İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
UÇURTMALARI VURDULAR!...... Uzandığı koltuktan yavaşça doğruldu. Okuduğu kitabın sayfasını içi ezilerek kıvırdı. Hemen yan koltukta elinde kitap uyuya kalmış eşinin yanağına sade bir öpücük kondurup” hadi yatağa” dedi. Kadın mahmur gözlerle” sen?” saçlarını kaşıyarak birazda canı sıkkın bir ses tonuyla” ben terasa çıkıp bir şeyler karalayacağım” kadın kafasını yana eğip “tamam o zaman fazla içme ama” diyerek yatak odasının yolunu tuttu. Bir kadeh, bir şişe şarap ve hırkasını alıp terasa yöneldi yavaş adımlarla. Hava usul usul esiyordu. Gökyüzünde parlak yıldızlar gecenin karanlığıyla savaşıyorlardı. Gecenin nefesinin çekti ciğerlerine derin derin ve bir kadeh şarap doldurdu şarabı bile incitmeden. Bir sigara yaktı yaşayacağı yılları çalarcasına ve bir yudum şarap buluştu dudaklarıyla. Titredi anlamsızca. Masanın üzerinde duran kâğıt ve kaleme takıldı gözleri. Yüreğindeki ağırlığı paylaşmalıydı beklide ama yıllardır içindeki sıkıntıyı. Masanın üzerinde yıllar önceden kalma kset çaların tuşuna dokundu, içini sızlatan müzik doldurdu geceyi. Ve kalem kağıtla dansa başladı, döküldü bir anda kelimeler…..” UÇURTMALARI VURDULAR!....” Sadece bu kadar dayanabilmişti yüreği bu acıya. Kalemi savurdu masanın üzerine ve ayağa kalkıp voltalar atmaya başladı terasta. Nereden, nereye dedi kendince. Daha dün yok oluşlar içinde var olma mücadelesi verirken kendi umutsuzluklarımızı yazarken, o umutsuzluklar umut olmuştu yaşamımıza. O küçük hikâyeler şimdi kitaplara dönüşmüştü. “Oysa kahroluşlar yazmıştım” dedi kendince ve pencerede yansıyan yüzüne bakıp “ Lanet olası birisin ve sen mutsuzluğun resmisin” dedi dişlerini sıkarak. İçinde yıllardır büyüyen bir acının sızısını unutmak adına çekti kadehinden Tanrı babanın günahkâr şerbetini. Ve bir sigara daha yaktı. Elinde tuttuğu sigaraya bakıp” Beş yılın kaldı “dedi. “Kırk beş yaşında beni sen koparacaksın bu ait olmadığım yaşamdan….” Hiç bir şeye inanmadığı kadar inanıyordu kırk beşinde öleceğine. Çünkü yaşam, yaşadıklarının gölgesinde kalmıştı, keşkelerinin etrafında dönüp durmak artık yoruyordu onu. Yıllar önce verilen bir kararın gölgesinde geçen 10 yılın açıklamasını ne kendine yapabiliyordu nede bir başkasına. Suskunluklar içinde yaşamayı seçmişti yıllardır. Bir keşkenin onda bıraktığı bu iz beynini kemiriyor anlam katamadığı her düşünce onu insanlıktan uzaklaştırıyordu. İçine gömdüğü duygularının esaretindeydi yıllardır ama o duyguyu yaşatan insanın ne bundan haberi vardı nede bu yaşanılan çelişkilerden. Tatlı bir gülümseme olmanın çıkarsız yanıydı. Bir yudum daha içti şaraptan ve derin bir nefes daha çekti sigaradan…” belki… alıyordur kitaplarımı… belki bu yazımı da okur anlar bu anlamsızlıkları” dedi kendince. Tıkandı, titredi ve iki üç damla yaş aktı gözünden insan olduğunu ona öğretircesine… Savurdu kalemini beyaz sayfanın üzerine…. “ oysa hep dememiş miydik uçurmayı vurmasınlar ? Renga renk uçurtmalara yönelen tüfeklere isyan etmedik mi gözümüz yaşlı? Ve sadece rolleri uçurtmayı vurmak olan askerlere olanca küfürleri savurmadık mı? Barış’ın gözünden akan her damla yaş yüreğimizi ezmedi mi? Ve her sahnesinde sisteme, sistemin bu çıkar dolu yüzüne lanet okumadık mı? İşte uçurtmalar ve onları vuranlar.. Beklide bendim kendi uçurtmamı vuran, belki hayatıma giren kadınlar vurdular uçurtmamı… Belki benim uçurtmamın kuyruğunun takıldığı o elektrik teli de bendim yada o eletrik direğini dikende ben. Belki ben uçurtma olduğun için insandım yada o uçurtmayı vuranlar vurdukları ölçüde insan. Belki hayvandım ben belki bir köpek uçurtmayı düştüğü yerde parçalayan yada beni parçalatanlar hayvandılar parçalanan benliğim üzerinde. Evet uçurtmaydım. Uçamadım. O mavi enginleri keşif etme çabasında iken vurdular beni. Oysa ben o çıkarsız ve çocuksu sevdasıyla İnci’yi seven barışın uçurtması olmak istiyordum. Olamadım.. Olmadı. Ya oldu sandım yanıldım, ya da verdiğim sözü yutamadım kaybettim. Belki uzaklardan baktım öylece… Belki yanıma kadar geldi tutamadım ellerinden. Yaptığım hatalar, yanlış sevdalar belki suskun bıraktı hayat karşısında beni. Ve susmayı seçtiğim anda yaşadım belki en bilinmez çocukluğu.. Hep böylemi olurdu acaba? Hep zamansız mı yaşardı insan? Hep tezatlarda mı yaşardı? Hep uçurtmayı vuran biri çıkar mıydı? Oysa uçurmaları vuran hep bendim. Ve sanırım yüreğimi rahatlatmak adına bir suçlu arıyordum çevremde. Asıl suçumuz insan olmaktı oysa. Açıl suçumuz Yılmaz güneyin dizelerindeydi beklide…. Hayat bize mutlu olma şansı vermedi Biz kendimizden başka Herkesin üzüntüsünü Üzüntümüz, Acısını acımız yaptık. Çünkü dünya'nın öbür ucunda, Hiç tanımadığımız bir insanın Gözyaşı bile içimizi parçaladı.... Kedilere ağladık Kuşların yasını tuttuk. Yüreğimizin yufkalığı Kimi zaman hayat karşısında Bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir İnsanın insana yanması Sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep Üzüldüm, hep yandım.. Yaşamak ne güzeldir be sevgili Sevinerek, severek, sevilerek, Düşünerek... ve o vazgeçilmez sancılarını Duyarak hayatın….. Mermi olduk bu dizeleri yaşarken, sistemin kalelerini dövecek olan kurşun olduk ama anlamadılar anlaşılmadık ve kendi uçurtmalarımızı vurduk. Gözlere umudu yazmak adına bir kahkaha olmak adına yüzlerde harcadık yaşamımızı. Kan ağlarken yüreklerimiz biz yüreğimizin kanını silip, kahkahaların sıcaklığında var olduk. İşte bizi biz yapan buydu ve bizi anlamayanlar kendi uçurtmamızı bize vurduranlardı. Ve keşkeler…. Belki bu yazdıklarımdan sonra keşke demek saçmalık olacak beklide. En anlamsız kelimeler dökülecek çelik mızraptan bilinmez ama saçmalıkta olsa her insanın hayatına kazınan bir keşkesi oluyor işte. Zamana düşman oluyorsun, geçen zamana. Ve aldığın nefes ağır geliyor. Kaçıp kurtulmak istiyorsun. Yapamıyorsun. Yıllar önce olduğu gibi. Geçecek sandığın acılar katlanarak boğazlıyor seni. Nedenler niçinler içinde savrulan bedenin sanki bir girdapta dipsizliğe gömülüyor. Geçen zamana dönmek istiyorsun. Keşkelere inat uçmak istiyorsun rengârenk kuyruğunu savurarak, martılarla, kırlangıçlarla yarışmak istiyorsun, sağından solundan geçen mermilere inat, haykırmak istiyorsun yüreğinden geçeni mavi gök yüzüne. Yazmak istiyorsun hatta bulutlara ve bulutların arasında kaybolup gitmek istiyorsun. Geçmişi özlüyorsun yüreğindeki adını söylemekten korktuğun ağırlıkla. Masadan doğruldu yarı ıslak gözlerle. Gecenin karanlığına teslim olmuş yıldızları izledi dalgın gözlerle kadehini sıkı sıkı kavrayarak yudumladı kan kırmızı günahtan ve bir sigara daha yaktı. Yaşamından bir günü daha çalarak çekti ciğerlerine. En sevdiği küfrü salladı gecenin karanlığının örttüğü şehre en inceden en kin dolu yanıyla.Gözlerinden dökülen yaşlara hakim olamıyordu bu gece. Ve tekrar buluştu kalemiyle döküldü kelimeler son paragrafa… Evet; anlamsız bölük pörçük ve saçmada gelse satırları dolduran kelimeler. Anlamlarını bulacak birileri yaşıyordur beklide uzaklarda. Nerede ne yaptığını bildiğinden habersiz yazılan satırların arkasından el sallamak acı verse de , saçmaladığını bile bile saçmalamak salaklık olsa da. Hala birileri bir yerlerde vuruyorsa uçurtmaları ve hala göz yaşı döküyorsa insanlar ve hala yarından umutlu değilse insanlar. Hayat denilen bu saçmalaık içinde iki satırda olsa ben saçmalasam ne olur sanki? Belki birileri doğan güneşle martıların kanatlarında yakalarlar anlamları kuşların kanadında gizlidir belki umutlar… Kendinden utanarak kalktı masadan. Anlamsız dökülen kelimelere bakmadan ve okuma gereği bile duymadan bir çırpıda yırttı attı. Ve savurdu karanlığa.. Son kadehide doldurdu ve bir sigara daha yaktı. Yüreği acıdı… haykırdı derinden uçurana da uçurmayı da o uçurtmayı vurana da….. Derin bir nefes aldı ve dudağında derin bir tebessümle…” sevda kuşun kanadında yanrucağım….”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |