Aşk mı Alışkanlık mı?
(Orhan TURAN) 11 Haziran 2006 |
İlişkiler |
| |
Sürekli tartışıyorsunuz! Hatta o kadar ki, ara ara ayrılıklarınız ve sonrasında yeniden birliktelikleriniz devam ediyor. Peki neden? Aşık mısınız, alışık mısınız ya da ihtiraslı ve tutkulu musunuz? |
|
... ve O Liman Ağlayacak!
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Yaşam |
| |
Umudunu kağıttan bir uçak yapıp da göğe savurmak da var küçüğüm. Aslına bakarsan bu ülke hayallerinin süzülüp de, özgürce dolaşan sınırlarını her bir gün yitiriyor. Daha bir nasırlı annemim elleri, daha bir hüzünlü bakıyorsun kente ve daha bir yorgun bedenin... |
|
Güz Yangını
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Yüzleşme |
| |
Karanlık sorgu odasında Azrail; her dem beni soruyor. İnadına körlük, inadına sağırlık ve inadına lâl bir durum bendeki...
|
|
Tarla Kuşuydu... Juliet!
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Ah! Tarla kuşuydu, Juliet! Ve bunu hiç düşünmemişti Romeo... Gün battıktan sonra sabahı beklemek, nereye konacağımı hiç bilmeden... Sabah çekip gitmek... Lanet ve lanet üstüne yine lanet...
|
|
Körebe
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Her söylediğim yankı olup neden geri geliyor
Bu ne zor bir gece...
Bu nasıl uyku aralığı; rüyalarımdan yırtarak evren kabuslarına tutulup da yakarcasına bedeni, eritircesine cismi...
|
|
Sabır
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Yaşam |
| |
Sabır bir dervişin azığıdır derdi babam. Ve acele kararlar en büyük felakettir insanoğluna. Dişi kırıldığında bile “Onları affet Allah’ım” diyen bir peygamberin ümmeti için anlamak zor değil…
Sabır…
|
|
Tutku
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!...
Tutku denen şey hep böyle midir?
İri siyah gözlerimden dökülen , boncuk boncuk gözyaşlarımı, sonsuza ırmak yapsam da, kızıl ipek saçlarından bir salla o ırmaktan geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki?
Ellerimi mezar taşın yaptım. Hep başın ucunda bekeleyecek unutma! Bire gün çıkıp gelmeyeceksn biliyorum. Ben hep yanacağım. Ateşin kırmızı korunda, bir köz olarak ellerini ellerime uzatmak isteyeceğim ama, uzattığım ellerimi, kutupların dağ buzullarında donmuş olarak bulacağım. Yılmak yoktu canım değil mi? Biz ölene kadar sevmeyecek miydik? Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!...
|
|
Ne Zaman Çok İstesem Gelme!
(Orhan TURAN) 4 Şubat 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Ne zaman çok istesem gelme!
Gecenin koruna atıp da gidişin beni,
karanlıktan korkan bir çocuk gibi,
sevginin, aşka tutsaklığın yalnızlığında ve bir başıma,
kuyunun dibindeki taş gibi bir başıma,
muhtaç bırak beni!
Ne zaman çok istesem gemli! |
|
Acele Giderken, Ecele Selam…
(Orhan TURAN) 15 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
Siyah boyam nerdesin? Hadi gel boyayalım şu ayakkabıyı; yürünecek yola kara çarşaflar serecektik ne çabuk unuttun. Paltom, atkım, tespih ve berem valiziiiim nerdesiniz?.. Boşaltın doldurulduğunuz her şeyi… Bu seyahat sadece sizinle bizim aramızda kalsın. 3. şahıslara mektup yollarız olmaz mı? Olmaz mı haa! |
|
Zaman Biraz Daha Yakın Her Şeye...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
Önemli değil hiçbir şey sevgilim; takma kafana. Nasıl olsa çürüyecek tüm yeşilcikler. Tüm çocuklar da büyüyecek. Nasıl olsa bir dilenciye birileri bir şeyler verecek. Ben de yaşayacağım yani bir şekilde, biçilen son ana kadar...
Zaman bitti ben bu kelimeyi yazarken... |
|
Gül Kurusu!
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Ah be “gülkurusu”!
Kurumadan anlasaydın ya, kurutmadan kendini,
Bir defter arasında boğdurmadan mevsimlik hayatını,
Bekleyeni yazdırmadan…
|
|
Simurg
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Yaşlı, olabildiğince beli bükülmüş kambur bir adam gibiydi, yaprağın tutunduğu! Öksürüyordu ağaç, bastonu yoktu belki ama olsaydı inan o da tutamayacaktı. Duruyordu işte, kökünden tutunmuş, bir beden gibi yerde yatan çamura.
Çamur bendim, yaşlı ağaç... Bu hayattır; o sarı yaprak sakın sen olma sevgili!
|
|
Sarıyer Böreği...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Yanındayım…
Seni görmek, yüzüne bakmak, “ölsem de olur” dediğim andan sonra,
“hadi biraz daha bak gözlerime”
“ya da sen dur ben bakayım baktıklarıma”
“Az daha, biraz daha, lütfen”
Ama bir terslik var!
Bu bakış yabancı… Seninkiler değil!
Kimin bakışlarıydı gözlerimde gezdirdiğin…
Şimdi git aşkım, beni ölümüne seversen gel!
Çünkü seni ölümüne sevdim ben!
Geçerek her şeyimden, silerek her şeyimi...
Ben yine yorgunum galiba...
Yine çayını arayan kıymalı Sarıyer Böreği...
Bu aşkı destan yapıp da boş yere yazmadım!
Dönüşü muhteşem olacaktı!
Olmayacaksa, yalan mıydı yazdıklarım.
Ben mi büyüttüm seni hiç yere? |
|
Rüzgar!..
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Bekâretimi verdiğim o gözlerinden başka, değmediyse yüreğim hiçbir tınıya, bu aşkta günah aramak neden?
Adı konmamış ve konulamayacak bir ayrılık bıraktın bana…
Rüzgar!
Dinseydi dinerdi işte!
|
|
Bir Adamın Ölüsünü Kucakladın
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Ancak çağırdığın kadar gelirim, sevdiğin kadar severim seni ve sevdiğini gösterdiğin kadar bana, gösterebilirim sana sevgimi...
Değiştiğini söylüyorsun...
Değişiklik, “aklındaki bana” karşı yaptığın yorumdur. Oysa değişen, senin “zaman süzgecinden” başka nedir?
|
|
İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Düşlerimden topladım tüm silahlarımı ve bir gece yarısı vurdum beni.
İşte gidiyorum çeşmi siyahım!
Bu sazın kopmayan son teliyle çalıyorum türkümüzü! Kentin sınırlarını kanatıyor, pır pır atan yüreğim ayrılığın ilk sancısıyla!
|
|
Her Şey Yolunda; Gidenler Dışında!
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yüzleşme |
| |
Her şey yolunda; gidenler dışında!
Kalanlar, iyi edecekse, iyiyim ben!
Artık bir çocuk gibi gülmüyorum, sanki biraz daha ağırlık oldu hayat! Anlamaya, anlatmaya biraz daha uzağım! Dünyayı kurtarmak yerine, kıyısında oturmak daha huzur verici geliyor. Gereksiz sorular sormuyorum, şirinlik yapmıyorum. Dudak kenarlarımda beliren çizgiler, saçlarıma düşen beyazlarla daha zor oluyor! |
|
Övüncül Yalnızlıklar...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yüzleşme |
| |
Şimdi dedem gibiyim...
Akşam olduğunda çay demliyorum kendime, sonra sobaya odun atıyor, pencereme damlayan yağmur damlacıklarının, camdan aşağıya doğru süzülüşünü izliyorum. O damlacıkların çıkardığı “tık tık” seslerine de anlam yüklemiyorum artık. Haftanın herhangi bir gününün, diğer günlerine kıyasla daha başka anlamları da yok! Pijamalarımı giyip, ayaklarımı yıkadıktan sonra uzanmak, tüm akşamlarımın ortak bir paydası oluyor.
İlk giden sen olmadın!
Senden önce de gidenler vardı.
|
|
Kimsenin Keyfi Yok Bu Saatte!
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
İlişkiler |
| |
..Kimsenin keyfi yok bu saatte! Bu saatte balık yemini aramakta, adam da karısını, yorgun bir çocuk yatağını... Kimsenin endişesi yoktur bu saatte, varsa arada mekik dokuyacak bir işi, işine gider, işinden gelir birileri... Kimsenin haberi yoktur bu saatte... Belki de yağmurlu ve cıvık bir günde gözler açılmıştır kapaklarından, ya da yalnızlık kırmızıda yeşile varmıyordur bir türlü. Acemi bir köftecinin ıspatulasında darmadağın olmuştur herşey... Bir çocuk ağladın da ya da bir vurulduğunda, ağlayan için kahpedir bu dünya, ölen için koca boşluk, ağlatan için de tüketilen sermaye... |
|
Bir Tutam Kaygı Gecemi Bölen...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
İlişkiler |
| |
Gölgesiz terk etiğim bir savaştan daha; elimdeki sigara ve sırtımda darp ve ruhumda küfle ayrıldım.
Kaybettiklerim kadar, kazandığım hançerleri sayarken farkına vardım ‘o karanlığın'...
Senelerce kıymıklarından arınamadığım pencereyi aralayıp, sessizce çaktım “şeytanın ateşini”
Usulca yaktığım ve içime çektiğim sigaradan, bir nefes sonra anladım, aldığım bu soluğun bulunamayacak kadar zor olmadığını... İsteyen elini attığı gibi bulabilirdi oysaki...
|
|
Eylüle Teslim Bir Adam; Alpay…
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sanat |
| |
Bir Aralık başlangıcına düştü, Eylül ayına daha başka anlamlar yükleme isteğim... Türkiye’nin yetiştirdiği ve kendi tarzını oturtmuş bir sanatçı olarak, bende ayrı bir yeri olan Alpay’ın bir konseri sırasında tanıştım Eylül’le... |
|
Lâl...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Din |
| |
Güneşin yakın dostudur Bilal... Taşın da öyle, tuzun da öyle, devenin de.. Ne kadar taş ezdiyse bedenini, o kadar sevdi taşı Bilal... Tuz deve derisine bulanıp, ne kadar kavurduysa tenini, o kadar çekti Bilal...
Güneşin yakın dostudur o...
Çölün kırmızısıdır Sümeyye
Mızrakların dostudur Revaha
Utanmıştır ve "utanma"dan canını sunmuştur Allah'a Salebe...
|
|
Umut!..
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
Ayak tırnaklarından, başın üstündeki saç teline, sende var olan her şey, hep aynı öyküyü anlatmalı sana; yarının sensin, bu günün de öyle...
Senden başka bir “sen” daha yok bunu bil!
Kar yağdığında, başını kaldırıp onlara bak! Hiçbir kar tanesi, diğeriyle aynı değildir. Hepsi diğerinden farklı ve hepsinin bir hikayesi vardır.
|
|
Sen İçimde Kal Ey Sevdiğim!
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Şimdi bu geceden sonra, yani bir sonraki geceye eş düşen karanlıkta ve onu takip eden sonraki ayrılık zamanında, ya da sonrasında…
Şimdi bu gündüzden sonra, yani bir sonraki gündüze eş düşen aydınlıkta ve onu takip eden sonraki ayrılık zamanında, ya da sonrasında…
Şimdi bu düşündüğüm “sen”den sonra, yani bir sonraki düşünceme eş düşen paragrafta ve onu takip eden ayrılık cümlesinde, ya da sonrasında…
Şimdi bu yaşamdan sonra, yani bir sonraki yaşama eş düşen zamanda ve onu takip eden sonraki ayrılık zamanında, ya da sonrasında,
Kulakların çınlarsa sevdiğim, bil ki adını anıyorum ve seni söylüyorum her daim! |
|
Ölmek Dirilmektir
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Din |
| |
Güneşli bir havaydı. Biz terliyorduk. Bahriye’nin oğlu Özgür vardı yanımda. İşportada o gün işler kesattı. Bizim evin arka balkonunda oturmuştuk. Özgür’le, karşı evin balkonundaki kız bakışıyorlardı. Kapı çaldı sonra... Kapıda bekleyen Lut’tu. Sakalları, pamuk gibi olmuştu kesmeyeli. Araba fabrikasına yaptığı iş başvurusu sakallı olduğu için kabul olmamıştı üstelik! Oturduk, üzüldük. Onun yanındayken ne sövebilirdik, ne de boş konuşabilirdik.
|
|
Sivri Gün Batımları
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yüzleşme |
| |
Ben en çok kendime güldüm!
Fark etmeden geçmiş zaman; bilemezdim ki…
Toz pembe “kuş hatıralarının” yerine “sivri gün batımları”nı hiç hesaplamıştım.
Sağlık olsun…
Buna da gülünmez mi?
|
|
Tel Örgüler Arasına Gideceğimi Bilseydim, Gömmez Miydim Kendimi O Toprağa...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
Babamı ilk kez, bana getirdiği haşlanmış tavuktan tanıdım. Fabrikada çalışırken, ona verilen öğle yemeklerini bir kenara koyar, akşam olunca bize getirirdi. O mert adamdı. Açlığa dayanırdı, yemediklerini biz yiyelim diye... Elinde yaz helvası, biraz haşlanmış tavuk ve bir kutu gazozla evden girdiğinde bayram sanır kollarına atılır, sonra da nasibimize mutlu iki çift gözle bakardık. Kaç defa topuz yapılmış havlu yedim bilmiyorum ama, en büyük rakibim ağabeyim di. İki yaş büyüktü ve müthiş güreşirdik onunla...
|
|
Alışamadım Bu Kente
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Bir sarhoşun paltosu arasına sıkışmış şişe gibiyim. Doğrulsam gelir miyim kendime... Yattığım yer o kadar “sen”sin ki, mezar olsa inan hep kalacağım.
Şimdi, pis kokulu bir deniz kıyısında, taşlara yaslanmış yosunlara bakmak isterdim. Hani dalgalar hafifçe çarparken, yosunların saçları gidip gelir ya! Gözlerimi onların dansına odaklayıp, donup da kalmak...
|
|
Sabır...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Din |
| |
Sabır bir dervişin azığıdır derdi babam. Ve acele kararlar en büyük felakettir insanoğluna. Dişi kırıldığında bile “Onları affet Allah’ım” diyen bir peygamberin ümmeti için anlamak zor değil…
Sabır…
|
|
Bir Şarkılık Mola...
(Orhan TURAN) 13 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
Kaseti çevirdikten sonra da “play” düğmesine basıyorum. Çevirdiğim yüzdeki ilk şarkı başlamadan içime derin bir heyecan doluveriyor. Kaset dönmeye başlıyor. Ardından hışırtılı bir gürültü... Üç ya da dört saniye süren bu “şarkı öncesi hışırtı” beni adeta mest ediyor. |
|
Geçmişi Yad Edip, Şimdiye Sitem Etmektense, Şimdi İman Dileyip, Geleceği Güzelleştirmek Zamanıdır
(Orhan TURAN) 17 Aralık 2010 |
Din |
| |
Çekinme
Kur’an-‘da Allah’ın sözüdür bu
“Cihat” de, “Kıyam” de, “mücahit” de
“Tağutların hükümranlığı sürmez, sürsede bize rahat yok” de…
Dilin dönmez olur hadi söyle…
Tevhid’i bir hatırla…
“La”
Zulme de, zulme rıza gösterene de
Sıradanlaştırdığın o kelimeyi bir daha tekrarla…
Belki Bilal’i Habeşi gelir aklına…
Tuzlu deve derisine yatırılırken, göğsüne yüklenen taşların altında buna benzer bir şeyler söylemişti!..
“La”
Yok ondan başka ilah…
|
|
Makyajını Yap da Gel, Yoksa İnandıramazsın Beni…
(Orhan TURAN) 19 Mart 2006 |
İlişkiler |
| |
Problemsiz bir aşk için al fondöteni… Pudrala matlaştır tüm uçukları…
Kapanmayacak acılarına tozundan, unutulacak sevişmelere kompakt pudra iyi gelir ve sevindirir çocuk yanlarını…
Biraz allık mutluluk verir belki, yalan söylemekte sakınan gözlerinle, dudakların arasındaki “tanıklığını” temellendir.
Yalan söyleyeceksen bakarak gözlerime, iyi bir rimel seç kendine…
Dolgunsa yalanların mat bir ruj ısmarla dudaklarına, zayıfsa hikâyen, koyu renkli parlak bir ruj sür…
Bir başkası ol şimdi, kendinden kaçarak…
|
|
Uyku Önceleri Biraz Daha mı İnsanız?
(Orhan TURAN) 28 Mart 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Akşam geceye yaslanırken...
Ruhumun kaskatı kesilerek, sanki dünyanın "en sakini, en duygusalı, en mantıklısı" kesiliveriyormuşum gibi geliyor.
Unuttuğumu sandıgım sen, aşk merdivenlerini tırmanarak çıkıyorsun beynimin kazan dairesine... |
|
Kime Aitsin?
(Orhan TURAN) 28 Mart 2006 |
Yaşam |
| |
İçime dönerek soruyorum; "Nereye aitsin"
Bu soru sırf marjinal kalınsın diye "Hiçliğe aidim" gibi basit bir cevapla geçiştirilemeyecek kadar ciddiye alınmalıdır.
Doğadaki her şeyin "aidetliği" mevcuttur.
Her insan da, bir başka "iç"liğe aittir.
|
|
Zamanın Köründeyim
(Orhan TURAN) 13 Haziran 2006 |
Unutulamayan Dönemler |
| |
Camın buğusuna adını yazdım bugün ilk kez…
Ve ilk kez bir cama yapıştı dudaklarım, dudakların yansıyorken gerçeğime…
Uzamıştı acı ekspertizlerim, yorulmuştu.
Kırılgan ölüm seanslarında kalacağımı sanmıştım ve susamışlığım azmıştı…
VE BEN, ZAMANIN KÖRÜNDEYİM
VARLIĞINDA YOKLUĞUNU,
YOKLUĞUNDA VARLIĞINI BULAMAYAN...
|
|
Ayıp Yalnızlıklar...
(Orhan TURAN) 14 Temmuz 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Yol uzun olur; yürünür her mevsim ve her mevsim ellerimde birikir acılarım.
Yalnızlığım hiç parçalanmadı. Granitten bir heykeldir o ve hiç eğmedi başını. Hiç bir balyoz da ayıramadı yönünü ikiye... Varsay ki, çok terliydik ve soğuk su niyetine içtik hayatı. Her yanımdan yıldızlar kayarken yakalıyorum kendimi. Hepsini yüzüne yüzüne fırlatmak vardı ve sana bağlamak her yıldızı… Gidiyorum ben aşkım.
|
|
Kahpe Kadın Mona Lisa…
(Orhan TURAN) 9 Ağustos 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
“Vakit Tamam” dedi, terk etti ve gitti. O incecik veda havasından ardıma bıraktı, “soykırım acımasızlığında” her yanımı…
Kahpe kadın Mona Lisa…
Gülüyor musun söyle, Ağlıyor musun yoksa! |
|
Eğil Kadın; Alnından Öpeyim!
(Orhan TURAN) 8 Ağustos 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Anladım. Senin olmadan huzur yok. Gözlerinde doğmadan, dolanıp tenine ceddimin emanetini çarşafa bırakmadan; Bu nasıl bir his, bu nasıl bir tutku… |
|
Büstler İnşası
(Orhan TURAN) 10 Ağustos 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Ben içimdeki büstü yıktıktan sonra; geriye kalalınını sevdim.
Sor kendine...
Bir büst yaptıysan içinde; yık gitsin...
Geriye kalan bir "hiçse" vur gitsin...
"Hiç" değilse, al gitsin... |
|
Sevecek ve Öleceğiz
(Orhan TURAN) 30 Ağustos 2006 |
İlişkiler |
| |
Ahşap bir bağ evinin eyvanından bakacaktık oysa ağaçlara; Sigara kokmayan dudaktan, kuşku çekmemiş gözlerden tadacaktık; Yalansız ve katıksız bir aşk bulacaktık yüreğimizde... |
|
Duman
(Orhan TURAN) 8 Eylül 2006 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Tam o ana denk düştü, gözlerimin gözlerine demir atışı; takılı kalıp da göz bebeklerine...
Saniyelerce, dakikalarca seyretmek istedim...
Hüzün çöküp de kucağımıza bağdaş kurduğunda; herşey bir kondöktürün düdüğüne üfürmesi gibi soğuktu. |
|
Bir Devamlılık Hali - 2
(Orhan TURAN) 13 Aralık 2006 |
İtiraflar |
| |
Senden sonra 3 aşk, iki de fantezi eskittim. Sadece üzerinden geçtiler. Öpüştüm, seviştim biraz. Biraz eğlendik ayrı zaman ve mekânlarda. Üçünden biri utangaçtı, diğeri yabancı, sonuncusu da gençliğin baharında düş fantezilerine yatmıştı. Biri uzun boyluydu, diğer ikisi orta!
Sonra; ikisi kararında, biri şişman...
|
|
Bir Devamlılık Hali - 3
(Orhan TURAN) 13 Aralık 2006 |
İtiraflar |
| |
Hepinizi tatmin etmek için, kendimden dâhildi tüm acılarım; ben de istedim biraz, biraz da siz! Ortak ürettik bu çığlığı ve ülkemde her kokmuş çorap sahibi kadar koktu çoraplarım. Her adamın terlediği kadar terledi koltuk altım. |
|
Yarına Ne Kaldı?
(Orhan TURAN) 30 Mart 2007 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Bugüne miras aldığım “yoksun”lar o kadar çok ki; mesela sen yoksun; senden bu yana; arada sebil olmuş kocaman bir zaman yok!
Bir doğum hatasıydı her yanım. ‘Güvendiğim bir dağ’ım bile olmadı ki kar yağdığında üzüleyim. |
|
Bir Yolu Tanımlamak
(Orhan TURAN) 9 Ağustos 2007 |
Yaşam |
| |
Bir yolu tanımlamak, o yolun adını bilmekle başlar.
Kaç şeritli olduğunu bilmek ise nasıl gidileceğine delil olur. |
|
Sevgi Sonunda Yanmayı Getirir!..
(Orhan TURAN) 25 Şubat 2008 |
İlişkiler |
| |
Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!.
Tanıştığın “sonluğun” kendisiyle, göze göze gelmenin farkındalığıyla sev beni...
Ne Leyla gibi, ne de Şirin gibi... |
|
Etrafım Sarıldı! Teslim Ol
(Orhan TURAN) 15 Mart 2008 |
Doğa ve Dünya |
| |
Her şey gözümün ellerimdeki tüylere çarpmasıyla başlıyor.
Yavaş yavaş süzüyorum; bakıyorum.
Derimin üzerindeki gözeneklerde başlayan bu "rastlantı akış" yan masada oturan kadının dudaklarına çarparak devam ediyor.
Bir kafeteryanın "boğuk kalabalığı" arasında yitiyor sesler. |
|
Kırık
(Orhan TURAN) 17 Temmuz 2010 |
Toplum |
| |
Küçük dokunuşlarla yokluyor zaman!
Sonra çok sular aktı
Hem hicaz yollarında çürüdü raylar
Hem kirlendi Kâbenin örtüsü
Sonra sen gittin,
Kırıldı tutunduğum dallar! |
|
Bacağımı Kaybettiğim An!
(Orhan TURAN) 11 Haziran 2011 |
Toplum |
| |
Bacağımı saklamak hissi geçiyor içimden. Yürürken parmakları arasına sıkıştırdığı sigarayı ağzına götürüp içine çekiyor, elleri iki yanına salınırken adam, bana bakmayı sürdürüyor. Utangaçlık hissim bir kat daha büyüyor. “Niye benim bacağım yok Allah’ım! Neden bana bu cezayı verdin” diye bağırıyor içimdeki ses! |
|
Allah"ın Arama Motoru!
(Orhan TURAN) 13 Haziran 2011 |
Din |
| |
Google’ye benzeyen, ama ondan çok daha yetenekli bir arama motorundan, Kur’an-ı Kerim’de Levh-i Mahvuz adıyla haber verildiğini biliyor musunuz? ABD'li matematikçi Edward Kasner’ın yeğeni Milton Sorotta tarafından üretilen "googol" sözcüğünden türetilen Google, 1 ve onun ardından 100 sıfırın gelmesiyle oluşan sayıyı (10100) belirtirken, Levh-i Mahvuz, 1 ve ardından gelen sonsuz sıfır mantığıyla verileri işleyebiliyor. Bu şu anlama geliyor; Levh-i Mahvuz, Google’de olduğu gibi sadece geçmişteki bilgilerle, bugün girilen bilgileri değil, tüm geleceği de dizinleyebiliyor. |
|
|
"Zavallı bir matem"e düştü yol...
"Yığın" insanlar, güzel kadın ve erkekler;
Bencil ve gururlu kimisi,
Kimisi sanki ölümsüzmüş gibi...
Dünya azığına tutunmuşlar!
"Zavallı bir matem"e düştü yol...
Matem; göz çukurunda,
İki yanak üstünde
Matem çenede tutunmuş
yerde unutulmuş bir acı gibi
|
13.06.2011 12:10:08
|
İBRA DAİRESİ |
| |
Yeni bir başlangıç yapmak, insanın kendisini inkarıyla mümkündür.
Bugün sigarayı bırakarak, kendimi inkar için ilk adımı attım. Biliyorum, insanın dünya reddi, bu kadar basit olamazdı. Ben de niyet edip, önce "güneşi üzerime doğurmamaya" son ra da, her yemekte midemi boş bırakmaya karar verdim...
Aman Allahım!
Bu ne kadar da zormuş...
Güzel nefsim ne kadar büyük bir acı içine girdi böyle...
Midemin hiç bir zaman doymayacağını, sabahleyin, gözlerim şişene kadar uyuyamayacağımı bilmek... Her sabah saat 06'da, evimin dış kapısından çıkıp, sokakta koşmak...
Unsuz, yağsız, tuzsuz, şekersiz bir sofra inşaa edebilmek...
Her ezanla şuursuz yüzümü, bir amaç uğrana aynı yöne çevrimek...
Şükürler olsun sana...
İman ettim ki, sen tüm idolojiler ve devrimlerin üzerinde,
Sen tüm liderler ve insanlar üzerinde
Sen tüm yönetim biçimleri ve inanışlar içinde
Onların tek varedeni ve onlara da hayat verensin!
İman ettim ki, sen teksin, doğmadın ve doğrulmadın, benzerin ve ortağın yok!
İman ettim ki, senin 'ol' demenle herşey bir anda olur!
Rabbim, katından güçlü bir iman ve sabır ver...
İşlediğimiz günahları affet!
Geçmişte düştüğümüz hataları görmezden gel,
Sen tevbeleri kabul edensin!
Senin herşeye gücün yeter
|
|
22.01.2009 13:09:51
|
İBRA DAİRESİ |
| |
Eksik kalan isyanıma sübvanse edildi; ve "Piç tarafımdan" kondu cebime... Bu yalnızlık; Daha çok üretmem, kemirmem için kendimi |
|
22.01.2009 13:09:13
|
İBRA DAİRESİ |
| |
Eksik kalan isyanıma sübvanse edildi; ve "Piç tarafımdan" kondu cebime... Bu yalnızlık; Daha çok üretmem, kemirmem için kendimi |
|
|