"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Öyle ya hep derdin “eskisi gibi olmayacak” Oysa ne heyecanla bakmıştım gözlerine, ne atardı kalbim yanında… Bir başka bakıştı yakaladığım ve bir başka kadındı karşımda beni seyreden… Banyoya gidip tıraş oluşumu görmeliydin; Seni görecektim. Koşa koşa, heyecanlı bir çocuk gibi, keserken kirli sakallarımı, geç kalırım diye ürperdi her yanım. Bekletilmek o an olabilecek en son şey… Çarpa çarpa indiğim o apartman boşluğundan, ilk kez bu kadar hızlı koştuğumu fark ettim. Ne vize sınavı, ne de “son güne kalmış bir fatura”, hiç biri bu kadar “acele bir gidiş” göremedi… Büyük büyük attım adımlarımı, soluk soluk aldım yolları. Ana caddeden geçerken, sana daha yakın hissettim beni… Yürüyorum, yanımdan geçen otomobil gürültüsü, en hoş sedayı bırakıyor kulaklarıma, insanlar iyilik meleği olmuşçasına, baktıkça susuyorum yaşamaya, baktıkça diriliyor hücrelerim… Yanındayım… Seni görmek, yüzüne bakmak, “ölsem de olur” dediğim andan sonra, “hadi biraz daha bak gözlerime” “ya da sen dur ben bakayım baktıklarıma” “Az daha, biraz daha, lütfen” Bu bakış yabancı… Seninkiler değil! Kimin bakışlarıydı gözlerimde gezdirdiğin… Bir ceylan gibi pervane olmuş dönüyorum işte karşında, oysa garip bir boşluk veriyorsun bana, ucu bucağı olmayan, sarmalı boynuma geçmiş, narkozlara manzaralı ve ömürlük seyirler albüm yapraklarına... Ben yine yorgunum galiba... Yine çayını arayan kıymalı Sarıyer Böreği... Komik, oysa düşlediğim şey, gözlerimin önünde dururken, ona dokunamamak ve yabancı bakışlarla kaybolmak da vardı bu işin içinde... Hayır... Seni tam severken, yarım bir aşkı abama koymayacağım. Sensiz geçen her anımda büyütmüşken bu aşkı, ışıltısını yitirmiş gözlerine bakamayacağım. Seni hep ilk tanıştığım andaki heyecanla severken, beni bir kez daha anlamaya çalışan bir çift göze nasıl anlatabilirim aşkımı... Bu aşkı destan yapıp da boş yere yazmadım! Dönüşü muhteşem olacaktı! Olmayacaksa, yalan mıydı yazdıklarım. Ben mi büyüttüm seni hiç yere? Kendini şekerle kandırmış bir çocuk gibi avuttum galiba... Seni üzdüm, yordum, gerdim... Beni yeniden seveceğini umdum delicesine bir aşkla... Her şey çok değişmiş, sen çok değişmişsin... Şimdi git aşkım, beni ölümüne seversen gel! Çünkü seni ölümüne sevdim ben! Geçerek her şeyimden, silerek her şeyimi... Eylülü dilimde peleselenk edişim boşuna mı sandın. Her gün adını zikredişim... İnan “Allah” deseydim, “sen” dediğim kadar yakmazdım ahretimi de... Kararsızlığının benden yana bir “karar” olması için çabalamayacağım. Çünkü seni sensizlikte severken kimseler yoktu yanımda... Bu bakış yabancı… Seninkiler değil! Kimin bakışlarıydı gözlerimde gezdirdiğin… Bir ceylan gibi pervane olmuş dönüyorum işte karşında, oysa garip bir boşluk veriyorsun bana, ucu bucağı olmayan, sarmalı boynuma geçmiş, narkozlara manzaralı ve ömürlük seyirler albüm yapraklarına... Ben yine yorgunum galiba... Yine çayını arayan kıymalı Sarıyer Böreği...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |