Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Bu güne kadar umuda ve inanca dair ne varsa hepsi kaybolmuştu karanlıklar içinde, bu gece yüreğindeki sevdayı teslim etmeliydi o karanlıklara. Yok olmalıydı onu ondan alan o yüce güç. Onu acizleştiren, onu acıtan sürekli canını yakan adı sevda olan yada sevdaya dair ne varsa atmalıydı yüreğinden. Yıllardır ağlamaktan acı çekmekten yorulmuştu artık. Kendini çok güçsüz hissediyordu.nedenler niçinler içinde yok olmuştu bu güne kadar. Yaşanılası bir sevda aramıştı. Yaşanılası. Her şeye rağmen acılarla hatalarla kabullenip ona sarılacak bir eş. Sadece anlaşılmak istemişti sadece sevdiği kadar sevilmek sevildiğini görmek bir kez olsun sevildiğini görmek. Sistem içi ilişkilerden uzak sisteme inat sarımak istemişti bir yüreğe olanca çıkarsızlığı ve olanca saflığıyla. Ama hep sistem gelmiş hep acı çeken o olmuştu. Yaşadığı ayrılıklar film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden boşalan kadehinin farkına varmadan kaldırdı kadehini. Ve yasaklı şerbetten bir kadeh daha doldurup bir sigara daha yaktı. Ciğerleri iflasın eşiğindeydi artık. Bedeni iyice yorgun. Yıllardır nerede yanlış yaptığını düşündü hep. Nerede yanlış yapıyordu? Kendini sistemin yok olmuş kirliliğine teslim etmemek için direniyordu. Çünkü seviyordu hala. Çok seviyordu.nasıl atacaktı bu lanet olası duyguyu yüreğinden? Nasıl yüreğini söküp alacaktı nasıl? Bilmiyordu. Sadece insanca yaşamak insanca yaşanılacak bir dünya kurmak için mücadele etmişti. İnsana dair ne varsa yüreğini dolduruyordu. Hataları, sevinçleri acıları. İnsanı seviyordu tanrıdan öte ve insana dair ne varsa kabulleniyordu. Ama yanlıştı işte yanlış yapıyordu. Belki asıl doğru olan buydu ama yanlış yaşıyordu yanlış seviyordu yada yanlışı seviyordu. Kayboldu karanlığın içinde düşünceleri ve teslim etti karanlığa kendini. Yüreğinde kalan ne varsa hıçkırıklarla yanağına yapışıp kalıyordu atamıyordu yüreğinden bu insana dair insanca duyguları. Derin bir nefes aldı. Beynindeki sorulardan alamıyordu kendini. Bilmiyordu sevda yaşamayı bilmiyordu sevdayı. Bilmiyordu sevmenin ölçüsünü. Kendini suçlamıştı bu güne kadar hep kendinde aramıştı eksikliği hiç toz kondurmamıştı yüreğine konup göçen göçmen kuşları. Çünkü seviyordu insana dair ne varsa insanca. Kızıyordu, öfkeleniyordu ama kötüyü koymuyordu hiç onlarla yan yana. Hep iyilerdi.hep iyi kalacaklardı. Ama bunu bile anlayamazdı işte anlatmaya kalksa çevresindekiler. Yorulmuştu. Tükenmişti artık. Yıllarca meydan okuduğu tanrıya usulca fısıldadı " yeter artık al şu lanet olası canı bedenden, alki bir daha zehirlemesin sevdasıyla bir başka bedeni". Hala yarın karşısına çıkacak bir insanı daha zehirlemekten korktuğu için ölüme bile boyun büküyordu dolu dolu yaşamak varken. Yaşadıkları değil yaşattıkları acıtıyordu yüreğini. Çaresizce yakarıyordu tanrıya" al şu lanet olası canımı artık al!... lanet olsun sana ne duruyorsun hadisene hazırım işte hadi ne duruyorsun bir kulun canını almaktan mı çekiniyorsun!... kahrolası al şu bedende ne varsa yeter işte son bulsun bu hayat!... aciz öldü demesinler hadi ilk kez bir şey istiyorum senden ilk kez ne duruyorsun lanet olası!...." Yakarışları da yaşadığı güzellikler gibi karanlığa karışmıştı sessizce. Hıncını alamıyordu ciğerleri yırtılacak gibi öksürürken bir sigara daha yaktı gözyaşlarının gölgesinde. Ve bir yudum daha aldı isyan ettiği tanrının cennetinde ırmaklara akıttığı ama içince ateşlere atacağı şerbetinden. Yeter dedi yüreğine beyninden habersiz. Hücreleri isyan ettiler ve gözlerindeki yaşlar eşliğinde hıçkırıklara boğuldu. Bu kadar basit olmamalıydı her şey. Hayat bu denli basit değildi çünkü.pamuk ipliğine bağlı olmamalıydı sevdalar.sevda bir olaya bir nedene bir karara bağlanmalıydı. Sevda o kadar küçük değildi onun yüreğinde. Olaylarla insanlarla kişilerle örtüşecek. Beyni süngerleşti anlamsızca ve nefessiz kaldı birden tüm bedeninden soğuk bir ter boşandı. Bir sigara daha yaktı. Ve bir yudum daha aldı kadehten. Karanlık odada duvarlar üzerine doğru harekete geçmişti daralıyordu umutla inançla kurduğu yuva. Bağırmak istedi " yeterrrrrrrrrrrrrr" diye ama sesi çıkmıyordu. Ne olduğunu anlamadan kendini sokağa attı. Hava alabildiğine soğuktu ve üzerinde sadece ince bir kazak vardı. Sadece ayaklarının ona çizdiği yolu umut bilerek yürüdü karıştı karanlığa.ve çınladı sokaklarda derin bir öksürük. Hava alabildiğine soğuktu. Ama o soğuğa aldırmadan adımlamaya başlamıştı karanlığı. Elini cebine attı bir sigara yakacaktı ama evde kalmıştı sigarası sonra gözleri bir büfe aradı ama nerede olduğundan bile habersizdi. "lanet olsun" dedi ince bir küfür savurarak. Ve adımlamaya devam etti karanlığı. Diline dolanan bir türküyü tekrarlıyordu şuursuzca. "dut ağacı boyunca Dut yemedim doyunca Yari tenhada gördüm Öpemedim doyunca Yürüdüm yavaş yavaş Ayağıma değdi taş Benden sana yar olmaz Gel olak bacı kardaş" Yanakları gözyaşlarının sızısını taşıyordu soğuğun etkisiyle. Ve tanrı bir günah daha yazmak için bir mahzenin ışıklarını açık unutmuştu o gece. Hemen kendini o mabede atıp üç şişe şarap ve üç paket sigara alıp attı kendini karanlığa. Şaşkın gözlerle izliyordu karanlığın bekçileri bu insan olmaya çalışan hayvanı. Pervasızca adımlamaya devam etti karanlığı ve karanlık her köşe başında o yasak şerbeti tattı dudakları. Tek şahidi karanlığı bıçak gibi kesen gözyaşları olmuştu. Karanlığın sonu yoktu. Ve son yüreğindeki sevdayı karanlığa teslim ettiği an onun olacaktı. O kadar çok istiyordu ki yüreğinde sevdaya dair ne varsa karanlığın ordularına teslim etmeyi. Ama karanlığın orduları teslim alamıyordu bu yüceliği. Sızlıyordu bedeni. Söküp atamıyordu yüreğini bu gece. Tanrı'ya, yaşadığı hayata ve sisteme olan isyanını şimdide yüreğine ediyordu. İlk kez yüreğiyle kavga ediyordu ömründe ilk kez. Yaptıklarına yaşattıklarına ve yaşadıklarıyla olan kavgaları artık yüreğine sıçramıştı. Hıçkırıklarıyla çınladı sokaklar ve gözlerinden akan yaşlar sel olup yıkasın istedi yüreğindeki kayboluşu. Olmuyordu işte zaman ona acıları sunuyordu her yaşadığı zamanın akışında. Her yeni doğan güne ne denli umutla baksa geçen zaman kara bir girdaba sürüklüyordu yüreğini. Acılar içindeydi yüreği korkuları, umutları, inançları yani yaşama dair neyi varsa kör bir düğüm olmuştu aldığı her nefeste. Bir sigara yaktı ve derin bir nefes daha çekti şuursuzca. Ve dudakları buluştu o yar dudağı renkli şerbetle. Beynindeki kargaşa yüreğini acıtıyordu, sessiz bir çığlık olmuştu. Ne yaşadıkları nede şu içinde bulunduğu kargaşa nede o onu ondan alan derin sızı hiç biri yüreğine söz geçiremiyordu. Yüreğinin tek şahidi yanaklarından süzülen gözyaşlarıydı. Adımlamaya başladı karanlığı ve yakalamaya çalıştı sessizliği. Ayaklarının onu nereye götürdüğünü bilmeden şuursuzca yürüyordu. Nerede olduğundan habersiz öylece adımlarını izliyordu yüreği. Karanlık bir kutuda kapalı kalmış hissediyordu kendini. Elleri ayakları ve yüreği kelepçeliydi sanki. Elleriyle söküp atmak istiyordu yüreğini ve bir köşe başında bırakıp sessizce kaçmak istiyordu. Kendinden kaçmak istiyordu beklide var olduğu yaşadığı benliğinden. Doğrularından doğru bildiklerinden kaçmak istiyordu beklide, yaşadığı dünya ya ait değildi bu haliyle. Yok ona göre değildi birine ait olan gözlerin başka bir gözle temas etmesi ona göre değildi, sıcak bir elin sıcaklığını başka bir bedende aramak. Ona göre değildi yalan ve ona göre değildi aldatmak. Ona göre değildi onun olmayana bakmak ona göre değildi. Anlata mıyordu ifade edemiyordu kendini. Sıska bir serçenin gökyüzüne olan sevdasının aydınlığını yaşamak istiyordu. O denli titrek o denli yüce bir sevda. Ama olmuyordu işte. Zaman şartlar ve yaşananlar kör bir kayboluşa teslim ediyordu sevdayı. Benliği varlığı ve yüreği hepsi iç içe girmişlerdi. Ayrılmıyorlardı birbirlerinden ve son nefese kadar sürecekti bu yok oluş. Bir başkası olamazdı yada bir başka hayatı kaldırmazdı yüreği ya acılar içinde var olacaktı yada kaybolacaktı. Var olan sisteme, düzene ve kahrolası çirkefliğe dünden kalan küfürlerini savurdu. İsyan ediyordu yüreğine isyan ediyordu yüreğinde ki aydınlığa ve o aydınlık için yaşadığı acıya ama buydu işte yapacağı başka hiç bir şey yoktu bir sigara daha yaktı ve bir yudumla daha ısındı bedeni. Ve isyanlar içinde yüreğine sarıldı yüreğindeki sevdaya. Ve gecenin karanlığında yüreği aydınlandı bir çift gözün aydınlığında. Sevdasıyla ısındı yüreği ve onca isyana onca acıya rağmen sıcak bir nefesi özledi başucunda. Ve o sevda o inanç ve yarına dair umutlarla arındı yüreği sade bir gülümseme ile tutundu yüreğine yüzüne sevdaya ve inanmışlığa dair bir tebessüm ile. www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |