..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Orhan TURAN




13 Mart 2006
İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım  
Orhan TURAN
Düşlerimden topladım tüm silahlarımı ve bir gece yarısı vurdum beni. İşte gidiyorum çeşmi siyahım! Bu sazın kopmayan son teliyle çalıyorum türkümüzü! Kentin sınırlarını kanatıyor, pır pır atan yüreğim ayrılığın ilk sancısıyla!


:CJBI:


Zorunlu bakışlardan birindeyim. Terk etmek bu olsa gerek, ırgatlığı düşümde…
Sor! Hangi mevsime denk getirip de yazmışım bu yazıyı?
Yaz mı?
Yaz denizde, kumsalda, kırda ve bayırdadır. Yaz, ağacın yatağında, kelebeğin en tırtıl durduğu daldadır. Kozasında saklıdır.
Yaz, zengin sofrasının, ele avuca en yakın saflarında, bir adamın büyük ve salyalı ağzında.
Yine de unutmayacağım onu…
Aklımdasın…
Seni açık mavi ve yer yer beyaz bulutlu bir hayalde, ama hiç parçalı olmayan bir düşte sevdim.
Bir belde otobüsü arkasına bıraktım gözlerimi. Maviydi rengi ve kutu gibi bir şeydi. 19.30’du saat ve ana haberler çoktan başlamıştı.
Islak bir tutkuydu bu ve ben hiç kurutamadım bu tutkuyu. Hep kanadı bir yerinden yaramın.
Yaramın adı hayat; kanayan tutku neydi, bir türlü çözemedim.

Çocuk ellerini çamurlu suya soktu. Küçük elleri bir sağa bir sola bir sola kirli suda gidip geliyordu. Çocuğun arkasında Karahisar kalesi, en heybetli duruşuyla bakıyordu gözlerime. Ezildi çocuk. Çocuk gitgide küçülüyor. Karahisar devleşiyordu. Ağzı yüzü çamurdu, elleri kirliydi çocuğum. Koca tarih, altında eziliyor, kale surlarından Rum ateşi dökülüyordu gözlerime sonra ben ölüyordum. Kratoryumlarda yakılıyordu bedenim. Kimbilir, belki de bu yakılış ne ilkti ne de son olacaktı. Her "an"ın bir "Rum ateşi" bir de Karahisar'ı olacaktı. Çocuk hep kirli suda...
Gitmeliyim, akşam güneşi tortusunu bırakmadan enseme. Gecenin nefesi üflemeden; sessiz sedasız bir de parasız...
Gitmeliyim bir acı türkü daha yakmalıyım Temmuz'a...
Uykunun kucağına yatmalı ve sonra da unutmayalım bu mevsimi.. Hangi mevsime denk getirip de yazmışım bu yazıyı? Yaz mı?
Yaz ölülerin mevsimidir. Yağmur yemez bedenleri, tipi vurmaz, soğuk değildir toprak, kış kadar. Bayramları vardır, duaları eksik edilmez.
Yaz rüyamda gördüğüm peri... Hep aradım hiç bulamadım. Zaman zaman uğradı ve görünüp kaçtı. O bir kokuydu; Açlığın son durağında beni doyuracak cennet yemeğinin kokusu... Tam hissettiğimde çekti kaşığını ağzımdan ve ben hep kaç kaldım. Yaz "18'lik tutkunun" analiz bekçisi. Çiçeğimdi koklayacağımı sandığım ve yanına vardığımda yanıldığım. Yaz bir seraptı ömür boyu gördüğüm ve yanılsadığımı hiç anlayamadığım derin bir büyü...
Gözlerimin önündeki dünya perdesinde tek oyuncu oldu güneş ve açık mavi gök!

Yağmursuzdu, tertemizdi, sakin ve kuş çığlıkları vardı. Ninni gibi bir şeydi işte beni kandıran...
Seni açık mavi ve yer yer beyaz bulutlu bir hayalde, ama bir parçalı hiç parçalı olmayan bir düşte sevdim. Bir belde otobüsünün arkasına bıraktım gözlerimi. Maviydi rengi ve kutu gibi bir şeydi 19.30'du saat ve ana haberler çoktan başlamıştı.
Islak bir tutkuydu bu ve ben hiç kurutamadım bu tutkuyu. Hep kanadı bir yerinden yaramın. Yaramın adı haya; kanayan tutku neydi, bir türlü çözemedim!
Senden sonra hep yalandı, senden sonrası ihanet vardı. Senden sonra sadakatsizlik hakimdi ve senden sonrası utanmaz bir duyarsızlıktı. Buruktu içim, halsizdi bedenim sordum gelmeyecektim!
Senden sonra derin bir hezeyandı. Seni gördüğüm körfezde sular çoktan çekilivermişti.
Kuraktı mevsim ve yazdı! Ar ve namus geldiğim yerde kalmıştı...
Düşlerimden topladım tüm silahlarımı ve bir gece yarısı vurdum beni.
İşte gidiyorum çeşmi siyahım!
Bu sazın kopmayan son teliyle çalıyorum türkümüzü! Kentin sınırlarını kanatıyor, pır pır atan yüreğim ayrılığın ilk sancısıyla!
İlk adımı attım. Kapı önünden bakıyorum yıldızlara! Belki bir rüzgar, belki bir aralık görünür de, o çok sevdiğim terennüm çarpar diye göğsüme, belki gelirsin diye...
Bu türküyü unutma! Duyarsan çığlığımı feryadı ahımla, gelmeni bekleyen tek bir yürek ve bir akşam dolmuşuna sefer cümlelerimle, seni beklemek hep seni beklemek!
İşte gidiyorum çeşmi siyahım!
Yeni de unutmayacağım onu...
Aklımdasın...
Seni açık mavi ve yer yer beyaz bulutlu bir hayalde, ama hiç parçalı olmayan bir düşte sevdim. Bir belde otobüsü arkasına bıraktım gözlerimi, Maviydi rengi ve kutu gibi bir şeydi. 19.30'du saat ve ana haberler çoktan başlamıştı.
Ne o otobüsün gelmesini istedim, ne de senin binip gitmeni, hep o yerde, sana saltanat sunduğum o anda olsaydım keşke!
Geriye kalan kapalı bir kapı ve ben; ama sen yoksun...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kahpe Kadın Mona Lisa…
Tarla Kuşuydu... Juliet!
Alışamadım Bu Kente
Sen İçimde Kal Ey Sevdiğim!
Ayıp Yalnızlıklar...
Eğil Kadın; Alnından Öpeyim!
Ne Zaman Çok İstesem Gelme!
Yaşadığımız "Hayalse", "Gerçeklerine" Lanet!
Tahta Kaşık
Duman

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşk mı Alışkanlık mı?
Lâl...
Allah"ın Arama Motoru!
Eylüle Teslim Bir Adam; Alpay…
Geçmişi Yad Edip, Şimdiye Sitem Etmektense, Şimdi İman Dileyip, Geleceği Güzelleştirmek Zamanıdır
Bacağımı Kaybettiğim An!
Sevgi Sonunda Yanmayı Getirir!..
Kime Aitsin?
Bir Garip Seyyahlık; Kendine Göçen...
Kırık

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Özledim [Şiir]
Yanacağım [Şiir]
Öncesi Yok [Şiir]
Seni Kendime Sakladım, Hepsini Bana Sapladım. [Şiir]
Bana Her Şey Seni Hatırlatıyor! [Şiir]
Benim Adım Mabure; [Şiir]
Su ve Ateş [Şiir]
Tüm Ayrılıklara Dair [Şiir]
Dua… [Şiir]
Utandım Filistin [Şiir]


Orhan TURAN kimdir?

Yazarken çarptığım kayalar, ruhumun akışını kemirince görüntü farklılaştı. Her otuzuna geldiğinde mi, muahasebe yapma gereği duyar insan. . . Cevaplanması gereken çok soru var şimdi. . . Allah'a af dileyerek, hayata ikinci defa başlamak. . . İkinci şans da bu olsa gerek!

Etkilendiği Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.