Her insanda insanlığın tüm durumları vardır. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Titrek bir mum aleviydim oysa geceyi aydınlatmaya çalışan, bir nefeslik canım vardı. İz bırakmış mıydım karanlığın silinmez yanına? Bilmiyordum ama artık gücümün tükendiğini ve bir daha umutlar beslememeyi öğreniyordum onca yaşanılan umutsuzlukların gölgesinde. Farklı olacağına inanarak yaşamıştım, yaşatmıştım ama olmamıştı. Kara bir örtü serilmişti bembeyaz inançların üzerine ve ben bu kara örtünün altında kalmıştım. Üzerimde tepiniyordu karanlığın bekçileri ve ben yok oluyordum. İnsan olmaktan onur duya duya yok olmanın acısını yaşıyordu bedenim. Ölüyordum. Yaşarken ölmeleri çok yaşamıştım ama bu ölüm farklıydı. Nefesim yavaş yavaş kesiliyor, gözlerimdeki ışık aydınlığını yitirirken içinde palazlanan insan sevgisi dirhem dirhem azalıyordu. Umutsuzluklar sarıyordu beynimin en ücra köşesindeki hücrelerini ve yüreğim paramparça oluyordu. Artık küfür etmek bile anlamsız geliyordu. O beni ben yapan küfürlerimi bile özler olmuştum. Hani “dünyanın anasını avradı 2 büyük parasına satıp dostlarla paylaşılan sohbetler……” Yok artık o sohbetler. Öğretmeye çalışırken çıkarsız dostluğu o masaya bile işlemiş çıkarın kirli eli. Sevgi dolu bakışların arkasındaki kin, kahkahaların arkasına saklı küfürler ve bir kaşık suda boğulmayı bekleyen ben. Boğdunuz işte. Öldürdünüz. Dahası mı? Var dahası. İnsanlığımı algılamadınız örneğin bakışlarınızın acımasız sorgularıyla yaralandı yüreğim sizin şaka sandığınız cümlelerle dolu o bakışlarınız. Kendimi anlatamamaktan utandım örneğin, beni anlamamanızdan değil. Birbirinizi çözememiş olmanızdan, çıkarlarınızın insanlığınızın önüne geçmesinden ve ve dahası beni insan olmaktan dolayı utandırdığınız için utandım. Şimdi odalarda yankılanıyor edilen sohbetler, şimdi kulaklarında çınlıyor kahkahalarınız ve ben yazıklar olsun diyorum elimdeki şarabı dudaklarımla paylaşırken. Köşe başındayım o hep gelip geçtiğiniz köşe başında, göremezsiniz korkmayın bakışlarımla yargılamam sizi ne sözcüklerimle ağlatmam artık. Sildiniz yaşandan beni farkına bile varmadan o çocuksu ve büyümemiş sizden beklenmeyen hallerinizle. Ve o köşe başında bir şiir duyacaksınız Cemal Süreyya’dan… Hamza diyecek…… Büyük bir ihtimalle ölmüştük Şehir kan kıyametti ayaklarımızda Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü Doğrusu iyi idare etmiştik Doğrusu iyi haltetmiştik Yaşayanlar unutmuştu bizi Biz öldüğümüzle kalmıştık. Ve Hamza diyeceki her daim döktüm biriktirdiklerimi bir insan olamamışım ne fayda, ve son türkümü kırka değil kırk bine böldüm ve paramparça kaldı yüreğim. İyi idare edememiştim, hiçbir halt edememiştim aslında. Yaşayanlar çabuk unutur köşe başındaki o lanet olası ayyaşı ve her daim bir Hamza dikilir yok olur ve öldüğüyle kalır. Ve yaşayanlar devam ederler hayatlarına… Yolunuz açık olsun… Dalgalandırın bayrakları ha bir eksik ha bir fazla yarın sizin, yarınlar sizin… Bırakmayın öle bizim gibi. Satın birbirinizi arkalarınızdan konuşun, yüzüne gülüp küfürler saydırın, desten alın bir insandan ve onun dayanaklarını kırın yavaş yavaş hiç belli etmeden. Ve alaycı gözlerle bakın ona. Kahretsin onu bakışlarınız. Hadi durmayın çıkın meydanlara, çiğ seslerinizle yankılansın sokaklar bir köşe başı şarapçısını görmeyecek kadar kör ve bir insanı yok edecek kadar diri sin yürekleriniz yıkılmazsınız. Korkmayın. Yarın sizin. Haydı söyleyin marşlarınızı…. Hamza ölmüş. Hamza yok. Hamza nerede bilinmez.. sallayın.. o yine satar dünyanın anasını üç kuruşa ve yine bulur kendi gibi çıkarsızları ve siler sizden klan çıkarın lanetini o sofradan amma bugün amma yarın. Dedim ya…. Siz devam edin yolunuza ve kavrayın bayraklarınızı ve haykırın. Ve sakın dönüp bakmayın o köşe başından geçerken, sesleriniz kısılmasın, hatta unutun o köşe başını. Türbeleştirmeyin, tapmayın,kokmayın….zaten anladığınızda bir gün ben o köşe başında yine sizi bekliyor olacağım. Aynı acıları yaşayacak yer değiştireceğiz. Ve işte o gün anlayacaksınız. Hamza demiş Süreyya; ben derim ki lanet olası Hamza. Kim bilir kaç köşe başında benimde unuttuğum şarapçılar vardı hayatta ve ben anlıyorum şimdi o şarabın tadını o betonun soğukluğunu ve insanları ve hayatı. Biz büyüdük kirlendi dünya değil… Dünya kirli ve hiçbir zaman temizleyemedik bu kiri. Köşe başındayım haydi unutun artık beni….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |