"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Hiç aklıma gelmemişti oysa sensiz kalacağım. Hiç düşünmemiştim sensizlikte ne yaparım diye. O denli bizi yaşıyordum ki sen uzaklarda sanki yanımdaymışsın sanki her adımda berabermişiz gibi. O bana boğucu gelen dört duvarla yoldaş olmuştum seni anlatarak seni o dört duvarın içinde hayal ederek ve hiç barışmadığım zaman kavramıyla bile dost olmuştum seni beklerken. Ne gece karanlıktı benim için ne doğan gün umutsuz. Her doğan günle aydınlanan gök yüzüne bakınca seni görür, her karanlık basınca sana bir adım daha yaklaşmanın mutluluğunu duyardım. Geceleri rüyamda sana kavuşmak için kapatırdım gözlerimi ve senin kokunun olduğu senden habersiz aldığım şalına sarılır uyurdum bir çocuk masumluğunda. Her sabah gözlerimi açtığımda aklımda ilk sen olurdun. Seni düşlerdim öylece sabah kahvesinin sıcaklığında içtiğim bir sigarada. Gözlerin düşerdi aklıma, yüzümdeki tatlı tebessüme dakikalarca bakardım aynada. Sevmeye başlamıştım o yüzü o bedeni ve kendimi çünkü sen vardın artık seviyordum seni. Kısacık telefon görüşmelerinde seisne sarılırdım delice. O beni benden alan güzel sesine. Ölüm tanımazdım işte o zamanlar hayata öylece sıkı sıkıya tutunurdum hiç bırakmayacakmışcasına. Yüreğimdeki çoksun akan bir ırmak gibiydin beni benden alıp götüren ve engin bir maviliğin güzelliğiyle buluşturan. Sevmenin, sevilmenin ne demek olduğunu bana öğreten yüce bir değerdin, anlamın kelimelere sığmazdı ve ben bu kelimelerle dans eden ben sana söyleyecek tek kelime bulamazdım. “Seni çok seviyorum” dışında. Oysa beynimden binlerce kelime gelip geçerdi ve ben o binlerce kelime içinden sana en çok yakışanı bulmak için çabalardım. Ama sen bende o denli güzeldin ki sana yakışacak en güzel kelimeyi bile bulamadım. Zaman, yaşananlar, handikaplar… Ve şimdi geçmişin kör bataklığından çıkan korkuların eşliğinde kararıyor dünya. Fırtınadan geriye tamiri imkansız gibi görünen bir yelkenli kalıyor limanda. Oysa yürekteki sevdayla sarılacak ve dokunuşlarla tamir edilecek o yelkenlinin halatlarını çözüp öylece bırakıyoruz şimdi yüreğimizden geçenlere aldırmadan. O yelkenlinin içinde kaybolup gidecek yaşanılası her bir hayal, her bir umut ve sarsılmaz dediğimiz inanç. Neden bunu seçtik ki biz? Neden böyle oldu? Yaşanılası hayallerimiz vardı bizim sözden daha değerli ve yaşanılası ve umut dolu günlerimiz vardı rüyadan daha gerçek. Ve kahkahalarımızla ısıtacaktık dünyamızı ve bizim mutluluğumuzla mutlu olacaktı insanlar. Şimdi ise gözlerimdeki donuklukla mutsuzluk taşıyorum gittiğim yere ve kendimi karanlıklara teslim ediyor seni özlüyorum. Ben seni hala seviyorum. Sanırım gerçekten sevmek buymuş… öylece bir beklenti olmadan sevmek. Şimdi daha iyi anlıyorum daha iyi kavrıyorum sevdayı. Bir insanın seni hayatından çıkarıp atmasına aldırmadan, telefonlarına bakıp bakmamasını önemsemeden ve seni istemediğini bile bile ve seni sevdiğini söylemezken senin ona delice sevdalanmanmış asıl olan. Hiçbir güzel söz hiçbir renkli resim hiçbir hayal ve hiçbir umut ışığı olmadan geleceğe inançlarının altında ezilen yüreğine aldırmadan sevmekmiş asıl sevda. Evet istemedin beni. Öylece kala kaldı ellerim havada.. sana görede ben bıraktım ellerini. Zaten hiçbir sonda hatayı kendinde bulmazmış insan. Aslında o denlide önemli değil hatanın kimde olduğu sen yada ben sonuç ortada ne fark eder ki. Hatalara rağmen omuz vermek değimlidir sevdiğine gerçek sevda. Ona inanmak ona sarılmak değimlidir tüm olumsuzluklarda bile? Ben, ben sadece sana sarıldım. Sana güvendim ve ben sadece seni sevdim. Kızacaksın belki bana yada öfkeden deliye döneceksin. Belki hiç bir şey hissetmeyeceksin okuyunca. Ama olsun. Dedim ya ve hala da söylemeye devam ediyorum ben seni seviyorum. Çocuksa sevdim seni. Bir çocuğun korku bilmez yüreğiyle ve o yüreğin büyüklüğüyle sevdim sonu olmayan öyle zengin hayallerle dolu bir yürekle. Ve korktum seni incitmekten, korktum kırmaktan ve korktum seni mutlu edememekten. Hiç bir şey beklemedim senden beni sevmen dışında. Beni çocuklukla suçladın. Keşke sende çocuk gibi sevseydin beni. Öyle masumca öyle korkulardan uzak ve öyle delice. Benim