Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
1. Gecenin orta yerinde, gırtlağının tepesindeyim. İki ayrı fotoğrafım üzerinde dokuz fark bulmanın rahatlığını yaşıyorum. Hiç bir yarışma, bu kadar kolay sonuç vermezdi oysa; dördünü bulur, kalanında düşünürdüm kara kara... Oysa bu işi artık kolay yapıyorum; Düşünmek bile fazladan entellektüel bir çaba olsa gerek. Zaman, farkları daha da belirginleştiriyor. Ben söylemiştim! Ah! Kahpe kadın Monoliza... Bu senin orospuluğun Güldüğünü söylemem, ağladığını da... Bir metroda fuhuş yaptığımı da anlatmam kimseye... Zor; biliyorum, acıtır yaratıcıdan bile saklamaya çalıştıklarım. İlkokul bire giderken, öğretmen çekmecesinden, demir bilye hırsızlığımı sakladığım gibi... Su dolu inşaat varilinin içinde komşu kızı Mehlika ile yakın temas yüzdüğümü de! O zaman ki adı "bıcı bıcı"ydı... Oysa sübyan zinası yaşanıyordu varilde... Hele o Fen Bilgisi öğretmeni için ne demeli... Kopya çekerken yakalamış ama söyleyememiş kadıncağız. Sınav bittikten sonra kulağıma eğilip söylediği o sözden sonra, "ömrüme miras pişmanlıklar" bıraktığının farkında mıydı acaba... "Güvendiğim dağlara karlar yağdı" derken, sınav kâğıdımın üzerindeki çizgilere karışıp, sonsuz bir nokta olmak geliyordu içimden. Fen Bilgisi kurtulmuş, onur bilgisinin zarı patlamıştı. Açılıyordum. Tutarken sıkı sıkı dört bir taraftan, bir anlık boşlukta aldım içime; garip, tuzak kokan tüm envanteri. Virüs tarayıcılarım yoktu, ya da kullanma tarihi dolmuştu, dowloand edecektim, adres bilmiyordum ki üstelik google'm bozuktu... İlk sigaram, Şevket amcamdan aşırdığım, namı diğer "köpek öldüren" Samsun oldu... Amcam ateş taşımazdı yanında, ağzındaki sigaradan alırdı, sonraki dalın ateşini; ben de ateş vardı, tek dalı da amcamdan aşırırdım. Oldu sonra bir şeyler daha... Namaz kılmaya başladım. Dua ettim Allah'a... Beni yarattığı için şükrettim. Verdiği nimetlere... Aldığım soluk için ellerimi kaldırıp, resulünden bana şefaat etmesini istedim. Mümin olduğumu düşünüp, mümince bir hayattı düşlediğim. Alnımı secdeye her koyduğumda; şahdamarımdan bana daha yakın olana "Subhane Rabbiyal âlâ" demenin coşkusu geçti içimden... Gündem konum ilk kez bu kadar "gündem dışı" oluvermişti... Teheccüdde alnıma düşen yıldızları sayıyordum. Karanlık içinde yanan kandillere ağlıyordum. Ağlıyordum ki, günahlarımın üzerimdeki ağırlık korkutuyordu körpecik ruhumu... Tam iflah oldum derken bozdun beni... Ve senden sonra hiç bir şey olmadı eskisi gibi... İlk vurgunum, vurulduğum... Bir limandın ki, çapasını hiç alamadığım; çakılıp kaldığım... Yirmi ikisinde tanıdım seni, öncesinde iki gençlik anısı bırakarak.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Orhan TURAN, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |