"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Sistem bizi biz sistemi kabullenemiyoruz ama içimize işlemiş bu sistemin kiri. Ne kadar güvenebiliyoruz birbirimize yürekten çıkarsızca yada ne kadar açıyoruz yüreklerimizi birbirimize yalansız? Aramızdaki bu ön yargılar niye? Neden bu yok oluş? Neden kendi dünyalarımızın kar deliklerinde yaşıyoruz? Neden soframızda dostlarımız eksik kalıyor? Neden onların omuzlarındaki güven veren el bizim elimiz değil? Neden uzun gece sohbetlerinde dertlerimizi yürekten açamıyoruz? Neden sevdalarımızı söyleyemiyoruz dünyayı yıkarcasına bağırarak? Neden sevdiğimiz, savunduğumuz, emek verdiğimiz kişiler bizi hep yarı yolda umarsızca bırakıp gidiyorlar? Ve bizler ezilen sömürülen işçi sınıfının saflarında yer alan emekçiler, neden patronun cebinden çıkacak 3 kuruşa yada bağırsaklarında o kapitalin kiri dolaşan kalın enseli yaratığın gözüne girebilmek için emekçi arkadaşlarımızı satıyoruz bir kalemde? Neden biz ağlarken başkaları gülüyor? Neden düşmemizi bekleyen yüzlerce göz var üzerimizde? İnsan insanın hatasını örter diye öğretti bize büyüklerimiz, peki neden şimdi insanlar hataları bekliyor pirim yapmak için? Dünya hayvanat bahçesine mi döndü sebepsiz? Bir kahkaha ile ısınan ev neden soğuk şimdi? Bir tebessümle umutlara gebe kalan yürek neden inançlara küs şimdi? Gözlerdeki o ışıltılı fere ne oldu? Neden mücadele edemiyoruz bir çift ela göz için? Nenden evimizde çiçeklerimiz kuruyor sebepsiz? Kim bizi biz yapan değerlerle oynuyor acımasızca? Ayağımızdaki çarık neden aşağılanıyor? Köylü Mehmet ağa neden sarı öküzünü satıyor içi acıyarak 3 kuruşa? Neden alın terinin karşılığını alamıyor köylüm? Neden kanıyor nasırlı elerli durmaksızın? Kim ölüm kusuyor karanlıkta. Kim içiyor mazlum halkların kanını? Sevdalar neden kirletildi hoyratça? Neden Ferhat olamıyoruz Şirin için? Ya neden Şirin gibi dolu dolu sevdalar besleyemiyor kadınlar? Kim kirletti umutlarımızı? Kimin kirli eli değdi sevdalarımıza? Neden koyun oldu benim kurtuluş savaşı destanını yazan halkım? Titrek bir mum alevi iken biz karanlıkta ve aydınlatmaya çalışırken çevremizi, kim titretti bedenimizi ve kim son nefesini üfledi üzerimize? Neden karardı gece? Yaşamın kıyısında sorunlarla çalkalanırken beynim bir çığlık yankılandı kulaklarımda. Tüm bu karanlıklara, satılmışlıklara ve yozlaşmalara inat titredi bedenim. Kulaklarım çınlıyordu delice. Kararan yüreğime bir ışık düştü yavaş yavaş. Kulaklarımda o hırçın çığlık. Bir nefes merhaba dedi dünyaya umarsızca, çıkarsız ve inadına yırtarak karanlığı. Var olmanın inancı sardı dünyayı ve yürekleri. Gözlerdeki karanlık yerini aydınlığa teslim etti yavaşça. Ve Nazım ustayla doldu yürekler; hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca kara çiçek sıtma ince hastalık yürek enfarktı kanser filan işsizlik açlık filan tiren kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası yer depremi sel baskını kuraklık falan karasevda ayyaşlık filan polis copu hapisane kapısı falan senin yolunu gözlüyor atom bombası falan hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor sosyalizm komünizm filan. Bunca olumsuzlukların, karanlığın, krizin ortasında merhaba dedi bir yürek dünyaya. Satılmışlıklardan, karanlıklardan ve soysuzluklardan uzak bastı çığlığını derinden. Titredi Anadolu’mun toprağı. Ve bu saf, temiz kirlenmemiş yürek; düzenin çarkına en kalın sopayı sokup sattı karanlıkların anasını avradını 7 den 77 ye tüm sülalesini ilk haykırışıyla. Dinledi yavaşça dünyayı. Yorgun bir bedene umut, onu var edenlere inanç olduğunda habersiz. Usulca titredi bedeni ona bakan gözlerden habersiz. Karanlıkların orduları saldırdı ona ilk günden bu temiz yüreği kirletmek adına ama o ufacık elleriyle sıktı gırtlağını karanlığın ve haykırdı benim adım aydınlık diye. Yüzlerdeki inanç, gözlerdeki umut ve yüreklerin en heyecanlı atışı kalkan olmuştu ona. Korktu karanlık kaçtı bir daha yaklaşmamak üzere o bedene. Ve en derin nefesinin çekerken en derin uykusuna daldı masumca o minik yürek. İlk günden başlamıştı karanlıkla kavgası ve ilk günden başlamıştı aydınlığa olan hasreti. Bunca olumsuzluğa rağmen mademki inadına doğdun bebek şimdi yaşama zamanı… insanca yaşama zamanı. İnsan ol bebek ve umut ol, inanç ol, aydınlık ol ilk günkü gibi. Hoş geldin bebek. Sana söz ki sana söz seni bekliyor olacak sosyalizm. Ve bugün karanlıksa , her geçen gün seninle koşacak aydınlığa ülkem. İnadına yaşa bebek. İnadına gül bebek ve inadına haykır bebek bağımsızlığı. Ve sende Mustafa Kemal ol bebek en onur kokan saf ve temiz yanıyla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |