..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Orhan TURAN




4 Şubat 2006
Tutku  
Orhan TURAN
Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!... Tutku denen şey hep böyle midir? İri siyah gözlerimden dökülen , boncuk boncuk gözyaşlarımı, sonsuza ırmak yapsam da, kızıl ipek saçlarından bir salla o ırmaktan geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki? Ellerimi mezar taşın yaptım. Hep başın ucunda bekeleyecek unutma! Bire gün çıkıp gelmeyeceksn biliyorum. Ben hep yanacağım. Ateşin kırmızı korunda, bir köz olarak ellerini ellerime uzatmak isteyeceğim ama, uzattığım ellerimi, kutupların dağ buzullarında donmuş olarak bulacağım. Yılmak yoktu canım değil mi? Biz ölene kadar sevmeyecek miydik? Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!...


:AFGJ:
Bu ağır koku da nereden geliyor? Senle birlikte gezdiğimiz sokakları, bugün tekrar dolaştım da, tanıyamadım gezdiğimiz o yolları.... Ne kadar da farklı geldi gözüme! Meğer gülüşerek yürüdüğümüz o yollar taş ve topraktan ibaretmiş.... Ne yeşili, ne insanları...

Hiçbir şey senle olduğumuz gibi değilmiş. Boşmuş anlayacağın yalnızlıkta bu mekan. Her şey boyama, her şey yapma tuğla!...

Evet bu ağır koku çoraplarımdan geliyor!... Çok yürüdüm, seni aradım sokağımızda. Caddelere girdim; sanki küçülmüştü kaldırımlar, yeni dükkanlar mı açılmıştı ne? Daha önce buraları görmüş müydüm ki?...

Öylesine serseri bir gün geçiyordu saatlerimden, öylesine serseri bir hafta geçiyordu günlerimden, öylesine serseri bir ay geçiyordu haftalarımdan, aylarımdan yıllarımdan ömrümden...
Parça parça öldürüyor yokluğun, azar azar bitiveriyorum.
Her şeyi güzel eden senin varlığınmış; çok yazık; Çirkinlikleri görmeme engel, senin bana taktığın cennet gözlükleriymiş.
Evdeyim bir gece tarısı... Bir mumun yarısında arıyorum seni... Üç gündür sigara içmiyorum. Gittiğinden beri değişen bir şey yok! Her sabah yine peynir ve zeytini çaya banıyoruz. Akşamları makarna ve çorba, en has yemeklerimiz. Sen varmışsın gibi yapıyorum. Yalandan şiir yazıyor, şarkı söylüyorum. Pencereyi aralayıp, basıyorum küfrü şehre...

Acılar yalnızlığımın ortak aynası oldu.
...ve düşlerde gördüğüm o derin anlam; Sen nerdesin, ben nerdeyim, hangi düşteyiz?

Tutku denen şey hep böyle midir?
İri siyah gözlerimden dökülen , boncuk boncuk gözyaşlarımı, sonsuza ırmak yapsam da, kızıl ipek saçlarından bir salla o ırmaktan geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki?

Ellerimi mezar taşın yaptım. Hep başın ucunda bekeleyecek unutma! Bire gün çıkıp gelmeyeceksn biliyorum. Ben hep yanacağım. Ateşin kırmızı korunda, bir köz olarak ellerini ellerime uzatmak isteyeceğim ama, uzattığım ellerimi, kutupların dağ buzullarında donmuş olarak bulacağım. Yılmak yoktu canım değil mi? Biz ölene kadar sevmeyecek miydik? Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!...

Bu aşk bitti sevgili, bu dem bittim sevgili!
Haramdır diye kıyamadım bu cana, yaşayan ölüye mezar yok diye gelemedim yanına! Yani zindanlık bir dünyadır bana kalan şimdi!
Gecenin siyahı ile beraberdim de, balkon korkuluğundan ağıya sallanan cinler gülüyorlardı bana... Hediyen vardı ellerimde, ruhuma işlemiştin, kokun sinmişti elbiselerime... Uğraştım, çabaladım; elbiselerimi yakıp kokundan kurtuldum ama ruhumdan atamadım bir türlü varlığını...

Tutku denen şey hep böyle midir?
Titrek, yorgun ellerimin tuttuğu, kalem kalem, kağıt kağıt şiirlerimi, senli geçen her şeye köprü yapsam da, mavi deniz gözlerinden bir ışıkla o köprüden geçsem, sana tutkuyu yazabilir miyim ki?
Bedenimi toprağın yaptım unutma! Hep bedenini saracak!...
Ben hep bekleyeceğim; Ağlayarak annesine koşmak isteyen bir çocuk gibi, sana koşmak isteyeceğim ama, soluğum yetmeyecek.
Yılmak yoktu biliyorum, ölene kadar sevecektik...
Şimdi ikimizde öldük! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!
Bu saatler de geçecek, bu günler de, belki bu ömrüm de bitecek ama, sen hep sol tarafımda cayır cayır yakacaksın beni. Ateş olup eriteceksin. Hiçbir soğuk üşütemeyecek bu yüreği!

Gözün arkada kalmasın! Bu gözler, kaldırıp da göz kapaklarını görmeyecek hiç kimseyi, bilmeyecek... Bu dudaklar öpmeyecek bir başkasını ve konuşmayacak...
Parça parça öldürüyor yokluğun, azar azar bitiveriyorum. Her şeyi güzel eden senin varlığınmış; çok yazık; Çirkinlikleri görmeme engel, senin bana taktığın cennet gözlükleriymiş.
Tutku denen şey hep böyle midir?
Hızlı hızlı atan şu kalbimi, göğsümden çıkarıp da yerden yere vursam, sana tutkuyu anlatabilir miyim ki?
Göz yaşlarımı coşkun bir nehir yaptım unutma! Hep sana doğru akacak; ben hep ağlayacağım.
Sana ulaşmak isteyeceğim ama, büyük büyük, derin derin saatlerde birikmiş olacak göz yaşlarım; kollarımla saramayacağım, tutamayacağım ellerini, ne tuhaftır, ne acı bir şeydir bu, bir daha olamamak seninle, hayali yorgan yapmak bu köhne yatağa, gezdiğimiz sokaklarda yalnız , kimsesizcesine dolaşmak...
Tutuyorum, ağlamayacağım diyorum; olmuyor, yapamıyorum. Sen gittin, inanmaya çalışıyorum; inandıramıyorum kendime...
Yılmak yoktu canım değil mi? Biz ölene kadar sevmeyecek miydik? Şimdi ikimizde öldük işte! Sen toprağın altındasın, bense üstünde!..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kahpe Kadın Mona Lisa…
Tarla Kuşuydu... Juliet!
Alışamadım Bu Kente
Sen İçimde Kal Ey Sevdiğim!
Ayıp Yalnızlıklar...
İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım
Eğil Kadın; Alnından Öpeyim!
Ne Zaman Çok İstesem Gelme!
Yaşadığımız "Hayalse", "Gerçeklerine" Lanet!
Tahta Kaşık

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk mı Alışkanlık mı?
Lâl...
Allah"ın Arama Motoru!
Eylüle Teslim Bir Adam; Alpay…
Geçmişi Yad Edip, Şimdiye Sitem Etmektense, Şimdi İman Dileyip, Geleceği Güzelleştirmek Zamanıdır
Bacağımı Kaybettiğim An!
Sevgi Sonunda Yanmayı Getirir!..
Kime Aitsin?
Bir Garip Seyyahlık; Kendine Göçen...
Kırık

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Özledim [Şiir]
Yanacağım [Şiir]
Öncesi Yok [Şiir]
Seni Kendime Sakladım, Hepsini Bana Sapladım. [Şiir]
Bana Her Şey Seni Hatırlatıyor! [Şiir]
Benim Adım Mabure; [Şiir]
Su ve Ateş [Şiir]
Tüm Ayrılıklara Dair [Şiir]
Dua… [Şiir]
Utandım Filistin [Şiir]


Orhan TURAN kimdir?

Yazarken çarptığım kayalar, ruhumun akışını kemirince görüntü farklılaştı. Her otuzuna geldiğinde mi, muahasebe yapma gereği duyar insan. . . Cevaplanması gereken çok soru var şimdi. . . Allah'a af dileyerek, hayata ikinci defa başlamak. . . İkinci şans da bu olsa gerek!

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.