öfkemi sorguladın, evet öfkeliydim düzene, sisteme seni üzen, seni kıran herkese ama sana değil. Evet yıkardım dünyaları, belki yakardım ama sana dair yeni bşr dünyayı sevdayla kurmak adına yapardım tüm bunları. Hani derler ya ölürüm diye. Ben ise yaşardım sana tüm güzellikleri sunmak sana en güzeli yaşatmak adına. Ve her nefeste, her adımda ve yaşanılası her anda seni düşünmekten seni sevmekten asla vaz geçmezdim. Vaz geçecek olsam yada seni sevmesem bana defol git dediğin gün dönerdim arkamı sana ama bilir misin sevgili ben o zamanlarda bile yüreğimin mahkemesinde en ağır yargıçlar karşısında seni aklayıp seni sevdim. Bana bela okurken, bana bağırırken ve benim alakasız oldum bir olayda bile beni suçlarken sen ben hiç beynimde bir soru işaretiyle karşılaşmadım. Sadece seni sevdiğimi düşündüm sadece seni sevdim sevgili. Ben şanslıydım sana sahiptim bunu sana hep söyledim senin ellerini ben tutuyordum bir çok kişide karşıdan bakıyordu farkındaydım ama ben seni öyle masum sevdimki sevgili yaşayarak sevdim. Öyle hayatımın bir yanında değil öyle seni başkalarının gözündeki gibi değil ben seni Ferhat gözüyle hayatımın her nefesinde sevdim. Şimdi ise tarifi imkânsız sızılar içinde sana son dizelerimi yazıyorum. Sen sonu yaşadın yüreğinde ben ise daha o bitiş çizgisine gelemedim sevgili nefesim yetmedi. Yolda kaldım sensizken sevgili sensizken nefessiz kaldım işte. Sen arkana bile bakmadan çektin gittin beklide yüreğinin ne dediğine aldırmadan gözyaşlarını silerek. Gülmek vardı oysa yarınlarda öylece saf ve termemiz gülmek. Artık uyuyamıyorum biliyor musun? Rüyanda beni ziyaret ediyorsun her gece ve ben hüznü ve mutluluğu aynı anda yaşamanın soğukluğunu yaşayarak üşüyorum. Seni her gece rüyamda görmek için uyuyan ben artık senin yokluğunda seni yaşamaktan korkuyorum. Artık söylenecek sözümüz yok bizim bunun farkındayım. Ben sadece bende kalan ve olduğu gibi kalan seni anlatmaya çalıştım. Ben seni seviyorum sevgili ama artık sen yoksun. Ve benden korkar olmuşsun sevgili sevdiğinden korkar olmuşsun, sevdiğinden korkmaz ki insan sevginin yanında korku varsa oda zaten sevda olmaz ki. Dedim ya öfkeliyim ben. Alabildiğine hırçın alabildiğine keskin bakar gözlerim. Ama bir de yüreğim vardı sevgili ve yüreğimdeki masum bir çocuk ben o çocuğun sana olan sevdasını korurdum o öfkeyle o hınçla o keskinlikle sen sevdadan mı korktun yoksa sevgili seni bu denli seven bir yüreğin sevdasından mı korkup tüm kapıları kapayıp gittin ardına bile bakmadan. Sevdamın karşısında bu sevdaya aldırmadan durdun bitsin diye eğilmeden oysa sevda boynu bükülenlerin olurdu sevgili azıcık sevdiğine eğilenlerin. Ah be sevgili ah be, karşımda bitsin inadıyla duracağına şu sevdanın arkasında güzel olacak inancıyla dursaydın ya? Bitmesini değil güzel günleri görmenin inancını taşısaydı ya yüreğin. Ne kadar cümle kurarsak o kadar yaralanacak yüreklerimiz. Dedim ya ipini sen fena çektin bu sevdanın sevgili ortada idama dair bir suç yokken ama ben seni çok sevdim be sevgili çok sevdim işte…. Yüreğini dökmüştü önündeki beyaz sayfalara. Ve kadehe kalan son yudum şarabını içek titrek bir mum alevinin aydınlattığı odasında bir sigara yaktı bu acıyı dindirmek için. bir kadeh daha şarap doldurdu ve bir yudumla daha buluştu dudakları. Yüreğindeki sevdayı gecenin karanlığına savurmak istedi sessizce ve sessizce kaybolmak istedi bu yaşamdan. Daldı yanan mum alevinin aydınlığına yüreğindeki sevdanın acısına aldırmadan. Düşledi acılarla buluşarak yaşanan güzellikleri. Atmak istemiyordu yüreğinden bu sevdayı. Sevmişti. Yanlıştı belki ama seviyordu. Belki gerçek sevdayı öğreniyordu. Hiçbir beklenti duymadan tüm bedeni ile severek. Bir yudum daha alarak bir nefes daha çekti sigarasından. Bir zarf alarak özenle koydu mektubu zarfa donuk donuk hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilerek yanağını adımlayan gözyaşlarının şahidliğinde. Derin bir of çekerek yüreğindeki yanan bu sevda ateşinin acısıyla dokundu mumum yanan alevine ve karardı oda. Tıpkı yüreğindeki sevda onu yapayalnız bıraktığı gün kararan dünyası gibi….. www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |