele sevdalıyız. Bizi bizden almayacak yüreğimizdeki sevdaya sarılacak, öfkemizin kalkan olduğunu kavrayacak ve bizi sadece biz olduğumuz için sevecek bir güzele. Öylesine çıkarsız katıksız ve öylece masumca çocuksu ve Anadolu gibi rengarenk giysiler içinde gözlerinin enginlerinde sevdayı bularak. Biz aslında olmayacak bir sevdaya sevdalıyız. Beklide yakınımızda bize dokunan ama göremediğimiz bir sevdaya. Söyleseniz ya Allah aşkına biz nasıl bir sevdaya sevdalıyız? www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |